Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre âdâb-ı muâşeret görgü kuralları anlamına geliyor. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi’ne göre ise, “İyi tutum ve davranışlarla bunları kazandıran bilgi için kullanılan edebin çoğulu âdâb ile ‘barış içinde yaşama, birbiriyle uzlaşma’ anlamındaki muâşereden gelen âdâb-ı muâşeret, genellikle bireylerin ve toplum kesimlerinin birbirine karşı olan sevgi ve dostluk duygularını güçlendirici medenî ve ahlâkî davranışları, nezaket ve görgü kurallarını ifade eder.”

Âdâb-ı muâşeret kavramını bir kenara koyduktan sonra devam edebilir ve başlıktaki sorumuzu sorabiliriz: “ Sosyal medya, âdâb-ı muâşeretten azade midir?”

Bana bu soruyu sorduran, sosyal medyadaki çıldırmışlık hâli, gerçeklikten kopuk iletişim tarzının genelgeçer hâle gelmesi, toplumsal saygı, barış, muhabbet ve görgü kurallarının bu mecrada geçersiz akçe olduğu gibi bir tutum içine girilmesi.

Normalde tanıdığımız birinin, sosyal medyada çok farklı kişilik ve karaktere büründüğünü, adeta çift kişilikli hayat sürdüğünü görüyoruz. Yüz yüze geldiğimizde normal insan görüntüsü verenlerin, sosyal medyadaki profillerinin arkasına gizlenince, tanınmayacak şekilde değiştiğini, kendisinden beklenmeyecek üslûp ve tavırlar içine girdiğine defalarca şahidiz.

Bu çift kişilikli tutumun iki nedeni var: Birincisi, gerçek hayat ile sosyal medyadaki hayatın birbirinden farklı olduğu ve farklı kuralları olduğu yanılgısı. Buna zemin hazırlayan ikinci faktör ise, sosyal medyada sahte hesaplar altında iletişim kuruluyor oluşu.

Birinci soruna yani gerçek hayat ile sosyal medyadaki hayatın birbirinden farklı olduğu ve farklı kuralları olduğu yanılgısına bakarsak, bunun bir aldatmaca olduğunu görürüz. Sonuçta iletişim kurduğunuz araç ne olursa olsun, karşınızdaki de sizin gibi bir insan. Ve o insanla iletişim kurarken, yüzüne karşı söyleyemeyeceğiniz bir şeyi söylememeniz, yüzüne karşı kullanmayacağınız bir üslûbu takınmamanız gerekiyor.

İkinci sorun yani sahte hesaplar meselesine gelirsek… Gerçek adla değil de sahte bir hesapla sosyal medya kullananlar, kendilerini ne ahlâkî ne de hukukî, hiçbir kuralın bağlamadığı gibi bir yanılgı ve rahatlık içinde oluyor. Bu rehavetle de her geçen gün gevşeyen bir üslûp, daha doğrusu üslûpsuzluk hâkim oluyor kendilerinde. Bu hastalıklı durum, sahte hesap kullananların grup psikolojisiyle bir araya gelmeleri hâlinde ise katlanarak büyüyor; onların sürü psikolojisiyle saldırılara katılan tuhaf mahlûklar hâline gelmelerine neden oluyor.

İyi niyet sahibi ve gerçekten kendisinde vicdan kırıntısı kalmış olanlara, sosyal medyada gerçek isimleriyle yer almalarını ve söyledikleri her sözün sorumluluğunu alacak bir dil kullanmalarını öneririm. Gerçek adla sosyal medyada yer almak, kendilerini hem çift kişilikli bir hayat sürmekten alıkoyacak hem de söyleyecekleri sözün nereden gelip, nereye gideceğini düşünme, ona göre davranma alışkanlığını ve kişiliklerini iyi yönde geliştirecektir.