Tarih geçmişte hem çok az hem de ya kutsiyeti olanları ya da imtiyazlıları kayıt altına aldı…

Bu kayıt altına almaların merkezinde de genellikle erkekler vardı: Hem de Hi-story yani erkeğin tarihi dedirtecek kadar…

El-hak yazılanla aynı olmamasına rağmen geçmişi, bu yazılanlar kadar ve yazanın bakışı, kavrayışı, önyargılarının müsaade ettiği şekliyle ancak bilebildik…

Fakat her şeye rağmen ve en azından kaynaklara ulaşabilenler açısından güçlü bir toplumsal hafıza oluştu/oluşmak zorundaydı…

Bugün teknolojinin, internetin baş döndürücü bir hızla geliştiği çağda, sadece günlük işleriyle meşgul insanların bile olup bitenleri kayıt altına aldığı, bir vakıa olarak karşımızda duruyor…

Fakat buna rağmen çok ciddi bir toplumsal amnezi -hafıza kaybı- yaşıyoruz…

Bunun en temel sebebi bana göre insanın hafızasını zorlayacak hatta aciz bırakacak, devasa bir bilgi bombardımanına maruz kalmasıyla ilgili…

Bu devasa bilgi kütlesi, anlık değişimleriyle insanın hafızasına ve yine anlık olarak devasa bir “bilgi çığı” gibi çarpıp duruyor; ne yazık ki…

Bir bilgi daha hazmedilemeden hatta neredeyse yeteri kadar görünme fırsatı bile bulamadan diğeriyle yer değiştiriyor…

İnsanlar, “nasıl olsa dijital bir hafıza tarafından kaydedilmiştir “düşüncesiyle ezberleme ya da daha fazla dikkat-kesilme konusunda da epey ikna olmuş durumdalar…

Lakin geriye dönmek yerine, sürekli yeni akışa kapılan zihinler için bu kayıtların da pek anlamı olamıyor ve altından kalkılması imkânsız bir “dijital yığın”a dönüşüyorlar; tasnifsiz, düzensiz bir yığına…

Bu süreçte en fazla gadre uğrayanlar ise maalesef hakikati anlatma çabasındakiler oluyor…

Bunun yanında hayırla anılma çabasında olan ve bunun için eser üretenler elbette…

Fakat onca emek, hafızaları yok eden “bilgi çığı”nın altında kalıyor ve toplum için adeta “yok” hükmü giyiniyor üzerine…

Yapılanları örten bu çığdan onları kurtarmak üzere elindeki mücadele aracıyla sürekli üzerini açmaya çalışan eser sahibinin bu çabası da maalesef yeterli olamıyor…

Bunun ne demek olduğunu en iyi AK Parti iktidarı ve yalanla olan mücadelesi bilir her halde…

Yapılan sayısız eserin bilinme zorluğunu ve onların maruz kaldığı manipülasyonları da ifade etmeye çalıştığım çığa eklerseniz, ortaya çıkan manzaranın ne olduğu daha açık olarak ortaya çıkar…

Sayısız eser üretenlerle hiçbir şey yapmayanları -görünürde- adeta eşitleyen bu acımasız tabloyu iyi görmek gerekiyor…

İşte bu yüzden, eser sahiplerinin adeta bir yığın halinde her şeyi örten bu bilgi çığından hem zihinlerini hem de eserlerini kurtarması ve bunun için de ciddi yöntemler geliştirmesi gerekiyor…

Bu çok zor ama hayati bir çaba mücadele olacak gerçekten; ama gerçeğin tabiatında taşıdığı güç ile de hafifleyen bir mücadele…