Dış dünyada gördüğümüz her şey iç dünyalarımızdakilerin birer dışa vurumudur.

Olumlu ya da olumsuz, iyi ya da kötü...

İnsanın içi nasılsa dışına onu yansıtır.

Kabın içinde ne varsa, dışarı o sızar.

Herkes kendinde olanı, kendi içinde tuttuğunu dışarı verir.

İçsel kirlenmişse kişi çevreyi de rahatça kirletir.

Dünyayı ancak dünyası kirlenmiş olanlar kirletir.

Dışarda gördüğümüz her çarpıklığın, her dengesizliğin, her düzensizliğin, her kirliliğin müsebbibi işte bu insan grubudur.

Havayı, suyu ve toprağı sorumsuzca kendi ellerimizle kirletiyoruz.

Toprağa zehri kendi ellerimizle saçıyoruz.

Saçtığımız bu tohumlar bize felaket olarak dönüyor ve fazlasıyla dönmeye de devam edecek gibi görünüyor.

Üstelik bunu bile isteye, gönüllüce ve kasıtlı bir şekilde davranarak yapıyoruz.

Tabii bunun mutlaka bir faturası, bir bedeli olacaktır.

Aslında bunların bedelini hâlihazırda ödüyoruz da.

Daha da fazla ödeyeceğiz.

Kendi yaşam alanına bu kadar duyarsızlaşan ve acımasızlaşan insanoğlu, ayağını bastığı zemini yine kendi elleriyle çekmekten imtina etmiyor; bindiği, üzerinde oturduğu dalı kendi elleriyle kesmekten geri durmuyor.

Üstelik bunu büyük bir şımarıklık ve pişkinlikle yapıyor.

Adeta ipi kendi elleriyle boynuna geçiriyor, üzerine çıktığı sandalyeye kendi ayaklarıyla vuruyor.

Ne yapıyorsa kendi elleriyle yapıyor.

O sebeple başımıza bunlar neden geliyor diye sormasına da hacet yok; çünkü kendi elleriyle yaptıklarının faturasını ödüyor.

İnsanın açmazıdır; kendi elleriyle yaptıklarının çağırdığı felaketlerin tetikleyicisi, sorumlusu olarak kendisini görmemesi.

Tertemiz hava kirleniyor, pırıl pırıl su pisli hale geliyor, bereketli ve verimli topraklar kısırlaşıyor.

İnsanoğlu kendi felaketini bile isteye kendisi çağırıyor.

"Sonsuz" istekleri, kanaat etmez tavrı, vurdumduymaz hali, israftan geri durmaz tutumu ile birbiriyle yarışıyor.

En acıklı olanı da bunu büyük bir duyarsızlıkla yapıyor oluşumuz.

Bu çarpıklığın, bu duyarsızlığın, bu sorumsuzluğun, bu pişkinliğin önüne geçilmediği müddetçe felaket topyekûn tüm insanlığı vuracak.

Zararın neresinden dönülürse kârdır.

Dünyayı temiz tutmak için insanın dünyasını temiz kılmak lazım.

Dünyayı değiştirmek için insanı değiştirmek gerek.

Yoksa sonuç; kirlendikçe kirletir, kirlettikçe kirleniriz.

Ve bu döngü kendisinden kaçamayacağımız bir çığ olarak üzerimize gelip, sonumuzu getirene dek devam eder.

Ne diyelim, Allah ıslah etsin.