İmge Yayınları’ndan çıkmış bildiri derlemelerinden müteşekkil Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu: Efsaneler ve Gerçekler adlı kitapta Mehmet Ali Kılıçbay Hoca, ortaya bir soru atıyor: “Osman Gazi bir devlet kurduğunun (ya da belli bir şuurla bir devletin altyapısını hazırladığının) farkında mıydı?” Kılıçbay Hoca kendi sorusuna “Bunun cevabı hemen hayırdır!” diye cevap veriyor. Çünkü bu iş göçebe işi değildir!

Peki… Sahip olduğunuz siyaset bilimi ya da antropoloji ilmi; size geriye doğru masa başında böyle ya da benzer okumalar yaptırabilir. Bana göre her masa başı yapılan tespit gibi eksiktir. Fakat adım adım Doğu Marmara coğrafyasında (Bitinya) gezerseniz, Osman Gazi’nin en başta belli bir ideoloji ve şuurla hareket ettiğini fark edersiniz.

*

Doğu Marmara’da nesilden nesile aktarılan Süleyman Şah efsanesinden ilham alarak, Osman Gazi, İznik’in fethini gerçekleştirmek istemiş ve Oğuzların 11. yüzyılda Bitinya merkezli yükselen Anadolu hâkimiyetini ihya etmeyi kendine vazife bilmiştir (İlk kroniklerde Osman Gazi -yanlış olduğu biline biline- Süleyman Şah’ın torunu olarak gösterilmesine dikkat edelim). Süleyman Şah'ın torunu olarak gösterilmek, Osman Gazi için bir tür menkıbevi meşruiyet -yani ideolojik bir gerekçedir.

Diğer yandan: Size tarihle ilgili sorulara en iyi cevapları coğrafya verir. Osman Gazi’nin -sadece göçebe yağması, tesadüf, de facto- olarak okunan ilk fetihleri, hep İznik bağlantıları üzerindedir. 1331 tarihinde fethedilen İznik’in geri karakolu durumunda olan Keşiş Dağı eteklerindeki Bursa kenti de, bu planın en büyük halkası olarak 1326 tarihinde Orhan Gazi tarafından fethedilmiştir.

Bir örnek: Bursa'yı tekfurdan Orhan Gazi adına diplomasi ile alan Köse Mihal (Mikhail Kosses) aslında bir Bizans valisiydi ve ihtida ettirilip gazilerin lideri konumuna getirilmişti. Çünkü Kosses'in hâkimiyetindeki Harmankaya; Sakarya seferleri için kritik bir önemdeydi ve coğrafyayı da Samsa Çavuş ile birlikte en iyi bilenlerdendi. Dolayısıyla Osman Gazi tarafından bir rehber konumuna getirilmiş, fetihlerin anahtar rolü Kosses'e verilmişti. Ki bu da o Büyük Plan'ın mühim bir zinciridir.

*

Türkiye’nin temellerinin belli bir ideoloji ve egemenlik şuuru ile atıldığının (yani salt bir göçebe yayılmacılığının sonucu oluşmadığının) tespitini yapmak önemlidir. Devletlerin egemenlik haklarını “Uygar Batı ve uygarlaşamamış öteki” üzerinden okuyan modern sosyal bilimciler, emperyal iddialarının altyapısını bu yolla hazırlıyordu.

2022'de tarihçilerin merkezinde Bursa ve Süleyman Çelebi olacak. 2022'nin Bursa ve Süleyman Çelebi üzerinden "Türkiye'nin kurucu aklı"nı anlatmak adına fırsata çevrileceğini umuyorum. 2021'de muhayyel Yûnus Emre'leri gündeme getirip, konu hakkında divan dahi okumamış sarıklı hocalara mikrofon uzatarak bu fırsatı kaçırmıştık.