Ebru Okanlar / Diriliş Postası / Röportaj

“Sağlık çalışanları mart ayından bu yana çok yoruldu, bu süreçte Cerrahpaşa Hastanesi olarak en önde Kovid’le savaştık ve savaşmaya da devam ediyoruz.” açıklamasını yapan İstanbul Cerrahpaşa Başhekimi Doç. Dr. Zekayi Kutlubay, koronavirüs sürecinde yaşadıklarını Diriliş Postası’na anlattı.

İstanbul Cerrahpaşa Başhekimi Doç. Dr. Zekayi Kutlubay

EVDE KALIN

Hastanenizin son durumunu anlatır mısınız? Ne kadar Kovid-19 var, artış nedir?

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi olarak mart ayından beri Kovid’in en ön safhasında çarpışıyoruz ve üniversite hastaneleri arasında Cerrahpaşa hastanesi en çok hasta yükü çeken hastanelerin başında geliyor. Bizim nisan-mayıs ayında Kovid’den dolayı yatan toplu hasta sayımız yaklaşık 235 kişi civarındaydı. Şu anda bizim yatan hasta sayımız bu rakama yakın fakat bizim bir de Kovid-19 çocuk hastalarımızda var artı olarak Kovid yoğun bakımında yatan hastalarımız var. Bu hastaların sayısı maalesef ki nisan-mayıs ayına göre daha fazla oldu. Hasta sayımız artış gösterdi. Artı olarak bu hastaların çoğu da maalesef ki entübe durumundalar ve bu hastalarında ikinci ve üçüncü hastalıkları da var. Çocuk kliniğinde de hem yoğun bakımda hem serviste olan hasta sayısı yine nisan-mayıs ayına göre biraz daha fazla. Toplam hasta sayımız aslında nisan-mayıs ayından daha az bunun nedeni ise ilk zamanlar nisan-mayıs ayında bizimde de hastalığı çok tanımıyor olmamızdı, bizde hastalıktan çok korkuyorduk, şu an olduğu gibi bir bilgimizde yoktu, biz de hastalığı öğrendik aslında.

“Şimdiye kadar ağır grip geçirdiğim de oldu ama beni hiç bu kadar sarsan bir hastalık olmadı.” şeklinde konuşmuşsunuz. O döneminizi sizden dinleyebilir miyiz, neler hissettiniz, neler yaptınız?

Yaklaşık 9 hafta kadar önceydi. Yaygın kas ağrılarım ve öksürüğüm başlayınca ve bizim dermatoloji ana bilim dalında da birkaç doktor arkadaşımızın testi pozitif çıkınca dedim ki tamam artık kesin Kovid-19’a ben de yakalandım. Hemen geldim testimi yaptırdım ve pozitif çıktı. Kan testleri yaptırdık bir şey var mı diye ama o iyiydi. Fakat dediler ki öksürük var tomografi çekelim. Tomografiyi çektik belki akciğerde tutulum var, o meşhur buzlu cam görüntüsünü gördüler. Yatıralım seni dediler, ben de kendimi çok yatıracakmış gibi hissetmediğim için ben evde kendimi izole ederim bir sıkıntı olursa da hemen gelirim zaten hemen beni yatırırsınız dedim. İlaçlara başladılar, evde geçirdim, kendimi izole ettim, sonuçta eşim var, iki çocuğum var onlara da bulaştırma ihtimalim vardı ama şükür ki onlar kapmadılar. İlk zamanlar çok ateşim yükselmedi ama yaygın kas ağrısı, kemik ağrıları, baş ağrısı çok yaygındı. Birkaç gün sonra koku ve tat gitti, halsizlik başladı, iştahsızlık başladı ama yemek zorundasın direnci arttırmak gerekiyor çünkü virüsle savaşıyorsunuz bir yandan. Arkasından dört beş gün sonra kemik, kas ağrıları azalmaya başladı fakat bir yandan bel ağrılarım çıkmaya başladı. Bu bel ağrısı sandalyeye bile oturtturmuyordu, uzanma ihtiyacı hissediyordum. Onuncu günden sonra iyileşmeye başladım, belirtilerim azaldı, on dördüncü gün sonunda testim de negatif çıkınca görevimin başına tekrardan döndüm. Tabii ki bu süreçte de haberleşiyorduk iletişim içerisindeydik fakat 15. günde tekrar görevimin başına dönmek iyi hissettirmişti.

HASTANEYE ZİYARETÇİ YASAĞI

Salgın döneminde hastanenizde ne tür değişiklikler yaptınız, daha neler yapmayı düşünüyorsunuz?

Aslında biz neler yaptık; hastanenin alet edevat ihtiyacı vardı çünkü sonuçta yoğun bakım yatak sayılarında artış vardı. Bunlar arttığı zaman hastanın ihtiyacı olan pompalar, beslenme pompaları, monitörler ve benzeri şeylere ihtiyacımız vardı bunları en azından hem gelen bağışlarla hem hastane alımına çıkarak o eksiklerimizi kapadık. Bir hayırsever kurum sahra bete bağışladı bize, bir başka kurum röntgen cihazı bağışladı, bir başka kurum bu dediğim pompalardan bağışladı. Biz aslında alet edevatımızı da güçlendirdik. Sağ olsun sağlık bakanlığımız her açıdan da bizi destekledi, ihtiyacımız olan kişisel ekipmanları işte maskeden tutun eldiven gibi azalan malzemelerimiz vardı onların hepsini denetim malzemeleri ofisi üzerinden sağlık bakanlığımız temin etti. Şu an da depolarımızda da var hiçbir sıkıntı çekmiyoruz. Biz ayrı bir bina daha ayırdık Kovid’li olan hastalar için diğer hastalara zarar vermesin diye. Hastaların endişeleri vardı artık hastaneye gelmeye Kovid-19 yüzünden. Biz de çok zorunda olmadıkça hastaneye gelmeyin dedik hastalarımıza. Oda sayılarını indirdik bulaşma olmasın diye, hastaneye ziyaretçi yasağı getirdik, tek refakatçi olmasını istedik, elimizden geldiği kadar giriş çıkışları kontrol altına aldık.

Fransa’nın dünyanın dört bir yanına Fransızca, İngilizce ve Arapça yayın yapan kanalı France 24, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde çekimler yaptı. Türkiye’nin sağlıktaki başarısı anlatıldı. Neler oldu sizden dinleyebilir miyiz?

O, dönemde sosyal medyadan yurt dışından haberler geliyordu, görüntüler geliyordu. Türkiye çok kötü durumda diye haber geliyordu. İlk başta ama asıl kötü kendileriydi, yatan hastalar, ceset torbaları üst üste atılmış, yoğun bakımlar dolu, yoğun bakıma hasta kabul etmiyorlar ya da daha kötüsü yoğun bakıma hasta almıyorlar, seçiyorlardı. İşe bu adam 90 yaşında zaten iyileşmez gibisinden şeyler söyleyip evine gönderiyorlardı.

Onlar geldiler gördüler ki Cerrahpaşa, Türkiye’deki sağlık sistemi daha iyi, daha planlı. Onlar da dediler ki: Türkiye’nin sağlık sistemi daha sistematik daha iyi ve daha hazırlıklı. Dolasıyla ülkemize övgüler yağdı ve hepsi aynı şekilde yayınlar yaptılar.

MASKE-MESAFE-HİJYEN!

Bu hastalığa yakalanmamak için sizin özel söylemek istediğiniz tedbirler var mı?

Biz biraz gevşemeye müsait bir milletiz herhalde, kuralları çok takmıyoruz. Toplum olarak bu işin ciddiyetini tam idrak edemedik. Aslında insanların ne halde olduklarını görseler kendilerine bir çeki düzen veririler diye düşünüyorum. Evet biraz kuralları esnettik hala ne kadar yasaklarımız olsa da toplu yemekler, restorana gitmeler, dışarı çıkmalar, gezmeler, aile içi buluşmalar vesaire şeyleri çok da bırakmadık. Aslında üç kurala mecburen uymamız gerek; maske takmak, mesafeye dikkat etmek hijyen, temizliğe dikkat etmek. Artık yani her ne kadar bu kurallara uyarlarsa kendilerinin yararınadır.

2021 HAZİRAN’A KADAR!

Sizce daha ne kadar Kovid-19 gündemimizde kalacak, bir öngörününüz var mı?

Bu konu hakkında 3 seçenek var ya virüs rotasyona uğrayacak ve zararsız hale gelecek ama maalesef ki öyle bir belirti yok, ya ilacı çıkacak net bir ilacını vereceğiz ama böyle bir şey de yok ya da aşısı çıkacak aşı çalışmaları hâlâ devam ediyor. Ve şuanda da Cerrahpaşa Hastanesi olarak iki aşının faz-3 çalışmasında yer almaktan gurur duyuyoruz. Bunların bir tanesi Alman aşısı diye bilinen aşısı. Bunun çalışması biti muhtemelen ocak ayından itibaren piyasaya sürülmeye başlanılacak. Bu aşının başarısı %94, %95 civarında. Ya da ikinci aşı, bu aşının çalışması bizde hâlâ devam ediyor; Çin aşısı. Bu da faz-3 çalışma bu da bitince seri üretime geçecek.

Toplumun en az %75 ini aşılamamız gerekiyor ki bizi toplum bağışıklığı dediğimiz seviyeye erişebilelim. Bu da demek oluyor ki en az 60 milyon vatandaşımızı aşılamamız gerekiyor demektir. Benim öngörüm 2021 Haziran ayına kadar bir ne olacağını görelim; kaç kişi aşılanacak, ne kadar geçireceğiz. 2021 Haziran ayında daha net konuşuruz ama muhtemelen 2021’i de sıkıntılı geçireceğiz gibi duruyor. Ama inşallah bir an önce çıkar ve yanılırız.

Editör: TE Bilisim