Muhammed Şimşek / Özel Gündem / İstanbul

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) kararları doğrultusunda Meclis’te görüşülerek yasalaşan “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi” tepkilerin odağı haline geldi. Teklife karşı çıkanlar söz konusu yasanın her fırsatta Türkiye aleyhinde manevra yapan Batı’nın sopasına dönüşebileceğini düşünüyor. AK Parti cephesinde de aykırı seslerin yükselmesine yol açan yasayı taraflara sorduk.

“Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi” hem mecliste hem meclis dışında hararetli tartışmaların gölgesinde TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı. Derneklerin yurtiçi ve yurtdışında yürüttüğü yardım faaliyetlerinden aynı şekilde yardım toplama kampanyaları yürütmelerine, Derneklerin denetimlerinden mal varlıklarına el konulması ve cezai yaptırımlara kadar birçok konuyu ele alan yasaya en büyük itiraz haliyle sivil toplum kuruluşlarından geldi.

SİVİL TOPLUM RAHATSIZ

Muğlak ve yoruma açık maddelerin dernekler üzerinde her fırsatta Türkiye’yi ve Müslümanları terörist göstermeye çalışan Batı’nın elinde bir sopaya dönüşeceğinden endişe eden sivil toplum kuruluşu temsilcileri kanun teklifi mecliste yasalaşsa da Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından veto edilmesini bekliyor. Aksi halde BMGK’nın talepleri doğrultusunda çıkarılan yasanın Türkiye’nin başta S-400 sürecinde yaşadığı sıkıntılara benzer olarak yerli ve milli projelerini yürüten firmaları da hedef almaya varıncaya kadar finansal yaptırımları berberinde getireceği kanaati hâkim.

HUKUKÇULAR TEDİRGİN

Hukukçular ise yasa teklifinde yer alan maddelerin hukukun evrensel ilkesi olan öngörülebilirliği ortadan kaldırdığı gerekçesiyle söz konusu maddeler üzerinde daha geniş çaplı ve istişareye dayalı bir çalışma yapılarak ortak bir metin çıkarılması gerektiği görüşünü savunuyor. Avukatlara getirilen “ihbar zorunluluğu şartı” üzerinden müvekkilleriyle aralarındaki sır saklama hakkının zarar göreceğini ileri süren hukukçular söz konusu maddelerin yeniden gözden geçirilmesini istiyor.

SAHAYI MI TERK EDİYORUZ?

Meclise gelir gelmez teklife ilk tepki gösteren isimlerden biri olan Avukat Gülden Sönmez’e göre Türkiye sisteme dahil bir ülke olarak kendisine dayatılan maddelere karşı biraz daha ayak sürüyebilir ve kendine yönelik bir operasyona zemin hazırlamanın dışına çıkarabilir. Zira Sönmez gazetemize verdiği demeçte “11 Eylül’den beri bir sürü operasyonlar yapıldı, hesaplar bloke edildi, bazı STK’lar kapatıldı. Türkiye için söylemiyorum. İslam dünyası için söylüyorum. Şimdi tüm bu uluslararası hukuk düzleminde Türkiye’nin taraf olması sebebiyle Türkiye bu kanunu çıkarmak zorundayım diyor ve buna dayanarak bir düzenleme yapıyor. Tabi böyle yaparken de öyle bir yetkiler tanıyor ki Türkiye. Bu kanun teklifiyle biraz da çünkü bence bu boyutu çok hesap edilmemiş bir teklif. Biz bu sahada olabilecek bazı operasyolara karşı sahayı terk ediyoruz. Yani mesela MASAK değil mali eylem görev gücü eliyle Türkiye’de şüphe kaydıyla operasyon yapmalarına zemin hazırlıyoruz. Bana göre de bu gerçekten egemenlik gücünüzü, erkinizi kısmen de olsa bir yapıya BM Güvenlik Konseyi kararlarına binaen terk etmek” ifadelerini kullandı.

Av. Gülden Sönmez

PRANGAYA ZEMİN OLUŞTURUYOR

AK Parti içinden bir isim olan Hüsnü Tuna’ya göre ise “(2.maddenin) gerekçesinde ‘BMGK kararları ile yasaklanan nükleer,balistik füze programları ve diğer faaliyetlerle ilgili olarak organizasyonlara veya bunlar tarafından doğrudan yada dolaylı olarak kontrol edilen veya bunlar adına veya hesabına hareket eden kişi ve kuruluşlara veya bunlar yararına fon toplanmasının’ yasaklandığı belirtilmektedir. S400 tartışmasında Türkiyeyi vazgeçiremeyenler, müeyyide uygulamayı sağlayacak kanunlarla vazgeçirmeye çalışacaklar,onun zemini hazırlanıyor. (Devletlerin dışında balistik füzelerle ilgilenen hangi STK vardır.ABD ve İsrail Güdümündeki örgütler hedef alınacaksa bunun için bizim kanun çıkarmamız gerekmez. Onları cezalandıracak mevzuatımız var ülkemizin. ABD ve İsrail’in karşı çıkmalarına rağmen Pakistan, İran gibi nükleer çalışma yapan ülkelere karşı Türkiye’yi kullanamayan güçler bu kanunla yol almak isteyeceklerdir.” değerlendirmeleriyle öne çıktı.

Hüsnü Tuna

YETERİ KADAR İSTİŞÂRE EDİLMEDİ

Kanun teklifini içeren maddelerin kapsadığı avukatlar, barolar, dernekler ve diğer tüm sivil toplum kuruluşlarıyla istişare edilmediği ve bu durumun telafisi güç sonuçlara yol açabileceğine dikkati çeken Hukukçular Derneği Başkanı Ahmet Yılmaz ise “BMGK’nin alacağı kararların güvenirliğini ülke olarak ‘Dünya 5’ten Büyüktür’ sloganıyla sorguladığımız bir dönemde bu konseyin insafına kendimizi bırakmak bizce büyük bir sakıncadır.Bu konseyin kararlarıyla birlikte istenilen kişi, kurum, şirket veya STK’ların malvarlıkları dondurulabilecektir. Türkiye’nin işbirliği içinde bulunduğu yerli veya yabancı kişi, şirket, dernek veya kuruluşların herhangi birinin BMGK’nin ilgili listesinde bulunması halinde finans sağlamak bir yana ülkemiz dahi bu kişilerle iltisaklı olduğu için zan altında tutulabilecektir” dedi.

Muğlak noktalar var

Teklifin bazı maddelerinin muğlak olduğuna işaret eden Yılmaz, “Bu düzenleme ile avukatlar da özellikle danışmanlık hizmeti verdikleri işlemlerde isabetsiz bir yükümlülük altına sokulmuşlardır. Yükümlüler nezdinde veya bunlar aracılığıyla yapılan veya yapılmaya teşebbüs edilen işlemlere konu malvarlığının yasa dışı yollardan elde edildiğine veya yasa dışı amaçlarla kullanıldığına dair herhangi bir bilgi, şüphe veya şüpheyi gerektirecek bir hususun bulunması halinde bu işlemlerin Avukatlar tarafından Başkanlığa bildirilmesi zorunlu kılınmıştır. Aksi taktirde ihlâl eden avukat, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. En önemli sorunlardan biri ise; şüpheyi gerektirecek hususun muğlaklığıdır. Bu gerekliliği kimin ve nasıl takdir edeceği belli değildir” diye konuştu.

Ahmet Yılmaz-Hukukçular Derneği Başkanı

AVUKATLAR ZORDA BIRAKILIYOR

Mevcut metinde iki temel problem olduğunu düşünen Avukat Cavit Tatlı ise “Birincisi derneklerle ilgili bu yardımlar ve derneklere kayyım atanmasıyla. Derneklerle ilgili bir kayım atanması birde eskiye dönüş hükümet komiserleri vardı. Eskiden dernekleri denetleyen ona benzer bir düzenleme getirilmeye çalışılıyor. Bu noktada itiraz var. Birinci itiraz. İkinci itiraz da avukatlara ihbar yükümlülüğü getiriyor. Yani bu iki düzenlemede hem dernekler noktasında hem de avukatlar noktasında ki düzenleme ikisi de bizim kabul edebileceğimiz düzenlemeler değil.

Birincisi avukatlar nezdinde avukatlık tamam hem kamusal meslektir. Aynı zamanda avukatların kendi kanunu özel düzenlemeler nezdinde, müvekkilleriyle arasında sır yükümlülüğü vardır. Ayrıca yargılama yapmıyoruz. İhbar ettin daha sonra farklı bir sorun çıktı ne yapacaksın. İhbar ettiğin kişi ile müvekkil-avukat ilişkisi olmaz. Yani avukatlığın ruhuyla bağdaşmayan bir düzenleme. Bunun neresinden tutarsan tut elinde kalıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Av. Cavit Tatlı

ORTADA BİR BİLGİ KİRLİLİĞİ MEVCUT

Kanun teklifini meclise getiren AK Parti cephesinde ise söz konusu maddeler üzerinde yapılan eleştirilerin bilgi kirliliğinden kaynaklandığı düşünülüyor. Konuyla ilgili özellikle kanun teklifini hazırlayan ve mecliste teklifin savunması görevini üstlenen AK Parti Milletvekili Abdullah Güler’e ulaştık. Güler “Kanun teklifinde yer alan değişikliklerle FATF’in ülkemize yönelik taleplerinin yerine getirilmesinin yanı sıra daha etkili ve iyi bir denetimle şeffaflığın ve hesap verebilirliğin sağlanması suretiyle vatandaşlarımızın hayır duygularının suiistimal edilmesinin engellenmesi, sivil toplum alanındaki iyi örneklerin çoğalması ve STK lara olan güvenin artması ile sivil toplumun sahada güçlenmesi hedeflenmektedir” dedi.

2019’de dernekler üzerinde yapılan denetimlerin sivil toplum kuruluşlarının doğru yönetilmediği, bilgi ve belge eksikleri olduğu yönünde kötüye bir gidiş tablosuyla karşılaştıklarını belirten Güler, üç temel konuda talepte bulunan BMGK’nın diğer bütün ülkelerden talep ettiği şekilde bir kanun teklifi hazırladıklarını vurguladı. Mülki amir iznine tabi tutulan yardımların kanunlara riayet eden hiçbir dernek için sınırlama getirmediğini ifade eden milletvekili Güler, dernek tabelası altında toplumsal faydadan çok kumar oynatan, horoz dövüştüren veya uyuşturucudan elde edilen kara parayı aklamaya kalkan yapıların daha sıkı denetimi için çaba sarf ettiklerini dile getirdi. Güler ayrıca, yasa dışı bir durum tespit edildiğinde derneğin yönetimine görevlendirme yapılmasının da yasalara uygun hareket eden hiçbir sivil toplum kuruluşunu rahatsız etmemesi gerektiğini vurguladı.

AK Parti İstanbul Milletvekili Abdullah Güler

Editör: TE Bilisim