Corona virüs salgını tüm dünyayı tehdit etmeye devam ediyor. Hastalığı atlatanların yaşadıkları ise ibret olacak nitelikte. Konya’da yeni tip koronavirüse (Kovid-19) yakalanan ve yaklaşık 3 hafta hastanede tedavi gören inşaat mühendisi Hakkı Agah Ermumcu, immün plazma tedavisiyle sağlığına kavuşarak hayata tutundu. Ermumcu, yaşadığı zorlu tedavi sürecindeki sıkıntıları basın mensuplarıyla paylaşarak, Koronavirüsle mücadele tedbirlerine uyulması konusunda çağrıda bulundu. Peki, Koronavirüs sürecinde neler yaşanıyor? İşte Ermumcu’nun günlerce devam eden tedavi sürecinde yaşadıkları…

Koronavirüs sürecinde neler yaşanıyor?

Hakkı Agah Ermumcu (40), temmuz ayının ortalarında ateşlendiğini ancak sıcak hava ve klima nedeniyle rahatsızlanmış olabileceğini düşündüğünü anlattı.

Emin olmak için Kovid-19 testi yaptırmak istediğini ancak herhangi bir belirtisi olmadığı için hastanelerin de kalabalıklığından çekinerek yaptırmadığını ifade eden Ermumcu, ateşinin düşmemesi üzerine özel bir hastanede kan tahlili yaptırdığını, kanında enfeksiyon olması nedeniyle antibiyotik tedavisine başlandığını anlattı.

Ermumcu, gece yükselen ateşinin gündüz normal seviyelere düştüğünü, onun dışında hiçbir belirtinin olmadığını dile getirerek, şunları kaydetti:

‘Tat ve koku almamda da hiçbir sorun yoktu, boğaz ağrısı belirtisi yoktu. İşime gidip geliyordum, sadece ateş var. Üçüncü günün sonunda Beyhekim Devlet Hastanesine gittik, akciğer tomografisi çekildi. Buzlu cam görüntüsü diye tabir edilen şeyin tüm ciğerimde gözüktüğünü söyleyerek, beni hemen izole bir odaya alıp, hızlı bir şekilde tedaviye başladılar.’

‘Saç telinizin ucundan kemiklerinize, iliklerinize kadar ağrılar başlıyor’

Hastanedeki ilk gün halsizliğin başladığını, ikinci günden itibaren nefes almakta güçlük çektiğini belirten Ermumcu, şöyle devam etti:

‘Odada yalnızım. İlaçlarınız kapıdan veriliyor, yemekleriniz kapıya bırakılıyor. Kesinlikle odanıza girilmiyor. Hızlı bir şekilde kötüleşiyorsunuz. Eşim ve çocuklarım şehir dışındaydı, onlar geldi. İlk gün görüntülü olarak ailenizle konuşuyorsunuz, ‘İyiyim, merak etmeyin, atlatacağım’ diyorsunuz ama ikinci günden itibaren artık telefonla konuşacak takatiniz de kalmıyor. İnsanlara bir kelime bile cevap verecek gücünüz kalmıyor.

Saç telinizin ucundan kemiklerinize, iliklerinize kadar ağrılar başlıyor. Ateşi düşüremediler. Ateşim artık 40’a çıktı. Nefes darlığı da başladı. Yemek yiyemiyorsunuz, boş mideye o ilaçlar giriyor. Yemek yiyemediğiniz için vücut enerji toplayamıyor, daha kötü hale geliyorsunuz. Yeterli oksijen alamadığınız için kalp atışlarınız hızlanıyor. Mutlaka öleceğimizi biliyoruz. İnançlı, iman eden insanlarız fakat bu olayın dramatik noktası şu; normal bir hastalık değil, aşısı yok, yalnızsınız, çıkmazdasınız.’

Ermumcu, hastaların tek başlarına mücadele ettiğini vurgulayarak, bu süreçte güçlü bir psikoloji gerektiğini belirtti.

Fiziksel olarak bir travma yaşadığının altını çizen Ermumcu, ‘Ben ve ailem psikolojik bir travma geçirdik. Ulaşamama, çaresizlik, hepsi üst üste. Ben orada acılar çekiyorum, eşim ve oğlum pencerenin önünden bana sesleniyorlar, moral vermek istiyorlar ama kalkıp bakamadım bile. Gücüm yoktu.’ şeklinde konuştu.

Sigara içmediğini ve herhangi bir hastalığı olmadığını vurgulayan Ermumcu, Kovid-19’un bir anda bütün vücudunu ele geçirdiğini, 3 hafta tedavi gördüğünü söyledi.

Boğulma hissi yaşadığını anlatan Ermumcu, yoğun bakımda hastalık bir adım daha ilerlediği için psikolojik olarak da çöküş olduğunu kaydetti.

Sağlık personelinin fedakarca çalıştığına işaret eden Ermumcu, şöyle konuştu:

‘Bir o hastaya bir bu hastaya canla başla koşturuyorlar. Tulumlar içindeler. Onlar da fiziksel olarak yüzde 100 güçlü değiller. Hareket kabiliyetleri kısıtlı, nefes almaları düşük, klimalar çalışmıyor. Önce insanların entübe olduklarını, sonrasında vefat ettiklerini görüyorsunuz. Ölüm mutlaka yaşayacağımız son, buna iman ediyoruz fakat veda edemeyeceksiniz, bu korkutuyor. Çok zor.’

‘Birkaç saat sonra vücudumdaki kıpırtıyı hissettim’

Hakkı Agah Ermumcu, immün plazma tedavisi gördüğünü ifade ederek, şöyle devam etti:

‘Plazma ilk vücuduma verildiği gece, birkaç saat sonra vücudumdaki kıpırtıyı hissettim. O an daha çok ümitlendim. Ertesi gün ikinci plazma ünitesi takıldı ve sonrasında toparlama sürecim başladı. Kendimi ara ara deniyordum. Oksijeni çıkartıp ne kadar kendim nefes alabileceğimi denedim. 1-2 gün içinde bu sürelerin arttığını hissettim. Allah devletimize zeval vermesin. Tüm imkanlarıyla vatandaşı için yaşlı, genç demeden çalışıyorlar. Müthiş bir mücadele var. Hiç tanımadığım insanlardan iki ünite plazma geldi. Ben bu plazmalarla yaşama tutundum. Bunun da benim boynumun borcu olduğunu düşündüm ancak dışarıdan plazma aldığım için plazma veremeyeceğimi söylediler.’

Genç olmasına rağmen tedavi sonrası nefes alışverişinin eskisine göre çok zor olduğunu belirten Ermumcu, ‘Eski gücüm yok. İnşaatlarda inip çıkıyoruz, artık bir kat çıkıp dinleniyorum.’ ifadesini kullandı.

Ermumcu, virüsün nereden bulaştığının çok bir önemi olmadığını dile getirerek, sözlerini şöyle tamamladı:

‘Bu virüs her yerde. Herhangi bir anda kapabilirsiniz. Siz hastalandıktan sonra bir de üzerinizde vebal var. Bu süreçte farkında olmadan ya da sizin ciddiyetsizliğiniz yüzünden, sorumsuzluğunuz yüzünden başka insanlar çok ağır zarar görebilir. Maske tahmin edemeyeceğiniz kadar ciddi bir konu. O kadar büyük bir koruyucu ki bu maske. İnsanlar bunu çene altı ya da kollarına takarak bir aksesuar gibi düşünüyorlar ama sizi, çocuklarınızı, ailenizi koruyan maskedir.’

Editör: TE Bilisim