Hangi sivri zekâlının önerisiyse, anlaşılan Kılıçdaroğlu pek tutmuş kurumları ve bakanlıkları basma fikrini.

Önce Merkez Bankası, sonra TUİK ve en son Milli Eğitim Bakanlığı…

*

Bütün yönleriyle; “ben gösteriyim” diye bas bas bağıran bir sözde eylem.

Normal şartlarda Kılıçdaroğlu’nun bu taraklarda bezi olmaz zira hak, hukuk, adalet vesaire gibi kavramlarla hiçbir şekilde ünsiyeti yoktur.

Bu iddiamı kanıtlayan örneğe az sonra geleceğim ama ondan öncesinde bir mizansene temas etmek şart oldu.

*

Bir kimse herhangi bir makamdan yahut şahsiyetten randevu talep ettiğinde, “ben, şu gün ve saatte gelmek istiyorum” der ve muhatabı da uygun bulursa belirlenen gün ve saatte randevusuna gider.

Randevunun gün ve saatini çoğunlukla talep edilen makam belirler zira önceden planlanmış başka programlar yahut randevular söz konusu olabilir.

*

Kılıçdaroğlu bu asgari nezakete sahip olmadığı için “baskın” suretinde randevuları tercih ediyor.

Maksat üzüm yemek değil bağcı döğmek elbette…

Bir sokak kabadayısı gibi kapıya dayanmak ve racon kesmek tam da Kılıçdaroğlu’luk bir iş.

Açık söylemek gerekirse kendisine çok yakışıyor.

En son Milli Eğitim Bakanlığı’nı basarken yakıştırmıştı kendisine bu kabadayı profilini.

Aslında bu niteleme ile eski kabadayılara haksızlık etmiş oluruz zira onların bulundukları çevrede ciddi bir saygınlıkları olurdu. Üstelik eylemlerinde mizansene tenezzül etmezlerdi.

*

Bay Kılıçdaroğlu, son eyleminde ucuz bir mizansene tenezzül ve tevessül etti.

Basmaya çalıştığı Milli Eğitim Bakanlığı’nın protokol kapısına gitmek yerine arka kapıyı tercih etti.

Buraya gitmeden önce de koruması marifetiyle arka kapının kilitlenmesini istedi.

Bu ucuz gösteri için kilitli ve dahi zincirli kapı bulunmaz bir nimetti ona göre.

*

Fakat Abdulkadir Selvi çok geçmeden maskesini düşürdü.

Önce, kendileri tarafından yapılan talebi inkâr edip; “belge görelim” dedi ama Selvi, anında belgeyi yapıştırınca, gıkı bile çıkmadı. Yahut bu yazı yazılıncaya kadar herhangi bir itiraz veya tekzip söz konusu olmadı.

*

Neyse dediğimiz gibi bu tür ucuz numaralar kendisine pek yakışıyor.

Şimdi gelelim başlıkta dikkat çektiğimiz soruya ama öncesinde Kılıçdaroğlu’ndan bir cümle dercedelim…

Bundan 3 yıl önce CHP’li belediyelerde işçi çıkarılmayacağını dair bir açıklama yapmış ve tastamam şöyle demişti Bay Kılıçdaroğlu…

*

“Bütün işçilere namus sözü ve garanti veriyorum. Kazandığımız bir belediyede, belediye başkanı haksız yere bir işçinin işine son verirse gelecek beni bulacak!”

*

Evet, Bay Kılıçdaroğlu, bir işçi değil, sadece İBB’de binlerce insan ekmeğinden edildi.

Eğer, hak, hukuk, adalet anlayışında doğruculardan isen, eğer emekçilerden yana isen, buyur İBB orada, haydi bir baskın da haksız yere ekmeğinden edilen İBB mağdurları için de yap!

Yüreğin yetiyorsa tabii…