Döviz krizinin yaşandığı bir zamanda, Birleşik Arap Emirliği’nin sürpriz bir şekilde ülkemize yatırım yapma kararı alması hem Türkiye ekonomisinin çökmesine bel bağlayan Batılıları, hem de iktidarın zayıflamasını arzulayan muhalefeti çok kızdırmışa benziyor.

Türkiye ile uzun bir süredir husumet yaşayan Abu Dabi Veliaht Prensi M. Zayid Al Nahyan'ın ülkemizi ziyaretiyle iki ülke arasındaki ilişkilerin yeniden kurulması nasıl mümkün oldu? ABD’yi arkasına alarak ülkemize düşmanlık eden Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez’deki Arap ülkelerindeki bu “tavır değişikliği” nasıl gerçekleşti?

MUHALAFETİN ORTADOĞU’DAN HABERİ VAR MI?

Coğrafyamızdaki ülkeleri tanımayan, bu ülkelerin iç siyasetteki kırılganlıklarını, dış tehdit algılarını bilmeyen ve zahmet edip bunları öğrenmeye çalışmayan muhalefetin  yeni durum karşısındaki şaşkınlığı görülmeye değer. Gerçi Türkiye’nin doğalgaz arama faaliyetlerini dahi tıpkı Yunanistan gibi “saldırgan bir dış politika” olarak görenlerden Arap dünyasındaki siyasi değişimleri anlamasını beklemek boşuna bir uğraştır.

Türkiye’nin Katar ve Kuveyt dışındaki körfez ülkeleriyle yaşadığı problemler Mısır’da gerçekleşen askeri darbe konusunda aldıkları tavırlar sebebiyle başlamıştı. Mısır’da Müslüman Kardeşler’in iktidara gelmesinin, kendi ülkelerindeki muhalefeti tetikleyeceğinden endişe eden bu ülkeler Sisi darbesini desteklediler. Bununla da yetinmediler. Libya’da Kaddafi’nin devrilmesini olumlu bulmalarına karşın, iktidara “ABD yanlısı bir yönetimin gelmemesi” sebebiyle Trablus Hükümeti’ne karşı darbeci  Hafter’in yanında yer aldılar.

Fakat ipleri asıl koparan gelişme Arap dünyasında Irak Savaşı’ndan bu yana özgürlükçü bir medya anlayışıyla hareket eden Katar merkezli Al Jazeera’nın yayınlarına duydukları öfkeydi. Pek çok Mısır ve Libyalı muhalife ev sahipliği yapan Katar’ı abluka altına almak istedikleri sırada bu gidişata dur diyen tek ülke yine Türkiye oldu. 2017’de Katar ile tüm hava ve kara bağlantılarını keserek yalnızlaştırma girişimini delen ve Katar’ı yalnız bırakmayan Türkiye’ye Körfez ülkelerinin yanıtı sert oldu. 15 Temmuz darbe girişiminden, Akdeniz ve Ege’de milli varlığımız aleyhinde faaliyet yürütmeye kadar pek çok hatalı politikanın içinde yer aldılar.

ABD SIRTINI DÖNÜNCE ONLAR YÜZÜNÜ TÜRKİYE’YE DÖNDÜLER

Körfez ülkelerindeki tavır değişikliğinde milat kabul edeceğimiz gelişme ise ABD’de Biden devrinin başlaması oldu. Yeni ABD yönetiminin ilk icraatı Yemen Savaşı’nda Suudi Arabistan’ın başını çektiği koalisyona verdiği desteği sonlandırmak oldu. Böylece Körfez ülkeleri kendileri açısından birinci tehdit olarak kabul ettikleri İran karşısında uluslararası destekten mahrum kalırken, sığınacakları yeni bir liman arayışına girdiler. İşte o zaman bölgeyi asırlardır yönetmiş olan Türkiye gerçeği ile yeniden yüzleştiler. 

Katar ile ilişkileri yeniden düzeltmek için BAE, Suudi Arabistan, Mısır ve tıpkı Yemen gibi İran destekli Şii ayaklanmayla uğraşmak zorunda kalan Bahreyn bu yılın Ocak ayında ilk adımları atmak zorunda kaldılar.

Sonuç olarak, Türkiye bölgede yürüttüğü ilkesel, aynı zamanda da rasyonel politikalarından vazgeçmezken, Körfez Arapları Türkiyesiz bir Ortadoğu olamayacağı gerçeğini iliklerine kadar idrak etmiş durumdalar. BAE’den sonra Suudi Arabistan ile ilişkilerimizin de hızlı bir şekilde tamir olacağı görünüyor.

Yani sürekli olarak “Türkiye’nin yalnızlaştığı masalını” anlatanları hüsran dolu günler bekliyor…