Mutluluk, TDK sözlüğünde “Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık, saadetlilik” olarak tanımlanmakta olup, şimdiye dek çok değişik tanımları yapılmış bir kavramdır.

Kimileri mutluluğu maddi alanda, kimileri manevi alanda, kimileri ise hem maddi hem manevi alanda edinilebilecek bir “ruhsal hal” olarak ele almışlardır. Örneğin, mutluluğun manevi alanda edinilebilecek bir hal olduğunu düşünen eski Grek düşünürleri mutluluğu “erdemin ödülü” olarak değerlendirmişlerdir.

Mutluluk hakkında mistisizmde, çeşitli dinlerde ve felsefi ekollerde ortaya konan görüşlerde farklılıklar genellikle şu sorulara yanıt aramıştır: Mutluluk bir amaç mı, bir sonuç mu olmalıdır? Mutluluk, manevi değerlere mi bağlıdır, maddi değerlere mi bağlıdır? Maddi değerlerin edinilmesiyle edinilen geçici hal mutluluk kapsamında değerlendirilebilir mi? Mutluluk kişinin diğerleri hakkındaki hareketleriyle ne derecede ilişkilidir, diğer insanlarla birlikte yaşamayan, toplumdan yalıtılmış biri mutlu olabilir mi? Istırap ya da mutsuzluğu tatmamış biri mutlu olabilir mi?

KUR’AN’DA MUTLULUK 

Kur’ân’a göre insanın mutluluk arayışı, Hz. Âdem’le başlar. Onu, yasağı çiğnemeye iten en büyük etken, “sonsuz mutluluğu” elde etme arzusudur. Yaratılışından beri insan hayatının merkezinde olan mutluluk, tüm insanlığı muhatap alan Kur’ân’ın da en temel konularındandır.

Dünya ve ahiret olmak üzere insan için iki farklı hayat algısına sahip olan Kur’ân’ın en temel gayelerinden birisi, insanın her iki hayatta da mutlu ve huzurlu olmasını sağlamaktır. Kur’ân’ın hayata dair belirlediği tüm prensipler, doğrudan veya dolaylı olarak bu gayeye hizmet etmektedir.

Kur’ân-ı Kerim, birçok ifadesiyle insan için indirilmiş olan bir kitap olduğuna dikkat çekmektedir. Çok yönlü bir varlık olan insanı konu edinen ve zaman zaman açıkça ona hitap eden Kur’ân’da kullanmış olan birçok kavram ve ifade aracılığıyla insan psikolojisinin farklı yönlerine de değinmekte; sevgi, nefret, merhamet, korku, cesaret, güven, öfke, ümit, hüzün vb. birçok duyguya yer vermektedir.

İnsan psikolojisinin en önemli yönlerinden biri olan ve hayatın merkezinde yer alan “sevinç” ve “mutluluk” duyguları da Kur’ân’ın önemle üzerinde durduğu hususlar arasında yer almaktadır. Bu nedenle, saadet, ferah, sekîne, sürûr, itminan ve fekâhe gibi birçok kavram, insanın sevinç ve mutluluğuna dair Kur’ânda öne çıkan en temel kavramlar arasında yer almaktadır.

BÜYÜK MUTLULUK CENNETTİR

Nisa Suresi, 13. ayet: Bunlar, Allah’ın sınırlarıdır. Kim bu sınırlara uyarsa Allah’a onları altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.

Ra’d Suresi, 26. ayet: Allah dilediğine rızkı genişletir-yayar ve daraltır da. Onlar ise dünya hayatına sevindiler. Oysaki dünya hayatı, ahirette ki (sınırsız mutluluk yanında geçici) bir meta’dan başkası değildir.

Tegabün Suresi, 9. ayet: Sizi toplanma günü için bir arada toplayacağı gün; işte bu aldanma (teğabün) günüdür. Kim Allah’a iman edip Salih bir amelde bulunursa (Allah) onun kötülüklerini örter ve içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük ‘mutluluk ve kurtuluş (fevz)’ budur.