CHP’nin diktatör lideri Kemal Kılıçdaroğlu halkla helalleşmek istedi.

Elbette sözde laiklik ve cumhuriyet adına yapılan ruhî ve maddî zulümler umurunda değil. CHP’nin elindeki asırlık kanı temizlemenin ona düşmediğini çok iyi biliyor. Mesele gayet basit: Yeterince doyamadığı Kürt ve Alevi vatandaşların oylarına, biraz da balık hafızalı muhafazakâr “kütle’’ye oynuyor.  Zihni yontulmaya gebe genç kuşakları ise zaten radarından düşürmüyor.

Benim tarafım belli.

CHP teşekkülünü, tüm şahıs, müessese ve fikirleriyle beraber tepeden tırnağa düşman bildiğim ve bu aziz düşmanlığı iman sahibi alelade bir kul bakışıyla ahiret sermayesi bellediğim için, tabii ki hakkımı helal etmiyorum.

Allahü Teâlâ’ya ve Şanlı Peygamberimize (aleyhissalatü vesselam) savaş açan, Müslüman Türk milletinin izzet ve şerefine saldıran, Türkiye’yi post-modern mandacılığın esiri kılan bu pespaye ideolojiyle diyalog dahi kurmak istemiyorum.

Bir emirle binbir boyun kıran İstiklal mahkemelerini, Allah Kelâmı’nı okuyup ilim tahsil edenlere kurulan cürm-ü meşhud (suçüstü) mahkemelerini unutmadım.

Din müesseselerini zincire vuranlar, din derslerini kaldıranlar, kırk bin küsur ilim talebesini sokağa atanlar, ehl-i ilmi dilenciliğe zorlayanlar, yaptıkları zulmü işret sofralarında kutlayanlar, buna mukabil köy enstitülerini ithal komünistlerle dolduranlar, İslâm aleyhindeki kerih neşriyata sponsor olanlar, halkevi kisvesiyle ahlâk mezbahaları kuranlar, türlü propagandalarla Anadolu gençliğinin beynini yıkayanlar; hep hatırımda.

Hak yolunda, ilim uğrunda birleşen küçücük cemiyetlere sataşanları, hatta bu uğurda kanun koyanları, “Allahü Ekber’’ diyeni hapse atanları, ezan-ı Muhammedî’yi yasaklayanları, uydurma dili namaz gibi temel ibadetlere bulaştıranları,din kitaplarını kamyonlarla toplatanları, polis karakollarında ayak altında çiğnetenleri, çöp arabalarına tıkıştırıp yakanları unutamam.

Korku kazmalarıyla, zulüm kürekleriyle delik deşik edilmiş Türk toprağının altında yatan Kur’an-ı Kerim’ler, servet değerinde kitaplar, tarihî eserler, ahırlaştırılan camiler; hepsi aklımda.

Türk ordusunun manevî cephesini yıkanlar, alay müftülerini, tabur imamlarını kovanlar, alay sancaklarında yazan Kelime-i Tevhid’leri kaldıranlar…

Yüzlerce yıllık kitabeleri âyet-i kerime yazdığı için parçalayanlar, Kâbe-i Muazzama’ya ait levhaları camilerden toplatanlar, Ayasofya’dan mukaddes levhaları sökenler, örtülü Bizans putlarını açanlar, yetinmeyip restore edenler, sonra da Amerikan balerinlerine, çıplak Avrupa baldırlarına peşkeş çekenler…

Vesaire…

Hiçbirini zihnimden çıkaramam.

Yahu, Nazım Hikmet’i süren, Sabahattin Ali’yi öldüren, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını astıran; velhasıl kendi değerlerini bile kolayca satılığa çıkaran bir zümreye nasıl saygı duyayım?

Duyamam.

Geçmişi kitaplıklar dolduracak kadar kirli, şimdisi ise taviz verilemeyecek kadar şaibeli olan bir dünya görüşüne ortak olamam.

Teröristlerin kuklası, kolonyalistlerin kucakçısı olan bir ideolojik yapıyla barışmayı kaldıramam.

CHP lideri, yüzü varsa, Türkiye’nin dört bir tarafında makam verdiği rüşvetçi ve tecavüzcü bürokratlarına ayar çeksin. Önce, taciz ve tecavüz ettikleri vatandaşlarımızla helalleşsinler! Gerçi bunların sapık tıyneti tâ köy enstitülerine dayanıyor.

O devirlerde yaşanan taciz, tecavüz vakaları, basılan ahlâksız hikâye ve romanlar, ifşa olan rezil skandallar arşivlerde mevcut. Bir kısmı sansürlenip yok edilse de insaf sahibi her araştırmacı için hakikatler kurcalanmayı bekliyor.

Neyse, mevzuyu dağıtmayalım.

Gerisini tarihten ders almayıp CHP kadrolarına “şans vermek’’ isteyen Müslümanlar düşünsün…