Ukrayna-Rusya Savaşı 3'üncü yılına girerken, süregelen çatışmalar ve Ukrayna'nın başarısız bahar taarruzu, Avrupa Birliği (AB) içindeki bölünmeleri derinleştirdi. Askeri yardımlardaki gecikmeler, yeni yaptırımlara ilişkin belirsizlikler ve yaptırımların delinmesine ilişkin endişeler, AB'nin Ukrayna'ya bağlılığı konusunda soru işaretleri yarattı. Ukraynalılar daha güvenli bölgelere gitmek için evlerini terk etmek zorunda kalırken savaş tüm taraflar için gittikçe zorlaştı. Her iki tarafın da yaşadığı yıkıcı kayıplar milyonlarca kişiyi doğrudan etkiledi. Dünyanın dört bir yanındaki sayısız insan da tahıl kıtlığı tehdidiyle karşı karşıya kalarak savaşın dolaylı etkilerini hissetti.
Uzayan çatışmalar
Ukrayna ve Rusya arasındaki çatışma aslında iki ülkeden çok daha fazlasını içeriyor. Rusya başlangıçta Kiev'e sürpriz bir saldırı düzenleyerek Ukrayna üzerinde kontrol sağlamayı hedeflemişti. Ancak bu yıldırım harekatı, Ukrayna birliklerinin ve halkın beklenmedik direnişi nedeniyle başarısız oldu. Ardından Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve AB'den Ukrayna'ya askeri ve istihbari destek geldi. Askeri yardım ilk dönem için yeterli olsa da sonrasındaki karşı saldırılar için yetersiz kaldı. Bu nedenle Kiev önemli kazanımlar elde edemedi ve son zamanlarda Avdiivka'da olduğu gibi birçok bölgede toprak kaybetmeye başladı. [1]
Mevcut jeopolitik ortam Moskova'nın lehine döndü
İsrail'in Gazze saldırısı, ABD askeri yardımlarının büyük bir kısmının Tel Aviv'e gitmesi nedeniyle Moskova'nın işine yaradı. Avrupa hükümetleri, Kiev'e yardım edilip edilmeyeceği ve edilecekse ne ölçüde olacağı gibi tartışmalarla zaman kaybederek nasıl bir yol izleneceği konusunda ikiye bölündü. Rusya da bu mevcut jeopolitik ortamdan fayda sağladı. Moskova İran'dan Şahed insansız hava araçları ve Kuzey Kore'den top mermileri temin etti. Bu şekilde savaş odaklı bir ekonomiye geçiş ve bazı AB ülkelerinin ekonomik kaygılarla yaptırımları esnetmesi, Rusya'nın ekonomik ve askeri yeteneklerini ilerletti. Savaşa olan bu adaptasyon aynı zamanda silah üretimini de artırarak Rusya'yı gelecekteki savaş senaryolarında avantajlı hale getirdi.
Trump'ın yaklaşan gölgesi
Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın AB'nin NATO'ya yeterince destek vermediğini açıkça beyan etmesi, AB'nin savunma sanayine yeterince önem vermediğini gösterdi. Kesin bir şey söylemek için henüz erken olsa da, seçilmesi halinde Trump Ukrayna'yı müzakere masasında etkisinin azaldığı bir barış anlaşması sürecine zorlayabilir. Bu durum AB'yi kıtada Rusya ile tek başına uğraşmak zorunda bırakabilir. Ukrayna'da böyle bir zaferle cesaretlenen Kremlin ise Avrupa için çok daha büyük bir tehdit oluşturabilir.
ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin Ukrayna için 60 milyar dolarlık yeni bir yardım paketi açıkladığı dönemde, AB'nin 54 milyar avroluk bir yardım paketi için uzun süredir uzlaşı arayışında olması, AB'nin ortak hareket edemediğini açıkça gösterdi. Ukrayna'ya yapılacak yardım paketine karşı çıkan ülkeler, bir üye ülkenin AB kararları üzerindeki oy hakkının askıya alınmasını içeren 7. madde'den çekiniyorlar. 7. maddenin kullanılabileceğine dair fısıltılar ise, AB içindeki bölünmüşlüğün boyutlarını gözler önüne seriyor. Esasında Ukrayna'ya yapılan yardım planı bir şekilde çözüme kavuşturulmuş gibi görünse de, sadece süreci yavaşlattı ve yardımın zorunluluk duygusuyla gönülsüzce sağlandığını da ortaya koydu. Dahası, bu yardımı geciktirmekle suçlanan ülkeler, bunun Ukrayna'ya mucizevi bir zafer getirmeyeceğini de biliyordu. Bu süreçte Rusya sağlam dururken Batı'nın kararsız eylemleri Ukrayna'nın konumunu zayıflattı.
Kremlin, Ukrayna'daki askeri operasyonun amacının Ukrayna'yı Nazilerden arındırmak ve askersizleştirmek olduğunu, bunun da rejim değişikliğiyle mümkün olabileceğini savunuyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ABD ve Avrupa'da yaklaşan seçimlerin Ukrayna'yı daha az destekleyen liderleri yönetime getireceğini iddia ediyor. Ukrayna ise bağımsız ve egemen bir devlet olarak hayatta kalabilmek için varoluşsal bir savaş veriyor. Bu mücadelenin ortasında Ukrayna halkı bir de iç siyasi çalkantılarla boğuşuyor. Tüm bu belirsizlikler ise Ukrayna halkını zafer üzerine düşünmeye sevk ediyor. 2024 yılı Ukrayna için önemli zorluklar içeriyor. Savunma hatlarını güçlendirmek için ayrılan yeni yardım, Ukrayna'nın zayıf noktasının azalan mühimmat tedariki olduğunu gösteriyor ve sınır boyunca devam eden yıpratma savaşının muhtemelen devam edeceğini gösteriyor.
Süregiden belirsizlik
ABD, Avrupa, Rusya ve Ukrayna olmak üzere ilgili taraflardan hiçbiri savaş alanında zafer peşinde koştukları sürece sadece savaşın şiddetini artıracaklar. ABD ve müttefikleri, dengeleri değiştirecek yeterli askeri destek sunamadıkları sürece Ukrayna'yı Rusya ile müzakereye zorlamamalıdır. Aksi takdirde çatışmanın süresini uzatmaya yönelik nafile bir çaba daha fazla Ukraynalının hayatını riske atacaktır. Çatışmayı çevreleyen belirsizlikler ve AB ile ABD'nin parçalanmış siyasi manzaraları, Türkiye gibi tüm taraflarla dengeli ilişkileri olan başarılı bir arabulucunun bu süreçteki önemli rolünü ortaya koyuyor.