Yaklaşık bir asrı bulan hayatıyla 20. yüzyıl Türkiye’sinin hafızası sayılan Sertârik Mesnevihan Şefik Can Hoca 17 yıl önce bugün vefat etti. Nümayişten uzak bir hayat yaşayan Hocanın çalışmaları büyük bir boşluğu doldurmuştur. Kapsamlı bir külliyat oluşturan bu eserler için bütün ömrünü verdiğini düşünürsek Şefik Can Hocanın kıymeti daha iyi anlaşılır diye umuyorum.  

Şefik Can(1908-2005) özellikle Mevlana ve Mesnevi üzerine yaptığı çalışmalarıyla biliniyor. Onun Mesnevi şerhlerini diğerlerinden ayıran temel özellik hikâyeleri konu başlıklarına göre sınıflandırmış olmasıdır. Mesnevi’de iç içe geçmiş bu hikâyelerin günümüz okurları için takibinin zor olacağını düşünen Şefik Can böyle bir yola gitmiş ve Mesnevi’yi herkesin kolaylıkla anlayabileceği bir kaynak haline getirmiştir. “Mesnevi’nin rahatça anlaşılması ve okunması için ne gerekiyorsa onu yaptım.” cümlesi Can’ın bu çabalarının özetidir.

Şefik Can’ın Mevlana’ya olan sevgisi çocuk yaşlarda başlar. Bunu hatıralarında şöyle anlatır: “Dini eğitimim hususunda rahmetli babam benim ilk hocamdı. Bizlere çocuk yaştan itibaren Farsça ve Arapça’yı öğretti. Sâdî’den, Mevlânâ’dan Hâfız’dan beyitleri daha küçük yaşlarda iken bizlere ezberletti.” Babasının Nakşibendi tarikatına bağlı olması küçük Şefik’in tasavvufla da erken yaşlarda tanışmasına vesile olacaktır. Fakat Mevlana ve Mesnevi ile olan kalbi bağı öğretmen olarak atandığı Kuleli Askeri Lisesinde zamanın büyük isimlerinden Tâhirü'l-Mevlevî ile tanışması sayesinde olacaktır. Vefatına kadar hocasının dizinin dibinden ayrılmayan Şefik Can “Mesnevîhan” icazetini de bu dönemde almıştır. Tâhirü'l-Mevlevî kısa zamanda ısındığı Şefik Can’ı İstanbul’un ilim ve irfan meclislerine taşıyarak buralardan da istifade etmesine vesile olmuştur. Bunun yanı sıra zengin kütüphanesini açarak genç Şefik’in ilim merakını teşvik etmiştir.

Şefik Can katıldığı bu meclisler vesilesiyle zamanın önde gelen pek çok ismiyle tanışmış ve nice hatırayı bugünlere nakletmiştir. İbnü’l-Emin Mahmut Kemal, Yaman Dede, Muzaffer Ozak, Râif Yelkenci, Münevver Ayaşlı, Hasan Ali Yücel, Ahmet Avni Konuk, İsmail Hâmi Danişment, Elmalı Hamdi Yazır, Hattad Hamid Aytaç, Abdulbaki Gölpınarlı, Mahmut Sami Ramazanoğlu, Muhammet Raşit Erol, Lâdikli Ahmet Ağa, Samiha Ayverdi, Necip Fazıl, Muhsin Ertuğrul, Hüseyin Siyret, Ferit Kam,  Ali Nihat Tarlan, Fuad Köprülü, Annemariye Schimmel, Neyzen Tevfik, Eşref Edip ve Peyami Safa… Şefik Can’ın hatıralarında geçen isimlerden bazılarıdır.

Merhum Şefik Can’ın bu hatıraları geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Son yıllarında yakınında bulunan talebesi Hayat Nur Artıran Hanımefendi tarafından yayına hazırlanan bu hatırat Meşrutiyet döneminden bugünlere uzanan bir asırlık tarihi, yaşanmışlıklar üzerinden bizlere sunuyor. İçinde yüzlerce isim, eser ve olay yer alan bu hatıratı ilim ve irfan dünyamızın bir asırlık izdüşümü olarak değerlendirebiliriz. Bu sebeple de birçok alana kaynak teşkil edecek öneme sahiptir.

Şefik Can Hoca sağlam bir hafızaya sahipti. Mevlana’nın Divan-Kebir’ini her gün okuduğu ve hafızasında taşıdığı biliniyor. Mesnevi ise adeta Hocayla bütünleşmiş ve onun ahlakı haline gelmiştir. Sohbetini dinleyenler Şefik Can Hocanın Sâdi, Hafız, Attar, Yunus, Şeyh Galip ve daha nice isme ait beyitleri ileri yaşlarında dahi hafızasından okuduğunu bilirler. Can Hoca aynı zamanda Arapça, Farsça, Fransızca, İngilizce ve Rusça biliyordu.

Şefik Can Hoca Mevlana’nın yanı sıra velilerin, ariflerin izini arayarak ömrünü geçirmiştir. Kendisi bunu şöyle açıklar: “Biz velilerin hepsini mübarek insanlar olarak kabul ediyoruz. Ben Hz. Mevlânâ’ya gönül verdim diye Bahaüddin Nakşibend, Abdülkadir Geylânî, Ahmed Rufâî gibi diğer büyük velileri görmezlikten gelemem. Tasavvuf büyüklerinin eserleri de Mesnevî kadar feyizlidir, faydalıdır.” Hocanın hatıralarından Mahmud Sami Ramazanoğlu’na ayrı bir önem verdiğini ve kendisinden vird aldığını da öğreniyoruz.

Hocanın bir diğer vurgusu da Hz. Mevlana’nın Kuran ve Hadis çizgisinden asla ayrılmayan bir tevhid ehli olduğunu her fırsatta dile getirmesidir. “Mevlânâ; Abdülkadir Geylânî ve Ahmed Rıfâî gibi, Şah-ı Nakşibend gibi tam Muhammedî yolda büyük bir veli, aynı zamanda büyük bir şairdir.” cümlesi bu vurgusunun örneklerindendir.

Şefik Can Hoca, kitaba olan tutkusuyla, nezaketiyle, insana ve tüm yaratılana olan sınırsız sevgisiyle, tevazusuyla sadece son Mesnevihan değil aynı zamanda Osmanlı’dan günümüze tevarüs eden veliler/âlimler/arifler silsilesinin son temsilcisidir. Yazdığı eserler ve şerhleri pek çok dile çevrilen Şefik Can adeta aşk-ı İlahi’nin vücut bulmuş halidir. Ruhu şad mekânı cennet olsun.