Kevser Sûresi, Âdiyât Sûresi’nden sonra Mekke-i Mükerreme’de nâzil olmuştur. 3 (üç) âyet-i kerimeden oluşmaktadır. Rasûlullah’a (sav) ihsân buyrulan Kevser’i birinci âyetinde bildirdiği için, kendisine bu ad verilmiştir.

Kâfirlerin birtakım batıl düşüncelerini ret için nazil olmuştur. Yine bu sûre, Resûl-i Ekrem Efendimiz’in (sav) ilâhî himâyeye mazhar ve nice nimetlere nâil olduğunu bildirmekte, birtakım hakikatlere işaret buyurmaktadır.

SÛRENİN MEÂ

1- Muhakkak Biz sana Kevser’i verdik.

2- Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!

3- Şüphesiz sonu kesik olan, sana buğz edendir.  

 MUHTEVÂSI

Bu mübârek sûre, Rasûl-i Ekrem Efendimiz’e (sav) bahşedilen üstünlüklerden bahsetmektedir. Bu sûrede Cenâb-ı Allah, Peygamber’ine pek çok hayır verdiğini ifade etmekte, sonra O’ndan namaz kılıp, kurban kesmesini talep etmektedir ki böylece, O Yüce Rasûl de, Rabbi’nin nimetlerine karşı şükretmiş olsun.

Ayrıca bu sûre, Rasûlullah Efendimiz’e (sav) teselli mahiyetindedir. Müşriklerin, Rasûlullah’a (sav) kırıcı bazı sözler söylemeleri ve bunlarla onu üzmeleri üzerine Rabbimiz, Kevser Sûresi’ni indirerek, Sevgili Rasûlü’nü teselli etmiştir. Onun nâil olduğu hikmet ve nimetleri haber vererek, bütün bunlar için kendisine ibadet etmesini istemektedir. Sûrenin sonunda da, ona böyle kötü isim verenlerin sonlarından haber veriyor. “Ebter” ismine asıl onların lâyık olduğunu beyan buyuruyor.

NÜZÛL SEBEBİ

Kevser Sûresi’nin nüzûl sebebine gelince: Bu konudaki rivâyetler, Hz. Peygamber’e (sav) (aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) dininden dolayı buğzeden bazı düşmanları tarafından -ebter- (güdük) denilmiş olması sebebiyle, bu sûrenin nâzil olduğu esasında ittifak halindedir. Ancak bu sözü söyleyen kimdir? Ne sûretle söylemiştir? İşte bu konularda rivâyetler çeşitlidir.

İbn Abbas, Said b. Cübeyr, Mücahid ve Katade, As b. Vâil’in söylediğini zikretmişlerdir. (Rivâyetler için bkz. İbn Kesir, a.g.e., IV, 559.)

İşte buna göre Rasûlullah Efendimiz’in (sav) muhterem oğulları Kasım vefat edince, As b. Vâil demiş ki: “Muhammed’in artık nesli kesildi, kendisini yâd ettirecek evlâdı kalmadı.” (Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, II, 70’de Mücahid’den nakleder.)

Yine bir takım Mekke müşrikleri, Allah Rasûlü’nün erkek evlâdının vefat ettiğini görünce: Onun nesli kesildi, kendisi “Ebter” oldu, demişlerdi. O müşrikler erkek evlât sahibi olmamayı bir kusur sayarak, bununla insanları O Yüce Peygamber’e (a.s.) tabi olmaktan men etmek istiyorlardı.

O din düşmanları, Müslümanlara bir darlık, bir şiddet arız olunca, bununla ferahlanıyorlardı. İslâm’ın varlığının son bulmasını bekliyorlardı. Tâ ki, kendi kâfirâne varlıkları devam etsin, yok olmaktan kurtulmuş olsunlar.

İşte o kâfirlerin, böyle batıl düşüncelerini reddetmek için, bu mübârek sûre nazil olmuştur. Bu sûre, pek kısa olduğu halde, birçok hakikate işarette bulundu ve Yüce Rasûl’ün, Cenab-ı Hakk’ın ilâhî himayesine mazhar ve nice nimetlere nâil olduğunu gösterdi. O büyük Peygamber’e (sav) tabi olanların felâha ve kurtuluşa ereceklerine, muhalefette bulunanların da sonunda ilâhî âfete uğrayacaklarına işaret etti.

KEVSER SÛRESİ’NİN AÇIKLAMASI

1- “Muhakkak Biz sana, Kevser’i verdik.”

Cenab-ı Hak, Yüce Peygamber’ine (sav) nâil olduğu nimetleri bildiriyor. Buradaki hitap, onadır.

“Îtâ,” malûmdur ki, iyilik yapmaktır. Yani; Ey Muhammed! Emin ol ki Biz, yüksek şanımızla sana özel lûtuf ve ihsân olarak Kevser verdik, demektir.

Ayetin ilk kelimesi olan “İnnâ”nın aslı “İnnenâ” idi. “İnne” ise manâyı kuvvetlendiren, kesinlik ifade eden bir edattır. Bundan dolayı “Muhakkak Biz” şeklindeki bir ifade uygun olmaktadır.

“Kevser” kelimesi: Asıl olarak lügatta çokluk demek olan “kesret”ten, cevher kelimesi gibi fev’al vezninde vasıf veya bir isim olup, fazla olan, yani; çok, pek çok, gâyet çok şey demektir. Oğlu seferden gelen bir Arab’a: “Oğlun ne ile geldi?” denildiğinde onun, “Kevserle geldi” dediği ve bunun çok şeyle geldi, demek olduğu söylenmektedir. (Zemahşerî, a.g.e., IV, 801.)

Rasûlullah’ın (sav) Makam-ı Mahmûd’a kavuşması ve ümmetine şefaat etmesine izin verilmesi burada hatırlanmalıdır.

Yine Kevser; O’nun tabilerinin ve ümmetinin çokluğudur da denilmiştir. Allah Teâlâ ona çok hayırlı bir ashab ve fazilet sahibi bir ümmet ihsan buyurmuştur. Hadis-i Şeriflerde “Kendisine en fazla kişinin tabi olacağı kimse benim,” buyurulmaktadır. (Bkz. İbn Mâce, zühd 36.)

İşte âlemlerin yaratıcısı, terbiye edicisi olan Yüce Rabbimiz, âlemlerin kendisine muhtaç olduğu Fahr-i Kâinat Efendimiz’e “Biz sana kevser verdik” diyerek, bahşeylemiş olduğu nimet, fazilet, ilim ve bol hikmet hakkında açıklamada bulunuyor. Kevser kelimesinin kapsamına giren bütün faziletler, hayırlar, ihsanlar ve üstünlükler, yalnız insanlığın tek Efendisi o büyük insana verilmiştir. İşte bütün bu hakikatler, Kevser sûresinin bu ilk âyetinden, hatta yalnızca Kevser kelimesinden sadır ortaya çıkmaktadır.

Bu anlam ve yorumlar bir çelişki olarak düşünülemez. “Çok hayır” manâsının kapsamındaki tefsîrî ifadelerdir. Yani bu manâların çokluğu, hadislerin bir misalle tefsir olunması ihtimalindendir: Zira İbn Abbas, her ne kadar Kevser ile ilgili olarak nehir hadisini söylese de, Said b. Cüveyr’den rivâyet olunduğu şekliyle “o havuz da çok hayır cümlesindendir” (Buhârî, tefsiru sûreti 108,1.) demiştir. Bu durum, onların Kevser’i nehir manâsıyla açıklamalarının, örnekle tefsir türünden bir izah yapmış olduklarını gösterir.

Ancak, Kevser şöyle özetlenebilir: 1-Kevser, cennette bir nehirdir ki “çok hayır” ondadır. 2-Mutlak manâda çok hayır ve üstünlük demektir. (Geniş bilgi için bkz. Yazır, a.g.e., IX, 518.)

2- “Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!”

(Artık) Ey Rasûl-i Kibriya! Sen bu kadar nimete, ilahi lûtuflara nâil bulunuyorsun. Madem ki, Biz Sana Kevser’i verdik, seni her yönden üstün kılıp yücelttik o halde, bütün nimetleri sana ihsan buyurmuş olan O Kerim mabudun (Rabbin için namaz kıl), o pek kutsal ibadete devam et, (ve kurban kesiver!) Vazifeni, şükür görevini yerine getir. Keseceğin kurbanın etinden muhtaç olanlara tasaddukta bulun! Yetimi, öksüzü itenlerin aksine insanlara yardımda bulun.

Allah (cc), Rasûlünün ve ona tabi olan bizlerin vazifesini hatırlatıyor. Verdiği nice nimetlere karşılık, beklentilerini beyan buyuruyor. Namaz kılmayı ve kurban kesmeyi elçisinden ve bizlerden talep ediyor.

Bu iki âyet ışığında şöyle söylemek mümkündür: Sana o Kevseri bahşettiğimizden dolayı, o nispette çok şükretmek üzere ibadet ve hayır ile meşgul ol! “İbadet etsinler,” (106 Kureyş 3.) emrini dinlemeyenlerin, dini yalanlayanların ve namazlarından yanılanların aksine evvelâ namaz kıl ve ona devam et!

Çünkü namaz, kalben ve lisanen, bedenin bütün uzuvları ile yapılan şükrün kısımlarını içine alan bir ibadettir. Yine tazimin en yüksek derecesi demek olan ibadetin başı, dinin direği, gönüllerin Allah ile bir çeşit konuşmasıdır. Allah’ın büyüklüğünü, celâl ve cemali ile kudret ve lûtuflarının yüceliğini duymaktır. 2 Bakara 153. âyet-i kerime gereğince, Allah’tan yardım ile ruha kuvvet almaktır. İşte o âyet-i kerime’de Yüce Allah şöyle buyurur:

-“Ey inananlar! Sabır ve namaz ile (Allah’tan) yardım isteyin.”

Buradaki “Salli=namaz kıl!” emri, namaz demek olan “salât”tandır. Çünkü bu kelime, sadece dua manâsında değildir.

3- “Şüphesiz, sonu kesik olan sana buğzedendir.”

Doğrusu, sana buğz edip kin besleyen her kim olursa olsun, işte -Ebter- ancak odur.

Bu âyette Rabbimiz, Rasûlullah’a (sav) buğzedip, oğlunun vefatından sonra alay maksadıyla, sonu kesik manâsında ona “ebter” diyenlerin, asıl kendilerinin sonu olmayan kimseler olduğunu ifade buyurmaktadır. Rasûlullah’ın (sav), onların tersine hayır ve feyzinin, eserlerinin ve faziletinin kesilmeyeceğini haber veriyor. Bundan dolayı Yüce Rasül’ün (sav) keder etmeyip Rabbinin lütfuna şükretmek üzere ibadet ve kulluk ile meşgul olup, namaz kılarak kurban kesmesi ve böyle hayır için fedakârlıklarla Allah’ın nimetini söylemesi emrolunmuştur.

Ona ebter diyen kimse, oğlunun ölümünü bahane ettiği için, Peygamberimiz’in (sav) neslinin kesilmeyip devam edeceği, ilk anlaşılması gereken manâdır.

Bununla beraber Rasûlullah’ın (sav)) soyunun, erkek evlâtlarının erken ölmesiyle kızlarından devam etmesinin de elbette bir sebeb-i hikmeti vardır. Bu da peygamberlerin sonuncusu olması ile izah edilmiştir. Âyette belirtildiği gibi, Rasululllah’ın (sav) nesli devam etmiş, o müşriklerin ölümlerinin ardından adları ve sanları, nesilleriyle birlikte son bulmuştur.

Sonuç itibariyle, Kur’an-ı Kerim’in en kısa sûresi olan Kevser Sûresi, üç âyetten oluşsa da pek çok manâ ifade etmektedir. Rabbimiz burada birçok hakikat beyan ediyor. Kendisine buğz eden kimselerden dolayı üzülmemesi için “Biz sana Kevser verdik” diyerek, Rasûlullah’ı (sav) teselli ediyor. “Biz seni her yönüyle yücelttik,” demiş oluyor. “Sen de bütün bu ihsan ve nimetlere karşılık Rabbin adına ibadet et, namaza devam eyleyip kurban kes ki, şükrünü yapmış olasın”, şeklinde isteklerini belirtiyor.

Sûre-i celilenin sonunda ise, seni kötüleyen, sana ebter diyen o insan ve onun gibiler var ya, işte asıl onlar, sonu kötü olup, nesli kesik kimselerdir. Ölümleriyle birlikte, yalnızca hatırlarda çirkin isimleri kalmıştır. Sen ise dünya sürdükçe insanlara rahmet ve fazilet kaynağı olmaya devam edeceksin, buyuruyor.

Rabbimiz, biz kullarını, kendisine hakkıyla şükredenlerden eylesin. Kullukta daimi olan mü’minler arasına ilhak eylesin.