Şüphesiz Türkiye son 10 yılda dış politik konularla ilgili zorlu bir dönem yaşadı. Birçok sınanmalar ve deyim yerindeyse cezalandırılma girişimlerine muhatap oldu. Öyle bir dönem geldi ki soydaşımız Azerbaycan ve Katar’dan başka neredeyse dostumuz kalmadı. Türkiye’nin dünyada yaşanan hadiseler karşısında sessiz kalmaması, insan hakları ve özgürlükler konusunda aldığı tutum, başta batı ülkeleri olmak üzere, İsrail ve bazı Arap ülkelerinin şimşeklerini üzerine çekti. Avrupa ve ABD’nin özgürlükler konusunda daha ilkeli tutum takınması beklenirken, onlar anti demokratik yönetimlerin iktidarda kalması için gereken tüm desteği verdi. Bir yandan bu ilkesizlik karşısında yaşadığı hayal kırıklıklarıyla mücadele ederken diğer yandan ayakta kalmayı başarması da elbette Türkiye’nin gücünü ve potansiyelini gösteriyor. Bugün dost ülke olarak kabul ettiğimiz Rusya bile Türkmenleri bombalayan bir uçağı düşürülünce resmi, gayrı resmi bütün ilişkilerini dondurdu ve kışın soğuğunda Türkiye’ye satılan doğalgazın kesilmesini dahi masaya getirdi. Yani oldukça zorlu bir dönem Türkiye açısından geride kaldı. Bugün sorunlar elbette tam olarak çözülebilmiş değil ancak 2021 yılının dış politikada önemli kazançlar ve bir onarım süreci başlattığını söyleyebiliriz. Türkiye’nin Libya ve Karabağ’da verdiği desteğin sonuca ulaşması, ülkemizle kıyasıya mücadele eden devletlerin, Türkiye’yi teslim alamayacaklarını somut olarak gösterdi. Libya ve Karabağ zaferleri, bugün Türkiye’nin yeniden masaya güçlü bir oyun kurucu olarak dönmesini sağladı ve geldiğimiz noktanın da başlangıcı oldu.

ABD’de Trump’ın, İsrail’de Netanyahu’nun gidişi de bölgesel ilişkilerin onarılmasına katkı sunabilir. Türkiye, ABD’nin PYD’ye doğrudan ve FETÖ’ye dolaylı desteğini kesmesi için 2022’de de görüşmelerini sürdürecek. Diğer yandan S-400, F-35 gerilimi yeni yılda temposunu düşürmüş şekilde devam edecek. ABD’de şahinlerinden, güvercinlerine, Demokrat olsun, Cumhuriyetçi olsun neredeyse bütün Kongre ve Senato üyelerinin gözü Erdoğan’ın 2023’te seçimi kaybetmesi ihtimaline odaklanmış durumda. Ülkemize karşı siyasetlerini değiştirmek yerine Türkiye’de bir yönetim değişikliğiyle rahata ereceklerini umuyorlar.

Roma’da gerçekleşen Biden-Erdoğan görüşmesinde ilişkilerin onarılması için ortak bir mekanizmanın kurulması konusunda anlaşma sağlandı. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, Büyükelçi İbrahim Kalın “Kapsamlı şekilde biz, bu ilişkileri karşılıklı çıkar ilişkisi ve saygı temelinde, eşit, adil, şeffaf bir ilişki olarak yürütmek istiyoruz ama bunu yaparken tabii ki Türkiye'nin kendi ulusal çıkarları, öncelikleri, tehdit algısı her şeyden önce gelir.” diyerek Ankara’nın yaklaşımını özetliyor. ABD ve Rusya’nın, Ukrayna krizinde Türkiye’nin pozitif varlığına ihtiyaç duyacakları kesin.

Türkiye, Karabağ zaferinden sonra Ermenistan’ı da içine alan 6’lı Platform için 2022’de önemli adımlar atacak. Öyle görünüyor ki Erivan yönetimi de bölgeden izole olmak yerine büyüyen bir Ermenistan için çareyi burada görüyor.

Diğer yandan Mısır’la ilişkilerin onarım süreci umut verici şekilde devam ediyor. Türkiye Kahire yönetimine içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik darboğazdan çıkacak imkânı sunmak istiyor. BAE ile başlayan pozitif atmosfer, Mısır ve bölge ülkeleriyle normalleşme için doğru bir geleceğe işaret ediyor. Suudi Arabistan, Türkiye’nin tarihsel köklere dayanan kardeşi. Riyad yönetimi 2022’de Türkiye’nin desteğini almak için artık belirli adımları atmalı. Onun için ihtiyaç duyduğu tek reçete, cesaret. 

Türkiye’nin en sorunlu ilişkisi bu yıl da AB ile olacak. Zira AB, Türkiye’ye bakışında Yunanistan ve Rum gözlüklerini çıkarmadan eşit ve adil bir tutum takınamaz.