İki buçuk senede, bu şehre yaşatılabilecek kepazeliklerin çoğunu yaşattılar. 30 küsur yıl evvel İstanbul’u nasıl bıraktılarsa aynı hale getirmek için hevesle çalışıyorlar.

Tankerle su taşımayı maharet gibi anlattılar bu millete. Tertemiz Haliç’i kokudan yanından geçilmeyecek bir leş çukuruna çevirdiler. Pandemi dönemi, toplu taşıma araçlarındaki aksaklıklarla geçti. Yol kenarlarındaki yeşilliklere bile bakamayıp söktüler. İBB Kültür AŞ kitapçılarında teröristlerin yazdığı kitapları sattılar. Binlerce insanı haksız yere kovup, belediye bürokrasisine DHKP-C’li, PKK’lı, FETÖ’cü militanları topladılar. Büyük çaplı tasarruf ve çevrecilik projelerini iptal edip, temel atmama törenleri düzenlediler…

Son günlerdeki yoğun kar yağışında da aynı rezaleti İstanbul halkına yaşattılar.

İmamoğlu’nun yönetim kabiliyeti söz konusu olunca hiç şaşırtıcı gelmiyor elbette.

Malum, İstanbul Belediyesi Eş Genel Başkanı, 4 yıllık maaşlı ‘’tatil’’ süreci başlayınca, ilk icraatlarından biri olarak afet bütçelerinde yüzde 70’e yakın kesinti yapmıştı.

Sel felaketini lüks yatlardan, deprem faciasını kayak merkezlerinden izleyen İmamoğlu’nun, İstanbulluyu felç eden kar krizini de rakı-balık sofralarından takip etmesi gayet anlaşılır bir durum. Neticede kendi söylediği gibi; ona tatil de yakışıyor…

İstanbul halkı günlerdir perişan vaziyette. Meteoroloji Dairesi’nin günler önce yaptığı uyarıları İBB umursamadı. Gerekli önlemleri almadılar. 16 milyonluk şehir âdeta kontak kapadı. Vatandaş onlarca saat aynı yerde aç ve susuz bir halde mahsur kaldı. Sığınılacak yer bulmaya çalışan insanlar kilometrelerce yürüdü. İBB’nin sonradan akıl ettiği karla mücadele araçları bile yolda kaldı. Bazıları kaza yaptı. Takla atan bir İBB aracının sürücüsü alkollü çıktı. Sıklaştırılması gereken metro ve tramvay seferleri durduruldu. İBB memurları, bir cenaze aracını dahi yolda bırakıp kaçtı…

Velhasıl, ‘’İstanbul böylesini görmedi.’’

CHP’li politikacılar ve İBB iletişim ofisleri utanmadan halkla alay ettiler. İBB sözcüsü Murat Ongun, canıyla cebelleşen halkı trollükle suçladı. Koca İstanbul’un kilitlendiği saatlerde; tüm cadde ve bulvarların açık olduğunu, arı gibi çalıştıklarını, ortada hiçbir problem olmadığını filan anlattılar. İmamoğlu’nun trolleri ise, neredeyse kahkaha atılacak yalanlarla fason üretim mesajlar atıp durumu örtbas etmeye çalıştı. PKK’nın yangınları tatil yaptıkları muhite çok yakın olduğu için günlerce şov yapan sözde artistler, şarkıcılar vs. topyekûn üç maymunu oynadı. Etki ajanlığından daha çok para kazanan gazeteciler ise -soğuktan olsa gerek!- kalem oynatamadılar…

Neyse ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’daki yönetim rezaleti sebebiyle yaşanan krizin son bulması için İçişleri ve Ulaştırma bakanlıklarıyla AFAD idaresini İstanbul’a sevk etti.

Ben bu satırları yazarken, İBB faciasının yan etkileri devlet ricalinin yoğun mesaisiyle giderilmeye çalışılıyor.

Tüm bu süreçte İBB yerine de çalışan İstanbul halkını tebrik ediyor, geçmiş olsun diyorum.

Alınacak tedbirlerle sıkıntısız hallolabilecek bir iklim olayını, büyük bir trajediye çeviren İBB’ye diyeceklerimi ise bu sayfa kaldırmaz. Mahkemelerle uğraşmak istemiyorum.

Yabancı sermayeden milyarlarca dolar borçlanıp yalnızca reklam yapan, ‘’16 milyonu kucaklayacağız’’ deyip teröristlere sırnaşan İBB Eş Genel Başkanı’nın dahiyane savunmasıyla noktayı koyayım:

‘’Bu yıl kar enteresan yağdı. Bir anda bastırıyor…’’