Fahri Sarrafoğlu / ÖZEL - İSTANBUL’un sembol binalarından biri olan Sirkeci’deki Büyük Postane, ihtişamı ve dikkati çeken mimari yapısıyla 110 yıldır tarihe tanıklık ediyor. Posta ve Telgraf Nezareti olarak faaliyete geçen binanın tasarımını Mimar Vedat Tek yaptı. Mimar Tek, İzmit Saat Kulesi ve Kastamonu Hükümet Konağı ile adından söz ettiren bir mimar olsa da asıl şöhretini Posta ve Telgraf Nezareti binası ile kazandı. İhtişamı ve mimari yapısı ile dikkati çeken binanın yapımına 1905’te başlandı. Haberleşme alanında sıkı bir denetim ağı kuran II. Abdülhamid döneminde yapımı başlayan binanın resmi açılışı ise 23 Temmuz 1909’da gerçekleşti. II. Abdülhamid, binanın sağlam bir şekilde yapılmasını istediği için inşaata başlandıktan sonra masraflı olmasına rağmen binanın döşemelerinin demir putrellerle yapılmasına karar verildi.

*Yazı dizisinin 1. bölümü: İstanbul’a Abdülhamid Han mührü!

*Yazı dizisinin 2. bölümü: İstanbul’da 2. Abdülhamid Han İmzası... Darülaceze’yi kendi parası ile kurdu

RESMİ AÇILIŞI GÖREMEDİ

Binanın temeli kazılırken altın ve gümüş Osmanlı paraları atıldı. Binanın açılışı II. Meşrutiyet’in birinci yıl dönümünde 23 Temmuz 1909’da yapıldı, ancak 2. Abdülhamid 27 Nisan 1909’da tahtan indirildiği için bu görkemli binanın resmi açılışını göremedi.

Yıldız Sarayı
II. Abdülhamid’in Dolmabahçe Sarayı’ndan ayrıldıktan sonra yönetim merkezi olarak seçtiği ve otuz üç yılını geçirdiği Yıldız Sarayı’nın, imparatorluğun içinden geçtiği zorlu süreçte oldukça anlamlı bir yeri vardır. Dolmabahçe Sarayı’nı hem babası Sultan Abdülmecid ve amcası Sultan Abdülaziz’in yaşadıkları dramatik olaylardan ötürü hem de denizden ve karadan kuşatılması kolay olduğu için terk eden II. Abdülhamid, tahta çıkmasının üzerinden geçen yedi aylık sürenin sonunda buraya taşınmış, Yıldız Kasırları bu dönemden sonra “Yıldız Saray-ı Hümâyûnu” olarak anılmaya başlanmıştır. Yıldız Sarayı, II. Abdülhamid döneminde devletin idari merkezi olmanın yanında, yıllar içinde eklenen pek çok yapı ve imalat tesisiyle birlikte aynı zamanda bir kültür ve zanaat merkezi hâline bürünmüştür. Bünyesindeki basımevi, fotoğraf atölyesi, tiyatro, resim galerisi, ufak müzeler, müzik stüdyosu ve gözlemevi bulunması Yıldız Sarayı’nı bir kültür-sanat mekânı olarak nitelemeyi mümkün kılar. Öte yandan sarayın içine, padişahın ilgilendiği alanlardan biri olan çini ve porselen eşyaların üretiminin yapılacağı bir çini fabrikası kurulmuş, saray geleneksel kültürün yaşatıldığı bir üretim merkezi hâline gelmiştir.

YILDIZ ÇİNİ VE PORSELEN FABRİKASI

TÜRK çini sanatını canlandırmak, yeni bir yön ve hız vermek amacıyla Sultan II. Abdülhamid (1876-1909) tarafından 1891 yılında Yıldız Sarayı bahçesinde Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu adıyla kurulmuştur. Üretime başlayan Fabrika, 1894 depreminde zarar görmüş, aynı yıl İtalyan Mimar Raimondo d’Aronco’ya yeniden yaptırılmıştır. Sultan II. Abdülhamid’in sanata olan ilgisi, Batı ülkelerini görüp yeni teknolojilerin ülkeye getirilme isteği, Anadolu’da yüzyıllar boyunca geliştirilmiş olan çini ve seramik sanatının yeniden canlandırılması düşüncesi, bu fabrikanın yapımında etkili olmuştur. Fabrikanın kuruluşunda gerekli olan ileri teknoloji, her türlü malzeme ve kalıp, Fransa’daki Sèvres ve Limoges fabrikalarından getirilmiştir. Yıldız Çini ve Porselen Fabrikası’nda üretilen eserlerin tümünde, fabrikanın orijinal amblemi olan ay-yıldız damgası ve eserin üretildiği yıl yer alır. Bazı eserlerde de, sanatçının adı, Osmanlı arması, sultanın adının baş harfl eri ve tuğrası bulunmaktadır.

MARANGOZHANER İNŞA ETTİRDİ

DOSTLUK kurduğu ülkelerin hükümdarlarına burada üretilen çini ve porselenlerden hediyeler gönderen padişah, marangozluk zanaatına da özel bir ilgi duymuş, sarayda hususi bir marangozhane inşa ettirerek, burada özellikle oymacılık konusunda değerli çalışmalara imza atmıştır. Sultan II. Abdülhamid, Yıldız Sarayı’ndan 1909 senesinde ayrılmak zorunda kalmıştır. 31 Mart Vakası sonrasında tahttan indirilerek Selanik’e gönderilen padişah, 1912’de İstanbul’a geri döndükten sonra Yıldız Sarayı’nda hiç bulunmamış, yaşamının geri kalan yıllarını Beylerbeyi Sarayı’nda geçirmiştir.

***
istanbul’a kazandırdığı diğer eserler

II. Abdülhamid Han, padişahlığı süresince sadece imparatorluğun sınırlarını koruyabilecek bir yönetim anlayışı sergilemekle kalmamış, döneminde gelecek yılların alt yapısını oluşturacak birçok alanda eserlere de imza atmayı başarmıştır. Yazı dizimizde bahsedilen çok sayıda eserlerden başka Abdülhamid Han, İstanbul’un ve devletin ihyasına ilişkin aşağıdaki eserlerin de günümüze kadar ulaşmasına vesile olmuştur.

· Çapa mektepleri, Gurebâ hastanesinin ilâve pavyonları,

· Bugün hâlâ bütün İstanbul'u ihya etmeye devam eden Hamidiye çeşmeleri

· Üsküdar'da Şabanağa Tekkesi civarındaki mektep ve binâları,

· Beykoz cam fabrikası,

· Sultanahmet sanâyi mektebi,

· Yüksek ticaret mektebi binası,

· Küçükçekmece kibrit fabrikası,

· Hereke dokuma fabrikası,

· Beyoğlu Kadın Hastanesi,

· Güzel Sanatlar Akademisi, 

· Yüksek Ticaret Mektebi,

· Yüksek Mühendis Mektebi ve yatılı kız lisesi,

· Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi,

· Kâğıthane'de Poligon…

· Terkos suyunu İstanbul'a getirdi.

· Üsküdar Lisesi, Rüştiye mektepleri

· Yeni PTT binâsı,

· Osmanlı Bankası,

· Hamidiye kâğıt fabrikası,

· Kadıköy havagazı fabrikası,

· Osmanlı Sigorta şirketi,

· Küçüksu Barajı

· Hamidiye Yüksek Ticaret Mektebi

· Galata Tophane rıhtımı,

· Dolmabahçe saat kulesi,

· Mum fabrikası,

· Şimdiki İstanbul Erkek Lisesi binası,

· İstanbul-Selânik demiryolu,

· Bakırköy Akıl Hastanesi,

· Haydarpaşa rıhtımı,

· Modern Arama Mektebi,

· Dilsiz ve sağırlar okulu,

· İstanbul-Köstence kablo hattı.

· Haydarpaşa istasyon binası…

Editör: TE Bilisim