90’larda ve 2000’lerde doğan ve şimdilerde yetişkin çağlarına ulaşan nesle dair ayrıntılı bir çalışma yapılsaydı ortaya ne çıkardı merak ediyorum. Çünkü 28 Şubat’ın en fazla etkilediği yaş grubu bu yıllarda doğan çocukları kapsıyor.

1998 yılında MGK kararları doğrultusunda uygulamaya sokulan “Kat Sayı Uygulaması” ve “dini eğitimin kısıtlanması” kararları bahsettiğimiz nesilleri doğrudan etkilemiştir. Kuran öğrenme yaşını 14’e çıkaran, İHL’lerin orta kısmını kapatan, İlahiyat Fakültelerini ve müfredatı tırpanlayan bu kararlar ister istemez milyonlarca evladımızın din ile bağlarını kopardı. Bu uygulamaların son kalıntıları ancak 2013’ten sonra kaldırılabildi. Yani yaklaşık 15 yıl süren bu ara dönem birkaç neslin ifsadına sebep oldu.

28 Şubat yıllarında tek parti döneminin bir tekrarı yaşandı diyebiliriz. Ezanın yasaklandığı, Kuran-ı Kerimlerin toprak altına gömüldüğü ve Kuran öğrenen ve öğretenlerin jandarma dipçiğiyle hapishanelere doldurulduğu tek parti yıllarıyla 28 Şubat zihniyeti aynı mantığın ürünüdür. Tek Parti yıllarının yasakları nasıl 68 kuşağı denilen Marksist, Komünist, ateist bir nesil doğurduysa 28 Şubat yılları da hiçbir değer taşımayan, manevi mirasını tanımayan prematüre bir nesil ortaya çıkardı.

Hatırlarsanız 2000’lerin başlarında kedi kesen, şeytana tapan, siyah giyinen tipler her gün televizyon kanallarında haber olurdu. Bir süre sonra annesini acımasızca doğrayan, uyuşturucu komasında ölen veya intihar eden gençlerin haberleri ortalığı kapladı. İlk eşcinsel yapılanmaların da bu yıllarda ortaya çıktığını eklersek 28 Şubat’ın sebep olduğu ahlaki yıkımın boyutlarını daha iyi anlayabiliriz.

Bir insan çocukken toplumun dini ve ahlaki değerlerini alamazsa bunların yerine başka değerleri koymak durumunda kalır. Çünkü hayat boşluk kabul etmez. Din ve ahlak eğitiminin olmadığı yerde marjinal fikirler yaygınlaşır. Din eğitiminin yasaklanması sonucu bu yıllarda eğitim alan milyonlarca çocuğumuzun arayışlarına cevap verilemediği içindir ki çarpık anlayışlar hızla yaygınlaşmıştır.

Üstad Rasim Özdenören’in “Çarpılmışlar” isimli öykü kitabında “Ejder” isimli bir karakter vardır. Ailenin gözbebeği olarak büyütülen fakat hiçbir ahlaki değeri tanımayan bu çocuk büyüdüğünde tam bir sorun haline dönüşür. Anne ve baba bir dediğini iki etmediği için Ejder gittikçe azgınlaşır. Belki biraz durulur, akıllanır diye evlendirirler fakat o da kâr etmez. Çünkü çocuğun ne Allah’tan korkusu ne de kuldan utanması vardır. Böyle olunca da Ejder hem ailenin hem de toplumun baş belası olup çıkar. Ailenin ve devletin terbiye edemediği bu baş belasını nihayet kendisi gibi tipler etkisiz hale getirir.

Geçtiğimiz günlerde genç bir kızı samuray kılıcıyla katleden bir sapığın haberi gündem oldu. Bir rezidansta yaşayan ve ailesinin varlıklı olduğu anlaşılan bu sapık ekmek elden su gölden gece gündüz internet oyunları oynayarak vaktini geçiren bir ruh hastası olarak lanse ediliyor. Benzer haberler o kadar çok ki bunu sadece bir örnek olarak alıyorum. Haberlere konu olan tiplere baktığımızda 28 Şubat yıllarında doğdukları ve hiçbir manevi değer taşımadıkları anlaşılıyor. Ebeveynleri çalışan çocuklardaki bazı durumlar bu örneğe benzetilebilir. Çocuk aileden alamadığını okuldan alır diyorsunuz fakat okulda da materyalist bir anlayışla “güçlü olan kazanır” mantığı zerk ediliyorsa bu çocukların tutunacak bir dal bulamaması kimseye şaşırtıcı gelmemeli.

Şükür ki o dönemde doğan çocuklarımızın önemli bir kısmı aileden ve yakın çevresinden geleneği ve dini değerleri az da olsa almıştır. Fakat bunu bile alamayan o zamanın çocukları şimdinin yetişkinleri haline geldi ve halen arayış içindeler. Bu durum çoğunlukla ruh sağlığının bozulmasına ve sapkın alışkanlıklara yol açıyor. LGBT’nin yaygınlaşması, ömrümüzde duymadığımız katliamlarla karşılaşmamız hep bu eksikliğin neticesidir. Yeni nesiller bayrağı devralana kadar benzer haberler alacağımızı söylemek kehanet olmasa gerek. Nitekim ne ekersek onu biçeriz. Geç kalmadan “Önce ahlak ve maneviyat” çağrısını milli eğitimimizin temel sloganı haline getirmeliyiz. Aksi halde bedelini çocuklarımız ve torunlarımız ödemeye devam edecektir.