Türkiye 19 yıldır baş döndürücü bir değişim ve dönüşüm yaşıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde geride kalan doksan yılın tüm köhnemiş anlayış ve yapıları yerini çağın gereklerine uygun eserlere bıraktı.

Türkiye’yi artık taşıyamayan yönetim sistemi değişti. 2017’deki referandumda parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildi.

Şimdi de ekonomik sistemde radikal bir değişime gidiliyor…

Yüksek faiz, yüksek döviz kuru, yüksek enflasyon şeytan üçgenine kıstırılan Türkiye ekonomisi artık dünyadaki değişim ve gelişime ayak uyduramıyor.

Hükümet, yönetim sistemi değişikliğinden sonra şimdi de ekonomik sistem değişikliği için start verdi…

SİYASİ BAĞIMSIZLIK TAMAM SIRA EKONOMİK BAĞIMSIZLIKTA

Yönetim sistemi değişikliğini ayakta tutmak, yaşatmak ve güçlendirmek için ekonomik sistemin değişmesi de kaçınılmazdı!

Cumhurbaşkanımız yönetim sistemi değişikliğine giderken “II. Kurtuluş Savaşı’nı veriyoruz” demişti. Şimdi ekonomik sistem değişikliğine giderken “Ekonomik Kurtuluş Savaşı veriyoruz” diyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Dün kendimizle birlikte tüm mazlum ve mağdurların güvenliği için ne dedik ‘Dünya beşten büyüktür’ diyerek meydan okuduk. Bugün yine kendimizin ve dostlarımızın ekonomik özgürlüğü, refahı, geleceği için ‘Dünya beşten büyüktür’ diyoruz” sözleri yaşanan ve yaşanacak olanların kısa özeti aslında.

Millet olarak Türkiye’nin Ankara’dan yönetilmesi için her iki savaşı da kazanmamız gerekiyor!

Bu da ancak siyasi bağımsızlığı ekonomik bağımsızlıkla desteklediğiniz zaman gerçekleşir…

Hükümet yıllardır yüksek faiz, ithalata dayanan ve sürekli cari açık veren ekonomimizi bu sarmaldan çıkarıp; yatırım ve üretim yapan, istihdam oluşturan ve yüksek ihracat yapan bir ekonomik sisteme dönüştürmek istiyor.

Hükümet, bunun bir ütopya olmadığını, Güney Kore’nin ekonomik modeline benzediğini, yeni modelin meyvelerinin 5/6 ay sonra milletin sofrasında olacağını söylüyor…

YENİ EKONOMİK MODEL SİYASETİ NASIL ETKİLER?

Her değişim ve geçiş süreçlerinde sıkıntılar olur. Bugün Türkiye’nin yaşadığı yüksek döviz kuru ve kontrol edilemeyen fiyat artışları bu dönüşümün doğal sonucudur.

Bu dönüşümün sancılı olacağını, devlet ve halk olarak sıkıntılar yaşayacağımızı, belki de bedeller ödeyeceğimiz biliyoruz.

Erdoğan, sistem değişikliğinde yaşanan sıkıntıların ekonomik model değişikliğinde de yaşanabileceği uyarısında bulunurken halkın moral ve umudunu da pozitif tutmanın önemini biliyor.

“Biz ülkemizde nasıl tüm vatandaşlarımızı en geniş hak ve özgürlüklere kavuşturmuşsak, inşallah ekonomide de yatırım, istihdam, üretim, ihracat, büyüme merkezli yeni programımızla refahı yaygınlaştıracağız. Bugün demokrasiyi konuşuyoruz. İnşallah yarın milletimizin refahını nasıl arttırdığımızın muhasebesini yapacağız…”

Görünen o ki, yol uzun ve engellerle dolu. Mücadele ve savaş çetin olacak. Kazanmanın formülü, devlet ve millet birlikteliği…

Hükümetin bu modeli halka hızlı ve doğru anlatması gerekiyor. Devletin ve milletin zora düşmesinden iktidar çıkarmaya çalışan muhalefete karşı daha güçlü bir duruş gösterilmeli…

İşte o zaman 2023, 2053, 2071 seçimlerini “yerli ve milli” olan partiler kazanır!