Suriye halkının çoğunluğunun yaşamadığı Suriye’deki sözde halk meclisi toplanıp Hatay’ın kendi toprağı olduğunu ve mutlaka geri alacağını duyurmuş. Topraklarının üçte birinin PKK’lı teröristler eliyle Amerika, geri kalanının ise İran ve Rusya tarafından paylaşıldığı, 1 milyon insanını hunharca katleden Beşşar’ın ise Şam dışına işgalcilerin izni olmadan çıkamadığı Suriye rejimi için gülünç sözler bunlar.

Putin konuşma yaptığı sırada kendi toprağında Rus askerleri tarafından geride durması için çekiştirilen Beşşar Esed’e söylenecek her söz “muhatap alınacağı için” iltifat sayılır.

SURİYESİZ SURİYE

Babası Hafız Esed döneminde yaşanan Hama Katliamı sonrası 3 milyon Suriyeli baskılara dayanamayıp ülkeden kaçmıştı. Babasının hunharlığını dahi gölgede bırakmayı başarıp, 5 milyon insanını Türkiye’ye, 3 milyon insanını Lübnan ve Ürdün’e, yüz binlercesini ise Avrupa ülkelerine kaçırmayı başaran Beşşar’ın Hatay’ı geri almak için Türkiye’ye diklenmesine sadece acı acı gülünebilir.

Unuttuğu bir şey var. Biz Hatay’ı Suriye’den değil, 1939’da Fransız işgalcilerinden geri aldık. 1920’da Suriye’deki topraklarımızı işgal eden Fransızlar bölgeyi 6 parçaya bölmüş ve 1946’ya kadar da sömürge yönetimini sürdürmüşlerdi. Hatay, BM’nin de kabulüyle Türkiye’ye iade edildiğinde bugün Esed’in zulmü yüzünden paramparça olan Suriye Cumhuriyeti henüz kurulmamıştı.

Fransa çekilip gitse de, arkasında halka zulmetme konusunda efendisinin izini takip eden bir rejim bıraktı. Şimdi bu rejimin yerinde de yeller esiyor. Sorun haritalarında Hatay’ı kendi toprağı gibi göstermeye çalışan bu katil rejimin ne dediği değil. 75 yıldır bunu yapmayı sürdürüyor zaten.

SORUN BEŞŞAR’DA DEĞİL

Asıl sorun, Hatay’ın topraklarımıza katılması için zamanında “uzun bir diplomatik savaş veren” CHP’nin yönetiminin bugün geldiği nokta. II. Dünya Savaşı’nın kaotik durumunu bir fırsata çevirip Hatay’da önce bağımsızlık ilan ettiren, sonra da bölgede yetiştirdiği devlet adamlarının gayretiyle Türkiye’ye iltihak edilmesini sağlayan CHP yönetiminin yerinde de yeller esiyor.

Çünkü mevcut CHP yönetimi, topraklarımızda gözü olan, 40 yıldır PKK’yı besleyip büyüten, kendi insanına dahi acımayan katil bir rejime karşı duracağına, her fırsatta bağrına basıp, parmağını ise bu rejime karşı duran Türkiye’ye sallıyor.

İşin daha da kötü olan tarafı CHP’nin Kıbrıs konusundaki tavrı da benzerlikler taşıyor. Türkiye’de hükümet, Ersin Tatar yönetiminin “bağımsız Kıbrıs Türk Devleti” tavrını desteklerken, CHP yönetimi Rumlarla birlikte “federasyon kurma yanlısı” Mustafa Akıncı’nın yanında yer alıyor. Bununla da yetinmiyor: Türkiye’nin Akdeniz’de saldırgan bir tavır sergilediğini söyleyebiliyor. Üstelik Kıbrıs Türk’ünü özgürleştiren harekâtı Erbakan ile birlikte Ecevit’in yaptığı gerçeğine gözlerini kapatarak..

Aslında Kılıçdaroğlu’nun CHP’si kimseyle helalleşmiyor ama kendi geçmişinde milletimiz hayrına yapılan ne kadar doğru iş varsa bununla hesaplaşıyor.

Hakkını yemeyelim. Hatay’ın CHP’li Belediye Başkanı Lütfü Savaş, kendi partisinden gelmeyen tepkiyi tek başına Esed rejimine karşı gösterdi. Eski Ak Partili Lütfü beyi bu cesaretinden dolayı tebrik etmek gerek.

Fakat bu tavrın CHP liderliğine etki edeceğini beklemek saflık olur. Çünkü onlar Demirtaş’tan sonra Beşşar’la kahvaltı yapmanın hayalini kuruyorlar. Düş bu. Kimine müjde, kimine kabus olur..