Öyle zannediyorum ki artık hiç kimse paranın sadece bir değişim aracı olduğunu düşünmüyor…

Eğer bu hakikat üzerinde uzlaşıyorsak, küresel paraya hükmedenler için paranın, söz dilemeyenler için bir “terbiye” etme aracı olarak kullanıldığında da açık ve net olarak uzlaşmak durumundayız…

Yaklaşık yirmi yıldır ulusal ve açık erişimli mecralardan yazmaya gayret eden biri olarak, yazı arşivime göz gezdirdiğimde bu anlamda ne kadar çok yazı yazdığımız fark ettim…

Bu benim için şu demek aynı zamanda: Doların sahibi baronlar tarafından ne kadar da çok saldırıya uğramışız…

Evet, hepsini de öyle ya da böyle atlatmışız ama aldığımız yaralar, bıraktığı ağır maddi, manevi, psikolojik faturalar nesilden nesile canımızı yakmaya devam etmiş…

Artık hiç gizlenmeyen, açık açık ABD başkanları tarafından bile dillendirilen bu saldırıların bıraktığı belki de tek olumlu şey toplumu bu saldırılara karşı daha şerbetli hale getirmesi ve hiç kuşkusuz daha dirençli kılmasıdır…

Bu saldırılar Rahip Brunson hadisesinden sonra başka bir biçim ve seviye kazanmış görünüyor…

Yine ve bir seçim öncesi birileri “kur” sarmalı ile zihinleri derinden karıştırmaya ve de zemininden çıkarmaya dair olağanüstü bir çaba ve saldırı içerisinde...

Çünkü resmi verilerin desteklemediği ve geleneksel ekonomi analizlerinin açıklayamadığı bir piyasa hareketliliği, daha doğrusu spekülasyonu ile karşı karşıyayız…

Zihin bulandıranların ya da gerçek niyetini gizleyerek sufle yapanların kimler olduğunu tahmin etmek zor değil…

Eğer cümlelerin içerisine sinmiş bazı kelimelerin izini iyi sürebilirseniz, işin ucunun FETÖ ve PKK gibi terör örgütlerine ve onların küresel babalarına çıktığını iyi görebilirsiniz…

İşin acı olan yanı, bu suflelere kanarak adeta kendi elleriyle kendini dövenlerin halleridir…

Üstelik bunu adeta bir ritüel huşusu ile ve neşe içerisinde yapıyor olmalarıdır…

Bu süreçte, “Devletimin yanındayım” demesi gerekenlerin şaşırtıcı sevinçlerinin kaynağı da çok acı…

Sıfır virgül bilmem kaç oylarıyla iktidar olacaklarını zannetme “ahmak”lığı ile CHP ve HDP’nin değirmenine sutaşıma halleriyle…

Artık iyi biliyoruz ki en büyük savaşlarımız cephede değil; dünyada da bu böyle…

Bu açık taarruzlara karşı devletinin yanında yer almak ve cephesini ona göre belirlemek durumunda olmayan milletlerin perişan halleri, kafamızı çevirdiğimiz her yanımızda dururken bir ibret almayacak mıyız?

Elbette aldık ve almaya da devam edeceğiz kuşkusuz…

Tıpkı bu zeminde bütün dünya mazlumlarına ilham olan ve en destansı savunmayı temsil eden 15 Temmuz’da olduğu gibi…

Sanırım bu ülkeye göz dikenlere başkaca bir hatırlatmaya ihtiyaç yoktur!