Kur’an-ı Kerim’in Allah kelâmı olduğunu bütün dünya biliyor. Ama kimi inanıyor, kimi de inanmıyor. O, son ve mükemmel din İslâm’ın kitabıdır. Bugün Müslüman ülkemizde yaşananlar gerçekten üzücü bir durum arz ediyor.

Allah’ın kitabına sataşanı mı ararsın, akademisyen maskesiyle ayetleri yanlış yorumlayanlar ya da Sünneti seniyyeye saldıranları mı ararsın? Bu ne gaflet? Hz. Meryem’e iftira atanları mı ararsın? Peygamberimizin mucizelerini inkâr edenleri mi ararsın?

Nedir bu hal? Bunlar bu cesareti nereden buluyorlar? Kendileri inanmıyorlarsa da inananlara hiç mi saygıları yok? Oryantalistlerin fikirlerini niçin dile getiriyorlar. Biliyoruz ki onlar İslâm’ın ve bizlerin düşmanıdır.

Bu arada Kur’an öğrenen yavruları kastederek ‘Orta Çağ zihniyeti’ diyen ve inançsızlığını açıkça ortaya koyan zihniyetleri de görüyoruz. Bunlara en güzel cevap her yerde Kur’an ziyafetleri tertip etmektir. Küçük büyük, kadın erkek herkesi kapsayacak şekilde camiler ve salonlar güzel sesli ve kıraatli hafızlar tarafından okunan Kur’an’la dolmalıdır. Zihinlere en güzel şekilde yerleştirilmelidir.

ALLAH’IN DÜŞMANLARINI DOST EDİNMEK

Bu arada böylesi kişilerin peşlerinden giden ya da aynı düşmanlıkta birleşen sözüm ona Müslümanları da hatırlıyoruz. Acaba Cenab-ı Hakk onlara bunu sorduğu zaman, ne cevap verecekler merak ediyorum doğrusu. Allah’ın düşmanlarını dost edinmek ne demek? Allah katında bir değeri kalır mı insanın?

Şu Hadis-i Şerif ne kadar da önemli:

“Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmana) teslim etmez. Kim, (Müslüman) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim Müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir Müslümanı (kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onun (bir kusurunu) örter.”
(Buhârî, Mezâlim 3; Müslim, Birr 58)

KUR'AN'A DİL UZATANLARA CEVAPTIR

Ey kişi!

Sen kimsin?

Seni kim yarattı?

Sana konuşma özelliğini kim verdi?

Bir zamanlar yoktun.

Sonra anne rahmine düştün.

İşte o merhamet anlamındadır.

Hem de ne şefkat ve merhamet.

Nasıl da muhkem bir mekân!

Orada aylarca yedin içtin.

Koruyan korudu, büyüten büyüttü. 

Vakti gelince dünyaya gönderdi.

Ağlayarak geldin bu hayata.

Muhtaçtın her halinle anana.

Yedirdi, içirdi, temizledi, giydirdi.

Ona bu şefkati kim verdi?

Yoksa anan ve baban seni bilir miydi?

Âh gafil adam!

Yıllar geçti, oturdun, süründün, yürüdün ve koştun. 

Sana bütün bunları kim verdi?

Ağzından cümleler çıkmaya başladı.

İstek ve arzuların oldu. Hırslara dalıp gittin.

Ama seni Yaratan'ı unuttun.

Sanki bütün bunlar kendiliğinden oldu sandın.

O'na duâ ve ibadeti terk ettin. Gurur ve kibre daldın. Hâlbuki O şöyle haber verir bak:

 "-Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler, aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir!" (Mü'min60).

Gördün mü halini!

Şimdi o dönüp dolaşan dilinle O'nun kitabına dil uzatıyorsun.

Ama bil ki, o dil bir gün konuşamayacak. Aksine deriler konuşacak. Ne yaptıysa haber verecek. 

"-(O cehennemlikler) derilerine öfke ve hayretle: “Niçin aleyhimizde şâhitlik ediyorsunuz?” diye çıkışacaklar. Derileri ise: “Ne yapalım; her şeyi konuşturan Allah bizi de konuşturdu. Sizi başlangıçta yaratan O idi; yine O’na dönüyorsunuz” diye cevap verecekler." (Fussilet 21)

Yine Yasin Sûresi’nde şöyle buyurulur:

"-O gün onların ağızlarını mühürleriz; yaptıklarını bize elleri anlatır, ayakları da şahitlik eder." (60).

Ey kendini adam sanan kişi!

Sen de ne arasın Âdem'lik yani adamlık.

O bir peygamberden gelir ki adı Âdem. Ona benzersen ancak olursun adam!

Yoksa neye yararsın Allah'ın Kitabı mübarek Kur'an'a dil uzattıktan sonra. Her mekânda Allah'ın varlık ve birliğini düşünmeliyiz.

TEFEKKÜR ET EY İNSAN

Kendimize ve göklere bakmalıyız. Biz iç ve dış organlarımızı yapabilir miyiz?

İdare edebilir miyiz? Bunları hiç düşündünüz mü?

Ya ay ve güneşi yapabilir miyiz? Her gün saatinde doğdurup batırabilir miyiz?

'Buna nasıl gücümüz yeter' diyeceksiniz. Evet öyle!

Her şeyi yerli yerince yaratmış Allah değil mi? Her şeye gücü yeten O'dur değil mi? Ya bize verseydi idaresini yapabilir miydik? Asla yapamazdık değil mi?

O halde Allah'ın yüceliğini düşünelim. Her yerde O'nu hatırlayıp asla isyan etmeyelim. Emrettiklerini yapıp yasaklarından kaçınalım. Zaten O'na varacağız bir gün. Bundan asla kaçış yok!

Öyleyse;

Bu gerçeğe göre yaşayalım.

Her ânımızın kayıt altına alındığını unutmayalım.

Rabbimizden sakınalım:

“Allah’a saygısızlıktan sakınanlar ise, Rablerinin kendilerine verdiğiyle mutluluk bularak cennetlerde ve nimetler içinde olacaklardır. Rableri onları cehennem azabından da korumuş olacaktır.” (Tur Suresi 17-18)

HAYDİ YAP BAKALIM!

-Bu elimdeki ne?

-Mandalina.

-Nasıl bir meyve?

-Tadı iyiyse yemeye doyulmaz.

-Nerden koparılır bu?

-Ağaçtan!

-Sen yapabilir misin?

-Neyi? Resmini mi?

-Resmini ne yapacağım? Yenmez, içilmez!

-Kendini istiyorum. 

-Yapamam ki!

-Niye? Fabrika kur, makineler koy, malzemeler getir ve üret işte!

-Bu mümkün değil! Buna kimin gücü yeter ki?

-Ancak Allah'ın değil mi? O halde insanlar Allah'a neden isyan ediyorlar? Bu var, portakal var, greyfurt var, nar var, elma var, üzüm var. Hepsini sayabildik mi?

-Hayır! Daha neler var neler!

-Saymak mümkün mü?

-Hayır!

-Zaten Allah (cc) şöyle buyurur: "Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız." (14 İbrahim Sûresi, âyet 34; 16 Nahl Sûresi, âyet 128.)

-Bu mümkün değil ki?

-Nasıl da yaratmış Allah cc değil mi? Bir muza bak! O narın içine bak! Nasıl da her bir tane en güzel şekilde yerleşmiş? O'nun yüceliğini görmek lâzım! Sebzelere bak. Kendine bak! Yeryüzü  ve gökyüzüne bak. Onun yüceliğini düşün! Kuşlara bak. Diğer hayvanlara bak!

DUÂMIZ

Allah'ım!

Çok azı hariç neredeyse bütün dünya maddi gücüyle üzerimize çullandı. Kendilerinin kurduğu menfaat düzeninin ve İslâm'a saldırılarının asla bitmesini istemiyorlar. Müslümanların yok olup ölmesini, mahvolup gitmesini istiyorlar. Tıpkı Fir'avn, Nemrut ve Ebu Cehiller gibi. 

Sen şu memlekete yardım et yüce Allah'ım!

İçerdeki kâfir ve münâfıklarla, dışardan saldıran kâfirlere fırsat verme Allah'ım! Onlarla birlikte hareket eden sözde Müslümanlara da feraset ver Allah’ım!

Onların düzenlerini alt üst et ve onlara karşı bize zafer nasip eyle Allah'ım!

Memleketimizi Irak ve Suriye gibi yapmaya çalışan ve hemen yanı başımızda bir terör devleti kurmaya gayret edenlere fırsat verme Allah'ım!

Bu gerçekleri göremeyen gafillere de feraset ver Allah'ım! "İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helâk etme Allah'ım!"

Vatan ve dalgalanan bayrağımızın başta ırzımız olmak üzere Kur'an, Sünnet ve kulluk hayatımızın en büyük bekçisi olduğunu unutturma Allah'ım!

Dünyalık gailelerle onlara aldanmaya yönelmiş siyasi ve sivil insanlarımıza bu hıyanetten vaz geçmeyi nasip eyle Allah'ım!

Neredeyse yok olan edep ve hayâmızı, aile yuvalarımızı, gençliğimizi ve nesillerimizi yeniden kazanmayı, ecdadımızda olduğu gibi İslâm sancaktarlığını bütün dünyaya ilan edercesine yeniden en önde olmayı lûtfeyle Allah'ım!

Ya Rabbi! Hazreti Habibi'nin Bedir' de yaptığı duâyı hatırlıyoruz: "Allah'ım! Eğer bu memleket de düşerse yeryüzünde Sana ibadet edecek ve bu eşsiz dâvânı savunacak kim kalır ki?" 

Ne olur bize yardım et Allah'ım!

ALLAH'IM LUTFEYLE!

Ümmetin birlik ve dirliğini nasip eyle! Kâfirleri perişan et yâ Rabbi! Kitabının her mekânda rahatça okunduğu bu günlerin kıymetini bilerek, yavrularımızı Kur'an ve Sünnet çerçevesinde yetiştirmeyi ve hayâ perdesi ile edep çizgisinde olmalarını lutfeyle Allah'ım!