İnsan bir şeyi kabullenirse, bir şeye inanırsa, bir şeyi benimserse, o şey için çalışır, onun için mücadele eder, onun uğruna zamanını ve imkânını feda eder.

Kabul etmediği, inanmadığı, benimsemediği zaman ise kılını kıpırdatmaz ya da dış baskı, dışarının zorlaması ve iteklemesi ile gönülsüzce yapar.

Burada anahtar kelime gönül.

Yani gönle girilmiş, gönül tarafından kabul edilmiş şekilde.

Gönlün yakıtı ise sevgidir.

Baskının değil; sevginin, sevdirmenin ve sevindirmenin gücüne inanıyorum.

Hayatın her alanında; ailede, okulda, işte, aklınıza her nere geliyor ise.

İnsanları hareket ettiren güç de bu güç değil mi?!

İnsan dıştan itekleme ile değil, içten doğan istekle yürür ve koşar.

İnsan sevdi mi, benimser.

Benimsediği zaman isteye isteye yapar.

İsteyerek yapılan iş verimli olur.

Bilhassa çocukları yetiştirirken ve eğitimde.

Sevdirilmeyen, benimsetilmeyen işten bir hayır beklemeyin.

Anlatırken sevgi ve merhametle, dinlerken sabır ve sevgiyle, hatalar karşısında müsamaha ve sevgi ile davranmak gerekir.

Elbette kurallar olacak.

Ama yalnızca katı kurallardan oluşan, hatta kaba kuvvet ve zorbalıkla örülü eğitim çocuk yetiştirmez, ancak ve ancak çocukları öğütür.

Kendi aklıyla düşünen, özgüvene sahip, kalbinde sevgi tohumu ekilmiş bireyler özünde sevginin ve şefkatin olduğu eğitimle mümkündür.

Bazen en büyük kötülüğü en çok sevdiklerimize yapıyoruz.

Benimsediğimiz değerleri, sahip olduğumuz inancı ya da dünya görüşünü çocuklarımıza benimseterek değil zorlayarak, sevdirerek değil nefret ettirerek, gönüllerine hitap ederek değil baskı ile mi kabul ettirmeye çalışıyoruz?

Öyle yapıyorsak bilelim ki oradan murat edilen amaç hasıl olmayacaktır.

Tam yaptık dediğimiz anda yıktığımızı fark edeceğiz.

Şimdi oldu dediğimiz anda hiçbir şeyin olmadığını göreceğiz.

Bu iş istediğimiz gibi bitti dediğimiz sırada bitirdiğimizi, tükettiğimizi, yok ettiğimizi müşahede edeceğiz.

Bazen okullarda ya da kimi dini eğitim veren kurumlarda dayak atıldığına, zor kullanarak, zorbalık yapılarak eğitim verildiğine üzülerek şahit oluyoruz.

Dayakla eğitmekten başka bir şey bilmeyenden eğitimci olmaz.

Bir eğitimci sevgi ve şefkatten mahrum olamaz; olursa kırmaya, yıkmaya ve öğütmeye devam eder.

Buna müsaade edilmemelidir.

Baskının değil, sevginin hakim olduğu; çocukların sevgiyle yetiştiği, büyüdüğü ve sevgiyi hakim kıldığı bir dünya kurma temennisiyle...