CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu partisi içinde ciddi bir iktidar savaşı yaşıyor. Koalisyon içinde olduğu ittifak gurubuyla üstü örtülü bir aday mücadelesi yürütürken dışardan yapılan teyakkuzlara karşı koltuğunu koruma çabasında. Bu çabayı yürütürken de çok üst perdeden iktidara hazırım mesajı vermeye çalışıyor.

Geçtiğimiz hafta “Helalleşme” olarak adlandırdığı söylemiyle “Ülkemiz yaralı insanların ülkesi. Farklı topluluklar, çok farklı yaralar taşıyor. O kadar ağır yaralarımız var ki ruhlarımız acı çekiyor. O kadar incinmişiz ki hiçbirimiz geleceğe bakamıyoruz, geçmişe takılı kaldık. Her iktidara gelen de bu yaraları kullandı, istismar etti, derinleştirdi. Tarihimizde de bunu en çok AK Parti hükümetleri yaptı. İnsanları birbirine düşürdü, nefreti körükledi, halkımız kavga ettikçe, bir grup insan zenginleştikçe zenginleşti. Bunun hesabını da verecekler tabii ki. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu olarak bana sadece iktidarı devralmak yetmiyor. Ben ülkeme bir miras bırakmak istiyorum. Bu ülkenin artık huzura kavuşmasını ve önüne bakabilmesini istiyorum...” dedi.

Çok masumane göründü ifadeleri ama, kendini de aşan bir söylem içine girmeyi yeğledi. İfade ettiği cümlelerin içini doldurmadı, dolduramadı. 33 kurşun olayından bugüne, 28 Şubat süreci mağdurlarını, Başörtüsü mağdurlarını, katsayı mağdurlarını, Diyarbakır Cezaevini, Azınlıkların yaşadığı “Varlık Vergisi” ve devamındaki zulmü, ülkesini terk etmek zorunda kalan sağdan soldan geniş bir yelpazeden bahsetmedi. Bunlara “Hakkınızı helal edin” demekle hakların helal olacağını mı düşündü. Onca mağduriyetin sonucunun ne olacağını hiç söylemedi. Yıllarca psikolojileri darma duman edilmiş binlere helalleşme adına ne verecekler. Mağduriyetleri nasıl giderecek?

Bu ülkede en kolay şey konuşmak, icraat eylemek çok da kolay değil. Birçok şey için önünüze “Devlet meselesi” zırhı konuyor. Yapamazsın, edemezsinlerin havada uçuştuğu bir ülkede yaşıyoruz. Kabuk bağlamış yaraların tekrar kaşınmasına gerek yok. Yoksa insanların Kılıçdaroğluna soracağı ilk soru: İkna odalarının mimarı Nur Serter’i partiniz vekil yaptı, dokunulmazlık zırhı giydirdi. Hatta dönemin parti sözcüleriniz onu korumak adına her şeyi yaptılar. Nur Serter hakkında, o dönemde yaptığı iş ve işlemler ile ilgili bir tek cümleniz var mı? Nur Serter hala parti üyeniz mi? Kendisi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Sıkıntı yok. İktidar gelir gider. İnsanlar istediklerini seçerler. Demokrasi var. Sandıkla her şey değişebilir. Sizde iktidarın değişebileceğine inandığınıza göre “tek adam rejimi” filan yok. Demokrasi işliyor ve siz de buna inanıyorsunuz. Helalleşmek mi istiyorsunuz. Nur Serter ile ilgili kararınızı açıklayın da bilelim. Samimiyet gösterin. Elinizde imkân varken bu hanımın mağdur ettiklerinin de mağduriyetlerini giderin. Bu güç ve imkâna sahipsiniz. Böylece bizde samimiyetinize inanalım.

“Helalleşme” turnusol kâğıdına döndü önünüzde, Hadi geçerli renge bürünüp adımlar atın. Atın ki tüm Türkiye samimiyetinize inansın. Yoksa yeni bir İBB hikâyesine bu milletin karnı tok. Vesselam.