Türk mutfak medeniyeti eşsiz lezzet hazineleriyle dolu.

Geleneksel yöntemlerle üretilen ürünlerimiz, doğal olduğu kadar lezzetli yapısıyla da talep görüyor.

Türkiye, doğusundan batısına; güneyinden kuzeyine zengin gıda çeşitliliğine ve mutfak kültürüne sahip.

Binlerce yıllık birikimle bu topraklarda gelişen gıda ve yemek kültürü, Osmanlı Devleti döneminde zirve yapmıştır.

Çorba çeşitlerimiz, peynirlerimiz, turşularımız, tencere yemeklerimiz, ballarımız, tatlılarımız, kebaplarımız…

Hepsi özel tariflerle hazırlanan eşsiz lezzetler.

Gelin görün ki bu kadar zenginliğin vârisleri olarak lezzetlerimizi yeteri düzeyde koruyamadık, anlatamadık, tattıramadık!

Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir vurdumduymazlık göremezsiniz! Binlerce özgün gıda ve yemek çeşidine sahip olmamıza rağmen, uluslararası arenada tescil edilen ürünlerimiz bir elin parmakları kadar!

Haksızlık etmeyelim, son 10 yıldır bu alanda bir kıpırdanma, biraz silkelenme göze çarpıyor. Örneğin, Avrupa Birliği'nden (AB) coğrafi işaret tescili alan ürün sayımız 20’ye yaklaştı!

Bu tescil gayretini, kendine gelişi neye borçluyuz diye merak edenlere hemen hatırlatayım.

Yunanistan’a borçluyuz efendim!

Bir miktar da Rumlara, az biraz da Ermenilere.

Baklava, cacık, kokoreç, yoğurt, hellim peyniri...

Liste uzayıp gidiyor.

Biz kulağımızın üstüne yattıkça adamlar cesaretlendi!

2005 yılında Yunanistan ve Kıbrıslı Rumların "Türk baklavasını" sahiplenmesi, Türkiye'de uyanış ve silkelenme sürecini tetikledi.

Dönemin Gaziantep Sanayi Odası (GSO) Yönetim Kurulu Başkanı Nejat Koçer'in elini çabuk tutması, Gaziantepli baklava ustalarının kararlılığı ile bir skandalın önüne geçilmiş oldu.

2005 yılında "Antep baklavası" ibaresinin coğrafi işaret olarak tescili için Türk Patent Enstitüsüne başvuran GSO, iki yıllık bekleyişin ardından 2007 tarihinde tescili almayı başardı.

Sonrasında da uluslararası tescil süreci hızlanmış oldu. Nihayetinde 2009 yılında başvurusu yapılan Türk baklavası, AB tarafından 2013 yılında tescil edilmiş oldu.

Bu ürünü 2016'da tescil edilen Aydın inciri, 2017 yılında tescillenen Malatya kayısısı takip etti.

"Gaziantep baklavası"nın onaylanmasıyla başlayan tescil serüvenimiz, 2020 yılında beş ürünle zirve yapmış olsa da tescilli ürün sayımızın çok yetersiz olduğunu ifade etmek isterim.

Ne kadar acı!

Türkiye'nin sekizde biri kadar nüfusa sahip Yunanistan'ın AB'den alınmış tam 113 tescili var. 

Ülkelerin "tescilli ürün" dağılımını merak edenlere hemen özet bilgi vereyim.

AB'de şu an tescil alan bin 550 ürün var.

En çok tescile sahip ülke 352 ürünle İtalya. 256 tescilli ürünle Fransa ikinci, 240 tescille İspanya üçüncü, 140 tescille Portekiz dördüncü, 113 tescilli ürünle Yunanistan beşinci durumda.

"Ezine peyniri"nin Avrupa Birliği’nden coğrafi işaret tescili almasıyla Türkiye’nin coğrafi işaret tescili alan ürün sayısı 18 oldu.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, AB'de 45 coğrafi işaret ve beş geleneksel ürün adıyla ilgili çalışmaların devam ettiğini, çok yakında başka ürünlerin müjdesini vereceklerini ifade ederek bizi sevindirdi.

Son 10 yılın performansına bakıldığında, tescilli ürün sayımız kaplumbağa hızıyla da olsa artıyor. Bu artış bizi hem umutlandırıyor hem de mutlu ediyor.

Umarım bu sayı daha da artar.

AB’den tescil alan Türkiye’nin yöresel ürünlerini merak edenler için hemen sıralayalım.

Bugüne kadar AB’den tescil alan ürünlerimiz; Gaziantep baklavası, Aydın inciri, Malatya kayısısı, Aydın kestanesi, Milas zeytinyağı, Bayramiç beyazı, Taşköprü sarımsağı, Giresun tombul fındığı, Antakya künefesi, Suruç narı, Çağlayancerit cevizi, Gemlik zeytini, Edremit zeytinyağı, Milas yağlı zeytinyağı, Ayaş domatesi, Maraş tarhanası, Edremit Körfezli çizik zeytini ve Ezine peyniri olarak sıralanıyor.