Eski yılı geride bırakıp yeni bir yıla başladığımız şu günlerde elimizde bulunan bilgilerle önümüze bakmak zorunluluğumuzla geçmişte yapılan hataları tecrübe kabilinden heybemize alarak yol almanın vaktinin geldiğini düşünüyorum.

Yeni bir yıl demek aslında bir başlangıç demektir. Yeni bir yıl demek geleceğe daha umutla bakmak yönelmektir. Yeni bir yıl demek yanlışlarımızı görerek bir daha aynı yanlışın yapılmayacağı bir zaman periyodunu yaşamaya niyetlenmektir. Ve yeni bir yıl demek objektif olarak eski yılı değerlendirip yine objektif olarak gelecek yılda harekete geçmeye hazırlanmanın ötesinde o hareketi uygulamaktır.

Küresel anlamda yaşanılan birçok sıkıntının ülkemiz ekonomisini de etkilediği 2021 datalarına bakarak 2022’yi iyi planlamalıyız. Bu planlamanın içerisine her türlü olasılıkları koyarak hareket edebilirsek olabilecek dalgalanmalara karşı olumsuz etkilenmemizin bir nebze de olsa önüne geçebiliriz belki.

Öncelikle vatandaşımızın yüksek enflasyon karşısında alım gücünü artırıcı bir dizi tedbirleri hızlıca uygulamaya sokmak durumundayız. Eğer vatandaşımız enflasyon karşısında ezilirse sosyal refahtan ve huzurdan her geçen gün uzaklaşırız.

Ülkemiz her alanda üretimde çok iyi noktalarda olmak zorunda olduğu için sanayicinin, çiftçinin, esnafın ve tüccarında elini güçlendirmek zorundayız.

Hafta başında açıklanan 2022 ihracat hedefi olan 250 milyar dolarlık ihracatı ancak ve ancak üreticimize rekabet edebilir şartları sağladığımızda olacağını bilerek hareket etmeliyiz.

Bunun için örneğin son elektrik zamlarının ardından elektriğe maliyet oranlarını çok fazla etkileyen sektörlerde sübvansiyonlar getirilmelidir ki sanayicimiz global piyasalarda rekabet edebilir bir güce kavuşsun.

Finansal piyasalarda güven artırıcı ve istikrara yönelik önlemler alınmalıdır ki son dönemde ortaya konulan kur korumalı mevduat hesaplarına talep istenilen düzeyde olabilsin.

Bugünlerde bakıldığında dövizden Türk Lirası’na geçişin son derece sınırlı olduğunu görüyoruz ki bu seviyeler hiç istenilen oranlarda değildir.

Hatta kur korumalı mevduat hesaplarının kullanıma sunulmasından sonra döviz hesaplarında 200 milyon doların üzerinde bir artış olmuştur.

Kredi genişlemesiyle ilgili alınan ve alınacak olan kararlar üzerinde defalarca düşünülmelidir.

Ayrıca iş dünyamızı düşündüren ve önünde en büyük engel olarak duran konulardan bir diğeri de faizlerdir.

Maalesef politika faizi ile piyasada bankalar tarafından uygulanan faizler birbiriyle uyumlu olmayınca gerek sanayici gerekse de vatandaşımız yapacağı yatırımlarda çok zorlanıyor.

Ve işin daha da kötüsü politika faizi ile piyasa faizi arasındaki makas her geçen gün daha da açılıyor.

Hal böyle olunca iş dünyamız önünü göremiyor ve bir belirsizliğin olduğu ortamda da haklı olarak yatırımlarını erteliyor. Aslında ertelenen her yatırım ülke ekonomimize vurulan bir hançer gibidir.

Politika faizi düşerken; devletin borçlanma faizi, mevduat faizi, ticari kredilerde uygulanan faiz, konut kredileri, taşıt kredileri ve ihtiyaç kredilerindeki faizlerin tamamı yükseliyor.

Öyle ki ticari kredilerde uygulanan faiz oranı 2.5 yıl aradan sonra %23.56 ile en yüksek oranda uygulanmaktadır. Politika faizi ile piyasa faizi arasındaki makas %9.56 seviyesindedir. Bu seviye ile iş dünyamızın küresel ölçekte rekabet edebilme şansı çok düşüktür.

Bir başka veride ihtiyaç kredisi tarafında 2021 yılının eylül ayında ihtiyaç kredisi %23 seviyelerinde iken aralık ayında aynı tür kredide oran %28 olmuştur. Yani politika faizi her ay düşerken ihtiyaç kredisinde ki faiz oranı her ay artmıştır.

Bunların yanında kur korumalı mevduat mevduat sahibini enflasyona karşı korumadığı için ön çalışmalarına başlanan mevduat sahibini enflasyona karşı koruyacak olan finansal enstrümanın biran önce kullanıma koyulması son derece önemlidir.

Tüm bunlar dikkate alınarak hareket edildiğinde ekonomik anlamda rahatlama mümkün hale gelebilecektir.