Siyasi belirsizlik ve ekonomik sıkıntılar Lübnan’da asayiş sorunlarını tetikliyor, problemlerin birikmesi daha büyük şiddetli çatışmalara davetiye çıkarıyor. Ülke de yeni bir iç savaş mı çıkıyor diye beklenirken Lübnan Genelkurmay Başkanı geçtiğimiz günlerde ABD Genelkurmay Başkanı ile görüştü. Bu görüşmede Amerikalılar, Lübnan Silahlı Kuvvetleri’ne Lübnan’ın iç güvenliğini iyi şekilde sağlayabildikleri için övgü dolu sözler sarf ettiler. Daha geçen ay yaşanan şiddetli çatışmalar düşünüldüğünde ise bu iltifatların bir anlam ifade etmediği görülüyor.        

Ülke kodlarındaki çatışma potansiyeli

Çok sayıdaki farklı mezhep ve din mensubunun toplum içerisinde yer alması ülkede bölünmüşlüğe neden oluyor. Devlet yönetimine dair kanuni düzenlemelerde bu doğrultuda hazırlanmış. Ülke yönetiminde Cumhurbaşkanı Hristiyan, Başbakan Sünni Müslüman, Meclis Başkanı ise Şii Müslüman. Bu bölünmüşlüğün sonucunda oluşan tarafgirlik ülkede hesap verilebilirliği de işlevsiz hale getiriyor. Herhangi bir grup liderine yapılan eleştiri onun mezhebine yapılıyor algısı sığınılacak bir liman haline geliyor ve böylece yeni çatışma alanları ortaya çıkıyor.

1990’lara kadar süren iç savaş az sayıdaki ayrıcalıklı grubun halktan kopuk şekilde güç elde etmesine imkân sağlamıştı, bu durum kurumları zayıflattı, devletin imkânlarını paylaştırdı, ayrıca mezhepsel bir gerilim kuşağını da belirginleştirdi. Sonuçta toplumsal katmanlar arasında ekonomik uçurum ortaya çıktı ve toplumdaki orta direk kayboldu. Bugün yeni sorunların da etkisiyle ülkede sürekli elektrik kesintileri yaşanıyor, yakıt temin problemleri meydana geliyor. Enflasyon üç rakamlı sayılara gelmiş durumda. Nüfusun % 70’inden fazlası yoksulluk içerisinde yaşıyor. Geleneksel gerilim ve fay hatları bir provokasyon durumunda Hizbullah liderliğindeki Şii ittifakı ile Hıristiyan Lübnan Kuvvetleri arasında şiddetli bir çatışmaya dönüşebiliyor.

Dış etkilerin yansımaları  

İran destekli Hizbullah ile Batı yanlısı hükümet Lübnan’da karşı bloklarda bulunuyor. Diğer taraftan Hristiyan Lübnan Kuvvetleri’nin Suudi Arabistan tarafından maddi olarak desteklendiği iddia ediliyor. Hizbullah’ın Lübnan’daki ağırlığı her geçen gün artarken buna karşılık hükümete verilen dış desteklerse azalıyor.    

Geçtiğimiz günlerde Lübnan Enformasyon Bakanı’nın Husiler ve Yemen ile ilgili bir soru üzerine Riyad’ı suçlayıcı ifadeler kullanmasının yankıları da artarak devam ediyor. Lübnan Başbakanı yapılan açıklamaların Lübnan’ın Arap ülkeleri ve Suudi Arabistan ile olan siyasetini yansıtmadığını aktarsa da Suudi Arabistan, Bahreyn, Kuveyt ve BAE büyükelçilerini geri çağırdı. Lübnan’dan yapılan tüm ithalatı askıya aldığını açıklayan Suudi Arabistan, Lübnan’ın üçüncü büyük ihracat pazarı konumunda bulunuyor.   

Bir taraftan geçen yılki patlamaların yankıları, diğer taraftan Ekim ayı içerisindeki silahlı çatışmalar, ayrıca yoğun ekonomik kriz ve bugünlerde yaşanan siyasi kriz Lübnan’daki sorunlar yumağını adeta bir çığa dönüştürmüş durumda. Bu krizlerin sonucu olarak Lübnan Hükümeti 12 Ekim’deki çatışmalardan bu yana toplanamıyor. Tüm bu sorunlar kontrol altına alınamazsa bir iç savaş ihtimali azımsanmayacak boyutta ciddiyetini koruyor.