İnsanın mes’ûd ve bahtiyâr olmasının yolu nedir? Dünyasında huzura ahiretinde ise ebedî mutluluğa nasıl ulaşır? İnsanların gönüllerine bu kıymetleri nasıl nakşeder? Kimdir bu insan? İşte o bir Allah dostudur. O bir nakkaştır. O bir hattattır. O bir ebru sanatkârıdır. O bir kaptandır. O, insanları ardında sürükleyen bir önderdir.

Dili güzel, özü güzel, yüzü güzel insan… Allah muhabbetiyle dolu bir gönül, Rasûl-i Ekrem (sav) Efendimizin ahlâkıyla donanmış ve O’nu hep örnek alarak yaşamış bir insan-ı kâmil!

“Andolsun ki, Allah'ın peygamberinde, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü uman ve Allah'ı çokça ananlar için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab 73)

İşte Allah dostları… Var mı sizin de sevdiğiniz böyle insanlar?

Yanlarına vardığınız zaman bütün dünya gailelerini hatta dertlerini unutup sizi adeta bir telefon şarjı gibi Allah ve Rasûlü muhabbetiyle dolduran bir insan! Varsa ne mutlu size!

ALLAH DOSTLARININ DUÂLARI

Bir Allah Dostu çocuklar elini öperken şöyle diyordu:

-Hafız ol, âlim ol, veli ol.

Bir başkası ise daima;

-Allah sizi sevsin, diye duâ ederdi.  

Çok sevdiğim ve yıllarca beraber olduğum bir Allah Dostunun duâsını hatırladım şu an:

“Allah ömrünüzü, rızkınızı, amelinizi ve sıhhatinizi müzdâd eylesin!”

Ne güzel değil mi? Rabbimiz rahmet eylesin bu güzel insana! Senelerce beraberliğin bize kattığı onlarca kazanç var Elhamdülillâh. Onlar gibisini bulmak ne kadar da zor. Hele tevazuu. Asla unutulmaz ve sanki neredeyse hiç bulunmaz. İşte onları Allah dostu yapan halleri. Hele cömertlik ve ikramları! Bir de 90’nına merdiven dayamış bir insan-ı kâmil olarak, bizleri kapı dışına kadar uğurlaması. Sabahın 8’inden akşamın 12’sine kadar kapısının açık olması. Türkiye’nin her yerinden gelen misafirleri. Genç ve çocuklara özel ilgisi. Onlar talebeyse harçlıklar vermesi vb. Allah muhabbeti olmasa çekilecek bir hâl değildir doğrusu. Hayret ederdik daima. Nasıl dayanır mübarek diye? Rabbimiz gani gani rahmet eylesin! Ama biliyoruz ki onu Rasûllulah (sav) kabul eylemişti mücavir olarak Medine’ye. Yıllarca onu koklamıştı aşk ve muhabbetle. Ağlayıverirdi güzel Efendimizden bahsederken… Evet o, Osman Karabulut hocam idi.

Şüphesiz ki böyle insanların kıymetini yaşarken bilenler kazanıyor. Pek çok birikim alıyor farkına varmadan. Gönül tepsisi iman, ihlâs ve faydalı ilimlerle doluyor.

SOHBETİN ÖNEMİ

Büyüklerin sohbetine koşmak lâzım. Onlar gönüllerin inşirahına vesile olurlar. Allah Rasûlü ashabını sohbetle irşad etti. Allah ve Rasûlüne samimiyetle bağlı abid, zahid ve âlimlerden istifade etmelidir. Bunlar Allah’ın dost tuttuğu kimselerdir. Allah sevgisi gönüllerinde yer etmiştir. Konuştukları zaman hep bu güzel muhabbeti hissedersiniz. İnsan huzur bulur. Rabbimiz bu güzel kullarla karşılaşmayı nasip eylesin. Cenab-ı Hakk onlar hakkında şöyle buyurur:

 “Bilesiniz ki Allah dostlarına asla korku yoktur; onlar üzüntü de çekmeyeceklerdir.

 Onlar ki, iman etmişler ve takvâya ermişlerdir, işte onlara hem bu dünya hayatında hem de âhirette müjdeler vardır! Allah’ın sözlerinde değişme olmaz; (işte) en büyük kazanç budur.” (Yunus 62,64)

Tabii ki taklitlerinden de sakınmalıdır. Rabbimiz onların şerrinden muhafaza eylesin.

BİR DOST

Şimdi sizlere her yıl kendisini bir hizmetinden dolayı özellikle hatırladığımız ve duâdan unutmadığımız kibar, nezih, mütevazı, cömert, edeb ve hayâda timsâl, samimi başka bir Allah dostunu, aynı zamanda yazar olan kızının lisanından aktaracağım. Yıllarca sohbetlerimize katıldı. Bambaşka bir muhabbetimiz vardı. Allah mekânını cennet eylesin! Kendisi emniyette görevli idi. Ekipler Amirliği yaparken rüşveti yasaklayan bir kimse idi. Şaşılacak şey şudur ki; bir insan böylesine zorlu bir mekânda hele o eski günlerin bataklığında nasıl kibar ve güzel ahlâklı kalabiliyor? Hele bir de âmir iken…

İşte Allah Dostlarının bir özelliği daha… Onlar bataklıkları gül bahçesi haline getiren kıymetli insanlardır. Çünkü onlar kâinatın Sahibine âşıktırlar. Bunlar örnek insanlardır. Tanımaya ve tanıtmaya ihtiyacımız vardır ki, onlardaki terbiyeden biz de alalım. Ecdadımızda tezahür eden bu eşsiz iffet ve nezâket batılıların da tasdik edip dile getirdiği ‘İstanbul Beyefendisi’ deyimini ortaya çıkarmıştır. Ne mutlu bu güzel insanlara… Onlar şefkat ve merhamette de en önde idiler ki, hayvanlar için bile vakıflar kurmuşlardır.

Sözü kardeşimize bırakıyorum.

BİR PORTRE

Bugün size bir yakınımdan söz etmek istiyorum. Onu yaşayan bir tarih olarak değerlendirebiliriz. İhtilallerin, sıkıntıların, toplumsal buhranların süzgecinden geçmiş bir erdemli insan… Gün görmüş bir şahsiyet, ilerleyen yaşına rağmen hayatın tadına varmayı bilen, hangi yönlerinden ne şekilde mesaj alınması gerektiğine müdrik ve günü değerlendirebilen bir kişi o. Kar, bora ve fırtınaya göğüs geren, başı dumanlı dağlar misâli ağaran saçı ve pamuk gibi sakalı, onun soğukkanlı ve dimdik duruşunu anlatmaya yeter sanırım.

Bu beyefendi mesleği gereği güzel yurdumun birçok vilâyetini gezmiş, her çiçekten bal alan arı misâli, hayatına farklı renk ve güzellikler katmayı başarmıştır.  Engin kültürü, yöresel âdetlere olan âşinalığı, insanlarla paylaştığı hoş anılar, onun çevresinde bir sevgi hâlesi oluşturmuştur. Bir memur titizliği ve ciddiyeti ile hayatını programlamayı becermiş, sözleşmelerinde dakik olmayı prensip haline getirmiştir. Zaman gelmiş gülmüş-güldürmüş, nüktedan tavırlarıyla sempatik olmuş, zaman gelmiş “mü’min kardeşinin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir,”  Hadis-i Şerifini kendine düstur edinmiş,  yaraya merhem,  derde derman, onlarla kederlenip ağlar olmuş bu bey amca…

SAĞLAM BİR KARAKTER

Hayatın gerçek yüzüyle 13 yaşındayken tanışmış, annesini kaybetmiş, ardından da kendisini olgunlaştıracak acımasızlıklarla mücadele etmiş, doğunun sert havasında eğitimini tamamlamıştır. “Havası sert, insanı mert olur doğunun” demiş, sağlam karakterinin oluşmasındaki payı şark illerine bağlamıştır. Bu şahsiyet,  nûmüne bir evlilikle hayatının güzellikler zincirine bir halka eklemiştir ilerleyen yıllarda. Talihsizliği,  onun elinden üç yavrucağını almış ve gurbet illerde mâişet telâşına düşürmüştür. Dünyalar kadar sevdiği eşiyle,  zaman içinde, vatan fedâisi evlâtlar yetiştirmiş,  eğitim ordusuna gönüllü ve başarılı neferler armağan etmiştir. Bu yorgun ihtiyar, sıcak âile yuvasına uzun yıllar önce veda eden evlâtlarının ardından, kara toprağın bağrına bir de sevgilisini teslim etmiş birkaç yıl önce.  “İyi günde-kötü  günde..” diye başlayan  hayat  arkadaşlığı, 45 yıl gibi -kendisine göre  kısa- bir zaman sonra  noktalanmıştır. Yaşadığı bu acı hayat damarlarından birini koparmış, her şeyden elini eteğini çeker olmuştur. Ona göre artık “küçük kıyamet kopmuştur.” Boşluğunu kimselerin dolduramayacağı hayat arkadaşı ise gerçekten aydın ve bilge bir hanımefendiydi.  Muttakî ve hayâ timsâli… O da ayrı bir kitabın konusu…

ÖRNEK ALDIĞIM İNSAN

Birçok yönünü kendime örnek aldığım sakin yaratılışlı bu beyin “eskimez yazı” dediği hat sanatına özel bir ilgisi vardı. Kamış ve kesik uçlu kalem tutkusu,  eserlerini güzel vermesini sağlar. Türkçe yazı,  resim, voleybol, şiir ve yazı san’atı,  tabiatı ve olayları tasvir gücü, sözü ustalıkla şekillendirme becerisi gibi güzel meziyetleri ile yaşının üstünde bir performans sergilemesi takdire şâyandır dostlar.

Zîrâ seher vakitlerini yani taze günün uyanışını verandasından izleyerek geçirir, o en bereketli saatleri zikrullahla değerlendirir. Kıyafetine gösterdiği özene değinmeden geçmek ona haksızlık olur. Açık renk kıyafet tercih etmesinde Sünnet-i Seniyye’ye uyma fikri yatar.  Mendilinden çamaşırına kadar her şeyi ütülü ve sakız gibi olmalıdır bu güzel ve titiz insanın.

 Günceli takip edişi,  çocuklara olan düşkünlüğü,  özellikle  “eski toprak” dedirten kuvvetli hafızasıyla kendisine  “maşaAllah”lar eşliğinde hayırlı uzun ömür dileriz. İnsanlara doğru yolu gösterme işini sevgi ve anlayışla,  teennî ve geniş tecrübesiyle yapan bu bey kim mi?  Zât-ı âlîleri babam olurlar efendim. Saygıyla…                     

(Bu yazıyı medâr-ı mevcudum olan, babam/hünkârım Hamid Bâkîler beyefendiye ithaf ediyorum.)

Bu yazıyı kaleme aldıktan 10 yıl sonra hem de bir Beraat kandili sabahı değerli varlığımız, biricik babamızı 89 yaşında ebedî istirahatgâhına uğurladık. Bıraktığı derin iz, toplum yararına sunduğu hizmetler, gönüllere kurduğu taht, açık bıraktığı amel defteri asla unutulmayacaktır. Makamın âlî, kabrin cennet, sorguların âsân olsun canım babacığım. Mazlum ve yetime karşı nemlenen gözlerindeki şefkatten, çok daha merhametli RAHMAN olan Rabbimizin birliğine seni emanet ediyoruz. Aziz hatıranla yaşamaya devam edeceksin.

A.TÛBA BÂKÎLER SÜTDEDE