Atalarımız “Çok konuşan, çok yanılır” demişler. Atasözleri boş lakırdılar değil. Partilerin sözcüleri ve gurup başkan vekilleri başta olmak üzere herkes çok konuşma yarışında.

Siyaset kurumu çok konuşma değil çok icraat eyleme makamı olmalılar. Geçtiğimiz günlerde CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel, hiç gereği yokken, Diyanet’in 4-6 yaş Kuran Kursları ile ilgili bazı ifadeler kullandı. "Diyanet okul öncesi eğitim birimleri kuruyor. Okul öncesi eğitim Diyanet'in işi mi Milli Eğitim'in işi mi? Sübyan mekteplerini kurmuşlar, kurumsallaştırmaya zorunlu yapmaya çalışıyorlar. Bu kafayla, orada işte bilimin B'si, fiziğin F'si, matematiğin M'si de olmuyor üniversiteye gidince. Çocukları bütün dünya nasıl yetiştiriyorsa öyle yetiştirmek varken bir ortaçağ zihniyetine yönelmenin, bunu kurumsallaştırmaya çalışmanın ne bu Cumhuriyet'e ne bu millete faydası var; ne de Anayasa'ya uygunluğu var.” Dedi ve küçük bir kıyamet koptu.

Özgür Özel’in bazı hassasiyetleri olduğunu biliyoruz. İnanç özgürlüğü konusunda, Ülkemize sığınan sığınmacılar konusunda en azından parti Belediye Başkanları eski mesai arkadaşları Tanju Özcan’la aynı noktada olmadığını da biliyoruz. Lakin 4-6 yaş Kuran Kursları ile ilgili bu kadar büyük perdeden bu kadar büyük tepki alacağı bir konuşma yapmadan önce keşke Diyanet’in bir kursunu ziyaret etseydi.

Diyanet açtığı her kursu, her eğitim faaliyetini ihtiyaca göre yapar ve planlar. 4-6 yaş Kursları da bir talep ve ihtiyaçtan doğmuştur. Yıllardır yana yakıla konuştuğumuz Fetö ve Daiş benzeri radikal örgütlerin önüne geçmek, halkın evlatlarına en azından ahlak ve görgü kurallarını öğretmesi için talepte bulunması neticesinde düşünülmüş son derece kıymetli kurslardır, 4-6 yaş Kursları. Benim evladım olsa bir dakika durmaz oraya gönderirdim. Hatta bence son yıllarda yapılan en iyi projelerden biridir de bu kurslar.

200 bin kişi evlatlarını Diyanet’e teslim etmiş. Ben dinini çocuklarıma öğretin diye size teslim ediyorum, demiş. Siz evladımı Fetö’cü yapmazsınız, Daiş’çi yapmazsınız. Dinine, devletine, milletine bağlı kaliteli, geleceği düşünen evlatlar yetiştirirsiniz diye getirmiş oraya teslim etmiş. Yetmemiş kursu da kendi inşa etmiş, tıpkı camiyi kendi yaptırıp devlete teslim ettiği gibi. Ha bir adım daha ötesi, kursun görevli hariç tüm masraflarını da üstlenmiş. Yani benim vergimden benim evladımın yetiştirilmesini sizden talep ediyorum, demiş. Devlette eyvallah, buyurun gelin demiş. Bu devletin en zorunlu vazifesi değil mi? Devlet vatandaşının hizmetini onun istediği gibi yapmak zorunda değil mi? Öyleyse?

Avrupa’da yokmuş, demek doğru mu? Bu sözü söyleyen ya Avrupa’yı bilmiyor, ya da bilmek istemiyor. En alası var Avrupa’da. Hatta vatandaşa, kelimesi kelimesine sorulur, onun için özel program bile yapılır. İlla ülkeyi Ortaçağla karşılaştırmak istiyorlarsa, bizim orta çağda nerede olduğumuzu, dünyanın nerede olduğunu tarih kitapları yazıyor zaten. Okumaları için Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi tarih kitapları bölümüne uğrayıp üstüne, İlber Ortaylı hocadan bir derste alabilirler.

Bu ülkede dine, Diyanete saldıran hiç kimse istediğini bulamamıştır. Bilakis; Dine ve Diyanete saldıranlar sıkıntılı sonuçlarla karşılaşmışlardır. Ben buradan Özgür beye hatırlatayım da; Diyarbakırlının deyimiyle sonra ben bilmidim, ben etmedim, demeyi versin. Vesselam.