Öncelikle şuraya büyük büyük yazalım:

Recep Tayyip Erdoğan muazzam bir son dakika golü attı.

Reis-i Cumhur, kabine toplantısının akabinde, serbest piyasa kuralları çerçevesinde ‘’nisbî bir istikrar’’ sağlamak amacıyla yeni ekonomik araçların işleme koyulacağını belirtti. İhracatçının, sanayicinin, işçinin yararına olacak çeşitli düzenlemeler hakkında küçük ipuçları veren Erdoğan, halka doğrudan sirayet eden kur manipülasyonlarını dindirecek yeni bir finansal model uygulanacağını ifade etti.

Teferruatları zaten biliyorsunuz.

Döviz kurundaki balon dalgalanmaların önünü kesecek mezkûr projeden rahatsız olanlar hemen ağlamaya başladı tabii ki. Yaklaşık değeri 280 milyar dolar olan ‘’yastıkaltı altın’’ları dahi hesaba katıp piyasaya dahil etmeye çalışan bu incelikli vizyondan rahatsız oldular.

Muhaliflik barkoduyla; post-modern emperyalist sermayenin Türkiye ‘’yatırımlarını’’ işleten siyasi partiler, bu dolandırıcı işletmenin basın ve medya taşeronları, ekonomist pozları kesen akademik unvanlı zibidiler vesaire; hepsi birden çıldırmış vaziyette.

Dolar sun’î ve abes bir şekilde yükselirken riyakârca ortalıkta ekmek edebiyatı yapanlar, dolar ‘’serbest düşüş’’ yaşarken de aynı riyakâr çığlıklarla operasyon çekiyorlar.

Şunu da ekleyelim:

Türkiye, etkisini her sahada hissettiği, bilhassa sosyo-ekonomik kulvarda çok daha yoğun tecrübe ettiği büyük badireler geçirmiş bir ülke. Düzenli aralıklarla askeri, hukuki, ekonomik darbe girişimlerine maruz kalan sıcak bir coğrafya. Her fırsatta sokak çağrıları yaparak kanlı kaoslara alan açmaya çalışan etki ajanlarının, özgürlük ve demokrasi mefhumlarını kullanarak sosyal nizamda cirit attığı bir devlet.

İşimiz çok güç.

S/İHA yapıp satarken teneke yağı fırsatçılarıyla uğraştığımız zor zamanlar geçiriyoruz.

Düşünsenize, bu topraklarda Merkez Bankası başkanlığını yapmış bir eleman, sözde HALK TV’ye çıkıp, “Bu bir alım fırsatıdır. Piyasa Erdoğan’ın bu söylemlerini satın almadı, şu anda piyasaya kesin bir müdahale var. Bence kaldığı yerden bu iş devam edecektir” diyebiliyor. Ve bu ülkenin meclisinde bir siyasi parti üyesi olarak politika yapabiliyor. Gerçi partisinin FETÖ kontrolünde olduğunu düşündüğümüzde bu da normal geliyor.

Tabipler Birliği’nin tabiplik, Barolar Birliği’nin adalet, TÜSİAD’ın işadamlığı ile alakası olmadığı, bunlar yerine terörist kliklerle iş birliği yapıp devlet ve millete meydan okudukları bir atmosferde bağımsızlık mücadelesi veriyoruz.

Google dahi, Erdoğan’ın konuşması sonrasında gerçekleşen dramatik düşüşü bir müddet göstermeyip internet ortamında kuru sabitledi.

İşine gelmeyen veya kafasının basmadığı her şeye ‘’komplo teorisi’’ deyip geçenlerin hoşuna gitmeyecek elbette ama durum bu.

Velhasıl, ömrümüz yeterse, Erdoğan tarafından atılan bu sarsıcı salvo istenilen neticeyi verecek mi göreceğiz.

Pazartesi gecesi bile yüksek dolar alımlarıyla TL’nin yükselişini kırmaya çalışan sermaye sahipleri oldu.

Bu savaş nereye kadar sürer bilemiyorum.

Fakat ne olursa olsun, işe yarasın veya yaramasın, Erdoğan, sömürgeci Batı güçlerinin ve global oligarşik sermayenin vahşi ihtiraslarına bir çelme taktı. Hükmetmek istedikleri Türkiye’nin, yaptıkları bütün saldırılara karşı artık bir ‘’B Planı’’ ortaya koyabilecek dirayette olduğunu gösterdi.

Pazartesi gecesi yaşananlardan sonra bile, dolardaki fahiş artışı salt kötü yönetimle açıklayan inatçılara ise diyecek çok laf yok. Kullanışlı malzeme olmaya devam edecekler.

Sıra stokçu ahlaksızlar ve kur artış oranını fazlasıyla aşan zamlar yapıp kur geri çekildiğinde fiyat düşürmeyen açgözlülerde…