“Zinde Güç” değerlendirmesi, aslında 27 Mayıs darbesini yetersiz gören ve daha da ileri götürülmesi gerektiğini savunan cuntayla anlamını bulan bir kavram idi. Sonraları darbe destekçisi bütün oluşumları kapsayan bir mefhuma dönüştü. Darbe söylentilerinin yaygınlaştığı her dönemde bu ifade ile asker dışındaki mahfillere işaret edildi.

15 Temmuz fiili darbe girişiminden sonra da benzeri oluşumlar gözlerden kaçmadı elbette.

Başlarda mahcup ve çekingen olan bu yapılar, zaman ilerledikçe kendilerini göstermekten çekinmek bir yana pervasızca saldırmaktan bile imtina etmez oldular.

Muhalefetin ve sözde muhalif /fondaş medyanın tamamı böyle…

Sahi, FETÖ tarafından temin edilen illegal tapeleri, anayasal suç işleyerek meclis kürsüsünden okuyan Kılıçdaroğlu ve partisinin FETÖ ihanetine destek vermekten öte onun bir uzantısı olduğunu, “KHK’lıların tamamına af çıkaracaklarını” söyleyerek adeta deklere etmedi mi?

Hain darbe girişiminden çok önce; “Ben başbakan olacağım” diyen ve sonrasında bu ifadelerine en küçük bir açıklama getirmeyen Akşener de, sırf FETÖ ve bu mel’un örgütün patronu ABD emretti diye HDP/PKK’yı sindirmek zorunda kalmadı mı?

Bütün himmetlerini Erdoğan’ın devrilmesine hasretmiş diğer muhalif partilerin FETÖ’ye ilişkin herhangi bir değinide bulunmadığı apaçık bir gerçek değil mi?

Hele de tıpkı Kılıçdaroğlu gibi KHK’lılarla ilgili kesin ve net açıklamalarda bulunan FETÖ’nün derdinin Deva’sı partinin yaptığı gibi…

Fondaş medyanın sürekli olarak FETÖ argümanları kullanarak saldırdığını artık kimse inkâr etme gereği bile duymuyor.

Bunlardan, ismi lazım değil, yeminli Erdoğan düşmanı bir gazete, resmen FETÖ’nün iletişim mekanizması işlevini görüyor.

Sözüm ona yazı ve haberler için açtığı “yorum” sütunu bütünüyle bu hain örgütün birbirleriyle irtibat kurup haberleştikleri bir platform görünümünde.

Bunu yaparlarken de içlerindeki bütün kötülüğü, nefreti ve çirkinliği yansıtmaktan da geri durmuyorlar elbette.

Asıl ilginç olan, geçmişte bu ihanet şebekesiyle bir hesabı olduğunu deklere etmiş kimi gruplar ile eli kalem tutan hatırı sayılır bir kitlenin de aynı yolun yolcusu olmaları…

Bundan daha şaşırtıcı olanı ise mezkûr eşhasın eski söylemlerinden ricat etmelerinin ötesinde FETÖ’nün sağladığı vasatı bila tereddüt kullanmaları…

Örnek mi?

Mesela hapisteki FETÖ’cüler “zulme uğruyoruz” tezviratı yapabilmek için şu taktiği kullanırlar.

Ailelerinden birisi hasta yahut sıkıntılı bir durumda ise tedaviyi reddederler veya görüş izni istemezler.

Sonrasında “ailelerimizin ziyareti engelleniyor, zulme uğruyoruz” diye başta sosyal medya olmak üzere tüm kanalları harekete geçirirler.

İşte bu operasyonlarda kendi elemanları kadar bahsini ettiğim şahıslar da rol alırlar.

Üstelik bunu bir iyilik adına değil, düpedüz zarar vermek için yaparlar ve bütün bunları hak namına, adalet namına, insaniyet namına köpürtürler…

Yani anlayacağınız, vatan haini bu örgütün emellerine bile isteye alet olurlar.

Yıllar önce ‘Ergenekon operasyonları’ kapsamında içeriye alınan şahısların maruz kaldığı muamelelere gönderme yaparak; “Zalime Bile Adil Olmak” başlıklı yazı yazmış birisi olarak şu hususu en başından ifade etmek isterim.

Elbette ki, zalime bile adil olunmalı, mücrimin dahi hukuku gözetilmelidir!

Bunu hiç kimseyle tartışmak niyetinde değilim.

Fakat ortada, yukarıda da değindiğim gibi belli bir odak tarafından bilinçli ve sistematik bir propaganda çalışması var ve bunlar, bu propagandaya sırf intikam alabilmek için alet olmaya bile isteye teşneler…

Bekledikleri ve istedikleri her ne ise ona ulaşamamış olmanın vermiş olduğu hınçla Erdoğan’a düşmanlık eden kim varsa sahipleniyor ve suret-i haktan gerekçeler üreterek saldırıyorlar.

Yakın geçmişi mercek altına aldığınızda, sırf bu yüzden, FETÖ ve PKK ile hiçbir hesaplarının kalmadığını da göreceksiniz!

Sadece bu iki mel’un örgütle değil; Joe Biden ile Fransa ile Yunanistan ile ve AB ile de herhangi bir hesaplarının kalmadığını dehşetle göreceksiniz.

İşte FETÖ’nün bu ‘Zinde Güçleri’ şimdi sadece “ümmetin umuduna” düşmanlar!