Ramazan ayındayız malum, şeytanlar zincire vurulur. Lakin bizim şeytanlar asla boş durmuyor zincirli halde bile fitne ve fesat peşindeler. Her gün yeni bir haberle ortalığı karıştırmaya devam ediyorlar.

Türkiye’de koruma altında 3,7 milyonu Suriyeli olmak üzere 4 milyon civarında muhacir var. Her gün bir muhacir gurupla ilgili küçük bir olay dahi öyle bir haber konusu oluyor ki, neredeyse aynı haberlere bizde inanacağız. Biraz kurcalayınca kalem erbabı elinden çıkmış müthiş senaryolar çıkıyor karşımıza. Yok, olamaz böyle bir şey diyoruz ama oluyor demek ki.

Suriye uyruklu esnaf Hamza Hammami, 10 Nisan günü saat 17:00 sıralarında Bağcılar Çınar Mahallesi’ndeki dükkânının önünde korna çalan bir sürücüyü gürültü yapmaması için uyarmış, sürücünün sert karşılık vermesi ve çevredekilerin de olaya dâhil olmasıyla olay büyümüştü. Sürücü, arabasından çıkarttığı pala ile Hammami’ye saldırmaya çalışmış, çevredeki esnafın müdahalesi ile uzaklaştırılmıştı. Sürücü olay yerinden uzaklaşırken Hammami’yi ‘Seni buradan sürdüreceğim’ diye tehdit etmişti.  

Olayın ardından çok sinirlenen Hamza Hammami, dükkânından sandalyeyi çıkartıp oturarak “Erkek olan buraya gelsin” diye bağırmış, kimsenin onu oradan gönderemeyeceğini söylemişti.

Hammami’nin görüntüleri medyada “Suriyeli esnaf herkesi tehdit etti” başlıklı haberlere konu oldu.

Buraya kadar her şey kontrol altında lakin sonrasında Hammami’nin ifadeleri çevreden alınan görüntüler Hammami’nin haklı olduğunu gösteriyor. Tek suçu sandalyesini kapısının önüne koyarak hiçbir yere gitmiyorum demek. Bunun için göç idaresine teslim ediliyor.

Uzun zamandır yazılarımı takip eden dostlar bilirler ki, Suriyeli ve diğer ülkelerden gelen muhacirlerle ilgili eleştirilerim olmuştur. Muhacirlerle ilgili çalışmaların gecikmesi üzerine eleştirilerimi sıralamıştım. Kalifiye elemanların Türkiye’de tutulması gerektiğini geriye kalanların eğitim ve kurslarla ülkede ekonomik hayata kazandırılması gerektiğini hep yazdım. Bugün Suriyeliler ve Afganlar olmasa tarımda çalışacak insan bulunamayacak. Suriyeliler olmasa geri dönüşüm sanayinin çöküşü ile karşı karşıya kalacaktık. En zor işleri hep bu çevrelere bıraktık. Tıpkı bir zamanlar bizim insanımızın Almanya’ya gittiğinde en zor en saçma işleri yaptıkları gibi.

İster mülteci deyin ister benim gibi muhacir deyin; Muhacir meselesi “içeri alalım”, “kovalım”ın ötesinde mevcut sorunlar, başarılar ve eksiklikler (iskan politikası eksikliği, nüfus yoğunluğu, kültürel-sosyal uyum/uyumsuzluk, ekonomik neticeler) etrafında tartışılırsa ülke Muhacir/mülteci politikasında daha gerçekçi bir zemine ulaşır.

Son günlerde basına yansıtıldığı şekliyle bir oyunun parçası olmamak için kullandığımız dile çok dikkat etmemiz gerekiyor. Yazdığımız her kelime bizi sorumluluk altına koyacaktır. Sorumluk konusu sadece hukuki değil insani olarak ta okunmalıdır. Her şey hukuk değil biz insanız, İnsanlığın gereği de budur.

Bu vesileyle Hammami’ye uygulanan haksızlığında bir an önce düzeltilmesini umuyorum. Vesselam.