206 bağımsız ülkenin armalarının içerikleri ayrı bir dosya konusu olacak nitelikte. Fakat özetle, neredeyse tamamında dini semboller, ordularına ait silahlar, barış simgeleri, altın zambaklar, aslanlar, kılıçlar, zeytin dalları yer alıyor.

Çoğu barıştan dem vuruyor.

Ve beş büyük güç Müslüman coğrafyalara kan kustururken işgal ettikleri ülkelerde her türlü nesne üzerine; düğmeden, dekoratif aksesuarlara, takılara, mutfak gereçlerine, uykuda bile algı operasyonunu gerçekleştirme gayreti ile nevresim ve yastık kılıflarına varıncaya kadar her şekilde armalarını basarak imzalarını atıyor.

Mazisini bir kompleks gibi taşıyanlara, aslını inkar edenlere şu hakikati hatırlatmak gerekli, “Evet 7 asra yakın dünyaya hükmetmiş bir saltanat ve hilafet vardı geçmişimizde fakat hiç kimseye bu kadar zulmedilmedi.

Bugün demokrasi ve barış çığlıkları eşliğinde masum insanları gürültüye boğarak ölümü reva görenler bir gün aynı nakaratı sizin kulağınıza da fısıldayacak unutmayın” demeli.

“Yoksa, siz onlar mısınız? Onlardan yana mısınız? Onların fısıldayacaklarını sizler mi fısıldamak üzere görevlendirildiniz!” diye de sormaktan imtina edilmemeli.

Ve geleceğin inşası için geçmişin tecrübelerini unutmamak gerektiği bilincinde olan güzel akılların bu ülkeye kim ne derse desin bir arma armağan etmek için gayreti olmasını dilemek gerek.

Kamuoyuna açık bir yarışma düzenlenerek bu yüzyılın ilk çeyreğinde tüm siyasi kaygılardan arınarak, uluslar arası kabuller iiçinde, millet ve vatan bilincimizi yansıtan bir arma tasarımını resmileştirerek tarihi kayıtlarda yerini almasını sağlamak gerek.

Gelecek zamanlara tıpkı atalarımızın duyarlılığında bir kimlik, bir duruş, bir resmi imza hükmünde armamızla söz söylemek gerek.

Ve son olarak şu soruyu sormak gerek, “Türkiye’nin geçmişiyle ve kimliğiyle sorunu mu var?” Benim yok, benim gibi inanan siyasi otoritenin de belli ki yok? Sorunu olanlara “Al bayrak neyinize yetmiyor?” sorusu soranlara, “Al bayrağında yer alacağı bir armanın nesi sizi rahatsız ediyor?” sorusunu sormak gerek!

Bugün alacağımız cevap daha önce verdikleri cevaptan farklı olur mu bilmem ancak şu gerçeği hatırlatabilirim: Eğer 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet ilan edildiğinde, akıl buluğ olmuş en az 14 yaşında değilsek, bu vatanın güzide illerinden birinde doğurmuşsa sizi analarımız, cebimizde taşıdığımız nüfus Cüzdanlarımızda yazdığı gibi hangi mezhep ve siyasi görüşe sahip olursak olanım, uyruğumuz Türk ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyızdır.

Hasılı Cumhuriyet’le bir sorunumuz yok, olamaz! Sizler de atalarınızın Osmanlı olduğu gerçeğiyle bir sorun yaşamamalısınız!

Öyleyse hiçbir şeyin hatırına değil sadece ceplerimizde taşıdığımız kimlik kartlarımız hatrına kimlik sorunu kompleksimizden arınalım ve yekvücut olup bu cennet vatana geçmişi ile sahip çıkalım.

Ki, her geçen gün zulmün arttığı, mazlumun ahının yüreklerimizi kanattığı zalimlere “dur!” diyecek güçlü, geçmişiyle ve birbiriyle sorunu olmayan bir ülke olarak dünyayı huzura kavuşturmaya talip olalım! (Son)