Türkiye’nin nüfusu, 2019’da bir önceki yıla göre 1 milyon 151 bin 115 kişi artarak 83 milyon 154 bin 997 kişi olurken, yıllık nüfus artışı binde 13,9’a geriledi. Her geçen yıl daha da yaşlanan Türkiye nüfusu tehlike sinyalleri veriyor.

Diriliş Postası Muhabiri Büşra Kılıç/Mülakat

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), “Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2019 Sonuçları’’nı açıkladı. Buna göre, 2018 yılı itibarıyla 82 milyon 3 bin 882 kişi olan ülke nüfusu, 1 milyon 151 bin 115 kişi artarak geçen yıl 83 milyon 154 bin 997 kişiye ulaştı. Erkek nüfusun oranı yüzde 50,2 (41 milyon 721 bin 136 kişi), kadın nüfusun oranı yüzde 49,8 (41 milyon 433 bin 861 kişi) olarak kaydedildi. Yıllık nüfus artış hızı, 2018’de binde 14,7 iken 2019’da binde 13,9’a geriledi. Nüfusun gittikçe yaşlandığına işaret eden son rakamlar Türkiye’nin ölümcül sınıra doğru ilerlediğini gösteriyor. Ortaya çıkan bu tabloyu Sosyolog İsmail Öz ve Ergün Yıldırım ile konuştuk.

Sosyolog İsmail Öz

BOŞANMA ORANLARI ARTIYOR

Türkiye nüfusu neden giderek yaşlanıyor?

Türkiye’de özellikle son dönemlerde ciddi manada boşanma oranları artmış, evlilik oranları düşmüş vaziyette. Bütün bunlar çok ciddi bir şekilde çocuk sahibi olma oranlarını etkiliyor. Nüfus artış hızımız her geçen yıl gittikçe bizi endişelendirmesi gereken seviyede aşağı doğru ilerliyor. Aslında çok katmanlı, çok boyutlu bir mücadele, bilinçlendirme gerekiyor bununla ilgili. Mutlaka sosyolojik, demografik, siyasi olarak her türlü boyuttan, tarihsel süreçleriyle bunu irdeleyerek bir çalışma yapılmalı.

Sosyolog Ergün Yıldırım

GİRİŞİMCİ GENÇ ÇALIŞAN GEREKLİ

Bu durumun tehlikesi nedir?

Nüfus yaşlandıkça bu nüfusun iş gücüne katılımı ciddi boyutta düşüyor. İş gücüne katılımın ciddi oranda düştüğü noktada bu sefer fabrikalarımızı çalıştıramayacağız, istihdam alanlarımızdaki boşluklar enerjisi, heyecanı azalmış bir kitle tarafından işler yönetiliyor olacak demektir. Genç nüfus her zaman yeni arayışlarla, heyecanlarla, hayata ciddi manada dinamizm katan bir kitleyi temsil ediyor. Bu kitle enerjisi ve birikimi, ön açıcılığı, risk alabilme yaşından faydalanabilme açısından önemli. İnsan 40-50 yaşından sonra çok fazla risk almak istemez. Daha önce almış olduğu risklerin ortaya koyduğu fatura ile yaşamak zorundadır. Bu şunu gösteriyor ki o zaman biz hiçbir noktada ne uluslararası arenada ne de yeni iş imkanları ve girişimcilik noktasında yeni riskler almaya aday ve o konuda cesur bir kitleden de mahrum olacağız demektir. Bundan daha fazla endişe etmemizi gerektirecek bir şey olamaz.

AİLE ŞUURU KAZANDIRILMALI

Ne gibi tedbirler alınmalı?

Devletin mutlaka gücü nispetinde doğum teşvikini arttırması ve gözden geçirmesi de gerekiyor. Türkiye bunu güçlendikçe yapıyor elbette ama bu çok önemli ve acil bir konu. Doğum izinleri, yarım gün çalışma gibi noktalarda birtakım kolaylaştırıcı yöntemler uygulanıyor. Teşviklerin aileyi ve sürdürülebilir doğum oranlarını desteklemek açısından mutlaka çok daha iyi şartların oluşturulabilmesi noktasında çabanın gösterilmesi gerekiyor. Mutlaka teşvikin arttırılması lazım. Devlet bu teşvikleri yaparken bir yandan da ailenin değerli olduğunu ortaya koyan sosyolojik, ilmi çalışmaların yapılması ve mutlaka anne baba adaylarına bunun öneminin anlatılması gerekiyor. Aksi takdirde siz aileyi koruyamadığınız bir noktada teşvikleri ne kadar arttırırsanız arttırın insanların ruhunun bu noktada tecelli etmesine hizmet etmediğiniz zaman öbür taraftan maddi olarak neyi sunarsanız sunun istediğiniz seviyeyi yakalayamazsınız.

Diğer yandan Dünyanın genelinde aslında nüfus gittikçe çoğalırken özellikle ekonomik düzeyi, eğitim düzeyi yükselen ülkelerde yaşlılık oranında artış, doğum oranında da düşüş var” diyen Ergün Yıldırım alınması gereken tedbirleri sıraladı.

NÜFUS AKIŞINA İZİN VERİLMELİ

Türkiye nüfusunun yaşlanmasıyla nasıl başa çıkabilir?

Türkiye de bu trendi takip eden bir ülke. Ancak bizim yaşlı nüfusa yönelik ortaya çıkabilecek sorunlar noktasında önlem alıcı yeni politikalar üretmemiz gerekiyor. Yaşlılık politikalarını gündemimize taşımalıyız. Yaşlıların bakımı, yalnızlığından ortaya çıkabilecek olası sorunları, psikolojik sorunları olabilir. Çünkü yaşlılar artık aileleriyle, çocuklarıyla çoğunlukla yaşamıyorlar. Karı ve koca olarak veya birisi vefat ettiğinde tek başına yaşamak durumunda kalıyor. Modern toplumların bir dezavantajı bu belki de.Bunun getirdiği sorunlar var. Türkiye’de ortaya çıkacak bu durumu gidermeye yönelik önlemlerin şimdiden alınmaya başlanması gerekir.

Nüfus akışının belli ölçülerde serbest olmasından yanayım. Bizde nüfus çok yaşlandığı ve yeni nüfusa ihtiyaç duyulduğu zaman bizim kültürel dünyamızla da çok kopuk olmayan bölgelerden belli oranlarda nüfus akışına izin vermek gerekiyor. Böylece kendi nüfusumuzu da yenileriz, modernitenin getirdiği doğurganlıktan uzak durma dezavantajını da aşmış oluruz.

YAŞAMA SÜRESİ UZADI

Küçük ölçekteki nüfus artışını çok büyük bir sorun olarak görmüyorum. Bu bir açıdan Türkiye’deki sağlık imkanlarının artması ve insanların yaş sürecinin devamlı uzamasıyla ilgili. Olumlu yönden de bakmamız gerekiyor. Türkiye’de daha önce ortalama yaş oranı 65 iken şimdi 75’lere kadar çıkmış durumda. Türkiye’de sağlık imkanlarının gelişmiş olması, ekonomik imkanların gelişmiş olması daha uzun süreli yaşama imkanlarını beraberinde getiriyor. Bu da aslında Türkiye’nin pozitif bir süreçte olduğunu söylemek mümkün.

Diriliş Postası Muhabiri Büşra Kılıç/Mülakat