Sümeyye Aksu / Ankara / Özel Haber

Dünyayı etkisi altına alan ve ölümcül seyreden yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını, başta kronik hastalıklara sahip olan kişiler olmak üzere tüm toplumu tehdit etmeye devam ediyor. Koronavirüs, her geçen gün çok daha fazla kişiye bulaşarak hayatlarını tehdit ederken, solunum yolu rahatsızlığı bulunan kişiler, solunum sistemi mekanizmalarının bozulmasına bağlı olarak çok daha büyük risk altında kalıyor. Kovid-19’a bağlı oluşan pnömoninin genellikle fark edilmeden geliştiğini ve pek çok belirtisinin Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) şikayeti ile karışabildiğini belirten Prof. Dr. Arzu Mirici, her iki hastalığın da nefes darlığı, yorgunluk, geçmeyen balgamlı öksürük gibi semptomlar gösterdiğine dikkati çekti. Pandemi süreci dolayısıyla kaygılar yaşayan KOAH hastalarına önemli bilgiler veren Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) KOAH Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Arzu Mirici, risk grubundaki bu hastaların ne yapmaları ve nasıl korunması gerektiğini Diriliş Postası’na anlattı.

Prof. Dr. Arzu Mirici

KOAH ÖNLENEBİLİR BİR HASTALIKTIR

KOAH çağımızın en önemli hastalıklarından biri olmaya devam ediyor. KOAH, akciğerde hava akımını sağlayan bronşlarda kalıcı darlık, sürekli inflamasyon ve ilerleyen dönemde oksijen oluşumunun azalması ve solunum sıkıntısına varan kronik bir hastalıktır. Bir başka ifadeyle, bronşit olunduğunda yaşanan hissin sürekli hale gelmesi, eforla nefes darlığının oluşması ve en kötüsü bir aşamadan sonra artık geri dönüş şansının kalmamasıdır. Dünyada 600 milyon, Türkiye’de ise 6 milyon insanı etkisi altına alan KOAH’ın en önemli halk sağlığı sorunlarından biri olarak bilindiğini söyleyen Prof. Dr. Mirici, bununla birlikte KOAH’ın önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu belirtti. KOAH’ın bağışıklık sisteminin bozulan hava kalitesine verdiği yanıt olduğunu ifade eden Prof. Dr. Mirici, sadece akciğerlerin değil, vücudun tüm organların etkilendiği sürekli bir hastalık olduğunu kaydetti.

Solunan havanın kalitesini iyileştirirken diğer yandan bağışıklık sistemini doğru yöntemlerle desteklemek gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Mirici sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bunlar: yeterli ve dengeli beslenme, sağlıklı bir uyku süreci, yaşa ve bedene uygun egzersiz ile stresle başa çıkmayı öğrenmek olmalı. Akciğer sağlığımızı korumak için öncelikle genel sağlığımıza dikkat edilmeli, dengeli ve sağlıklı beslenmeli, tütün ve tütün ürünlerinden kaçınmalıyız. Zararlı olabilecek iç ortamlardaki hava kirliliği önlenmeli, açık ortamlardaki hava kirliliğinden uzak durulmaya çalışmalıyız. Yaş, cinsiyet ve fiziki duruma uygun olarak düzenli egzersiz yapmalıyız”

KOAH’TA ÇEVRESEL FAKTÖRLERİN ETKİSİ

KOAH’ın solunan havanın kalitesini etkileyen her türlü faktörle ilişkili olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mirici, hastalığa neden olan faktörlerin: başta sigara olmak üzere havayı kirleten unsurlar olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti:

“Sanayileşme ve taşıt egzozları ile oluşan kirlilik özellikle büyük kentlerde önemli olurken, kırsal alanda partikül ve gaz kirliliği çeşitli nedenlerle sorun olabiliyor. Bunların başında pişirme ve ısınma amaçlı yakıt kullanımı ve hayvansal ürünler geliyor. Hava kirliliği ile mücadelede, kirlilik kaynaklarını kontrol etmek kadar ormanların korunması ve artırılması da önem taşıyor. Özellikle partikül (parçacık) kirliliği ile başa çıkmada ormanların ve genel anlamda yeşil alanların katkısı çok önemli”

KOAH’A YAKALANMA YAŞI DÜŞÜYOR!

Türkiye’de 40 yaş üstü her 5 kişiden birinde KOAH olmasına rağmen doktora 10 KOAH hastasından sadece birinin başvurduğu ve doğru tanı aldığı bilinmektedir.

Prof. Dr. Mirici, KOAH’a yakalanma olasılığının daha erken yaşlara indiğini bildirdi.

Bu hastalığın en önemli risk faktörünün sigara kullanımı olduğunu vurgulayan Mirici, “Ülkemizde yaklaşık 16 milyon insan sigara içiyor. Sigara dışında bu hastalığın ortaya çıkmasında solunan havanın kirlilik miktarı ve süresi ile ilişkisi var.

Kirli bir havayı uzun süre soluma halinde hastalığın daha genç yaşlarda görülmesi beklenebilir. Ayrıca kişisel duyarlılıkta önemlidir. Bazı kişiler daha erken hastalığa yakalanabilir” dedi.

KOAH HASTALARI VİRÜSE KARŞI RİSK ALTINDA

Araştırmalara göre kovid-19’a yakalanan KOAH’lı hasta sayısının yüksek olmasa da en çok korunması gereken gruplardan birisi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Mirici, “KOAH hastaları kısıtlı akciğer kapasiteleri nedeniyle kovid-19 infeksiyonunu daha ağır geçirebiliyor” dedi. Bu nedenle KOAH hastası ve birlikte yaşadığı kişilerin genel önlemlere sıkı sıkıya uyması gerektiğinin altını çizdi.

KOAH hastalarının öncelikle herkesin uyması gereken kurallara: yani evde kalmaya, maske takmaya ve el hijyenine daha çok dikkat etmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Mirici, “Ayrıca nefes açıcı ilaçları düzenli kullanmaya devam etmelerini ve kesinlikle kesmemelerini öneririm. İlaçlarını bırakmaları hastalığın kontrolünü bozacağı için kovid-19’a yakalanma risklerini arttıracaktır. Pandemi döneminde dışarıya mümkün olduğunca çıkmamalı ve ev egzersizlerini de ihmal etmemeli. Eller (hasta ve yakınları da) düzenli olarak yıkanmalı, sosyal mesafeye özen gösterilmeli, sık sık temas edilen yüzeylerin temizliği sağlanmalı, eller yıkanmadan yüze temas edilmemeli. Ateş yüksekliği, nefes darlığında artış, vücut ve kas ağrısı, tat, koku kaybı gibi şikayetleri hissetmeye başladıklarında vakit geçirmeden hastaneye başvurmalıdır” dedi.

KOVİD-19’DAN KORUNMA ÖNERİLERİ

KOAH, astım, bronşiektazi gibi kronik akciğer hastalığı olanların Kovid-19’dan korunması için, normalde önerilen korunma önlemleri dışında özel ek bir korunma yöntemi yoktur. Ancak, KOAH ve astım tanısı almış kişilerin bronşit ya da zatürreye daha kolay yakalanabileceği, hatta bu solunum yolu enfeksiyonlarının onlarda daha ağır seyredebileceği unutulmamalıdır. O nedenle genel olarak önerilen korunma önlemlerini kronik akciğer hastalarının titizlikle uygulamaları gerekmektedir.

Eller sabunla en az 20 saniye boyunca düzenli olarak yıkanmalıdır. Eğer su ve sabun yoksa alkol temelli dezenfektan solüsyonlar kullanılabilir.

Her durumda, olabildiğince, yıkanmamış ellerle gözlere, buruna ya da ağıza dokunmaktan kaçınılmalıdır.

Enfeksiyonu olan kişilerle yakın temastan kaçınılmalıdır.

Hastaların mümkün olduğunca evden çıkmamaları, öksürürken ya da hapşırırken ağız ve burunlarını mümkünse kâğıt mendille kapatıp, mendili çöp kutusuna atmaları gereklidir. Kâğıt mendil yoksa ağız ve burunlarını kollarının iç yüzüyle örtmeleri önerilir. (bu şekilde ellerinin görece temiz kalması ve virüsün el teması yoluyla yayılmasının önlenmesi amaçlanır) Hasta kişilerin maske takması da virüsün saçılmasını ve bulaşmayı azaltmaktadır.

Hasta kişinin elle temas ettiği yüzeylerin düzenli olarak temizlenmesi önerilir. Bu yüzeylerin temizliğinde kullanılan klorheksidin, biguanidler gibi dezenfektan maddeler bazı astım hastalarında bronşlarda daralmayı tetikleyebilir. Bu nedenle astımlı hastalar yüzey temizleyici olarak bu tür maddelerden kaçınmalıdır.

Editör: TE Bilisim