Geçtiğimiz hafta içinde iki gündem bizi meşgul etti. Biri Sezen Aksu’nun bir şarkısında geçen Âdem ve Havva isimleri diğeri de Sedef Kabaş’ın gazetecilik adı altında Cumhurbaşkanına hakaret eden ifadeleri oldu.

Sezen Aksu konusu tartışılır. Geçmişten günümüze değin dini değerler ve kavramlar ağızdan ağıza dolaşır, hakaretler ortada uçuşur ve bu hakaretler kesinlikle cezasız kalır. Bu cezasızlık birçok insanı cesaretlendirir.

Sezen Aksu nevi şahsına münhasır bir sanatçı, uçlarda gezmeyi seviyor. Beş yıl önce yazılmış, kayda alınmış bir parçanın gündeme getirilmesiyle bir tarafa kayması sağlandı, onun üzerinden İktidara sataşılması, iktidarın da karşı tepki vermesi sağlanmış oldu. Başta sosyal medya olmak üzere sağda solda Cumhurbaşkanının sözleri bile bir tarafa çekilmiş oldu.

Sedef Kabaş konusu ise daha karmaşık, bir dersi esnasında, "Kitleleri etkilemek istiyorsanız, ortaya kocaman bir yalan atın. Ama çok büyük bir yalan olsun. İkinci kriter çok basit bir yalan olsun. Sonrasında da bu basit ve çok büyük yalanı sürekli tekrar et. Ve ardından kitlelerin o yalanı gerçekmiş gibi nasıl kucakladığını otur seyret" ifadelerini kullanmıştı. Bu ifadeler üzerinden Muhalefet sürekli tekrar eden söylemler geliştirmişti. “128 milyar nerede?”, ”Tank palet fabrikasının satılması”, “OHAL ilan edilecek”, “Katarlı öğrenciler üniversitelere sınavsız alınacak.” Gibi manipülatif yalanların altında Kabaş’ın bu aklı olduğu konuşulmaya başlandı.

Program yaptığı bir kanalda daha önce tweetter’dan yaptığı paylaşımı kat be kat aşan ifadelerle açık bir şekilde Makama verdi veriştirdi. Programa kendisi ile beraber devam edenler şekilden şekle girerken o sanki sıradan şeyler yapıyormuş gibi devam etti. Hedefinin bir şekilde gözaltına alınmak olduğunu açık edercesine önüne geleni söyledi de söyledi. Bu defa büyük bir yalan değil büyük bir hakaret edin modundan hiç çıkmadı. Gözaltına alınırken vizon yaka kürkünün arkasına ellerini götürdü yeni bir manipülasyon havasıyla, ellerim arkadan kelepçeli, hayatım yalan modunda. Aslında CHP’li seçmene göz kırpıyordu. Görün ben iyi oyuncuyum, ağzım lafta yapar, strateji de üretirim diyordu. Fakir seçmen ne bilsin üstündeki vizon yaka kürkün fiyatının kendi maaşını kaç katı olduğunu. Ellerini arkaya götürürken yanındaki polislerin de saf düşünce ile kollarına girmesiyle ellerim kelepçede şarkısı modunu yakalamış oldu Kabaş. Yalan da bir yere kadar ama biraz önceki görüntüsü “hiçte kelepçe yok” aslında diyordu ya. Kime ne?

Büyük bir yalandan sonra büyük bir manipülasyon yapmıştı. Ya da yapmaya çalışmıştı. Muhtemelen itiraz edilir, kahraman! Birkaç gün sonra cezaevinden çıkar. Önümüzdeki seçimde mağdur! Rolü ile ilk sıralarda yer alır. Büyük bir yalan, büyük bir manipülasyon; yol meclise… Ama en önemlisi kendisi üzerinden mağdur edebiyatı yaptıracaktır.

AK Parti cenahı sosyal medyayı kullanmayı öğrenemedi gitti. Milyonlarca takipçisi olan hesaplar bile bir paylaşım yapınca çok kısıtlı beğeni ve paylaşım alıyor. Doğrular yerini yalancıların yalanlarına bırakıyor.  Ortalık Sedef Kabaş gibi özel eğitimlilere kalıyor. Onlar oyunu yazıyor, Millette keklik gibi oyuna düşüp oyunu oynuyor.

İktidarın savunma pozisyonundan çıkamadığı ya da bu alana sıkıştırıldığı bir süreç tıkır tıkır işliyor. Muhalefet yalanla dolanla saldırdıkça İktidar savunma üstüne savunma yapmak zorunda kalıyor. Yalanlar havada uçuşurken gel de millete bunların yalan olduğunu anlat. İktidar kendini yeniden çek etmeli ve ben nerde yanlış yapıyorum sorusuyla artık yüzleşmeli. Her önüne konana da cevap yetiştirme modundan çıkmalı. Gereksiz yere efor harcanmasına engel olunmalı. Vesselam…