Amerika’nın demokrasi ve özgürlük vaadleri ile istikrarsız ve bölünmüş bir devlet haline getirdiği Irak, geçen pazar günü sandık başına gitti. 2003 yılında Saddam Hüseyin rejiminin yıkılmasından sonra yapılan bu 5. genel seçim, daha öncekilere göre ülkenin mevcut istikrarı ve geleceği için büyük önem arzediyordu.

Saddam rejiminin devrilmesinden sonra yapılan 2005 yılındaki ilk seçime katılım oranı %79 olurken, daha sonraki seçimlerde bu oran gittikçe azaldı ve geçen pazar günü yapılan seçimlerde katılım % 41’lerde kaldı.

Mevcut katılım yüzdesi üzerinden bakıldığında, Iraklıların seçimlere, sonuçlara ve bu sonuçlar etrafında ortaya çıkan yönetim tablosuna güvenlerini kaybettiği anlaşılmaktadır. Normalde zengin petrol ve yeraltı kaynakları üzerinde hayat süren Iraklılar, mevcut siyasi istikrarsızlık sebebiyle fakr-u zaruret içinde bir hayata sürüklenmiş durumdadırlar. Irak’ta Saddam dönemi aranır hale gelmiştir. Fakat 2003 yılında ülkeyi işgal eden Amerika’nın “demokrasi ve medeniyet” vaadiyle Irak’a reva gördüğü gelecek de bundan başkası değildi.

Irak, siyasi ve sosyal hayat itibariyle ırk ve mezheplere göre parçalanmış bir yapıya bürünmüştür. Araplar, Kürtler, Türkler ve diğer çok sayıda farklı millletlerin yanında Sunnilik ve Şiilik gibi mezhebi farklılıklar ülkenin genel siyasi yelpazesini teşkil etmektedir. Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Amerika, bu bölünmüşlükleri daha da derinleştirerek, kolay idare edilen istikrarsız bir Irak ortaya çıkarmıştır. Bunun yanında kuzeyde özerk bir yapıda ayrılan Kürt bölgesinin varlığı ise ayrı bir handikaptır.

Gittikçe derin çatlakların oluştuğu Irak’ta, ülkenin istikrarını ve geleceğini tehdit eden iki önemli güç hiç şüphesiz Amerika ve İran’dır. Amerika, işgalci bir devlet olarak bölgede bulunurken, İran şiiliği kullanarak Irak’ta siyasi ve sosyal bir bütünlüğün oluşmasına engel olmaktadır.

Ülkenin pek de iç açıcı olmayan sosyal bölünmüşlüğü ve istikrarsızlığı içinde yapılan seçimlerin bu bakımdan Irak’a huzur getireceğini düşünmek biraz hayalcilik olacaktır. Seçimin galibi Şii Mukteda es-Sadr’a bağlı olan ittifak grubudur. Son yıllarda İran’dan uzaklaşarak Amerka’ya yaklaşan Mukteda es-Sadr, Irak’ta 73 milletvekili ile en güçlü siyasi figür haline gelmiş bulunmaktadır. Araplardan oluşan Sunni blok, ilk defa kendi içlerinde bir ittifak kurarak birlik içinde seçime katılan Türkmenlerin de kısmi başarıları dikkat çekmekle beraber, ikinci sırada fazla sandalye kazanan kuzeydeki Kürt gruplardır.

Irak parlamentosunda hükümet kurabilmek için 167 milletvekilinin bir araya gelmesi gerekmektedir. Bu nedenle Sadr grubu ülkede istikrarı sağlamak için, sunni gruplar, Kürt ve Türkmenlerden oluşan geniş bir yelpaze içinde hükümet kurmak zorundadır. Bu yapının dışında oluşacak olan hükümetin ülkeye istikrar sunması zordur. Zira İran yanlısı grupların seçimlerin hileli olduğu yönündeki serzenişleri şimdiden başlamıştır.

Irak’ta oluşacak hükümet, hükümetin gücü ve otoritesi sadece Irak için değil bölgenin isitkrarı için de çok önemlidir. Zira PKK terör örgütünün üstlendiği alan Barzani’nin hükmettiği kuzeydeki bölgeler içindedir. Irak’ta daha da bozulacak olan isikrar, terör örgütlerinin bu bölgelerde daha da güçlenmesine yarayacaktır. Bu da doğrudan Türkiye’yi etkileyecektir. Aslında bölgeyi her yönüyle dizayn eden Amerika’nın da isteği bundan başkası değildir.

Tüm dikkatler Irak üzerinde olacaktır. Çünkü Irak seçimlerinden sonra oluşacak siyasi tablo,  bölgenin tamamında güvenliğin ve istikrarın seyrini belirlemede etkili olacaktır.