TBMM Genel Kurulunda, depreme karşı alınabilecek tedbirlerin araştırılarak deprem yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla AK Parti, CHP, HDP, MHP ve İYİ Parti’nin Meclis araştırması önergeleri birlikte görüşüldü.

Ortak önerge üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz alan Samsun Milletvekili Bedri Yaşar, acılar üzerinden siyaset yapmayacaklarını ve çözüm önerilerini paylaşmak istediklerini belirterek, şu an yapılması gerekenin, deprem bölgeleriyle ilgili deprem master planlarının bir an önce hazırlanması olduğunu söyledi.

Yıkılması gereken binalar ile toplanma merkezlerinin tespit edilmesi, güçlendirilmesi gereken binaların acilen ele alınması gerektiğini aktaran Yaşar, kentsel dönüşüm projelerinin bir an önce hayata geçirilmesini istedi.

İmar barışından yararlandırılan binalarla ilgili de depreme dayanıklılık konusunda tespit çalışmaları yapılması gerektiğini anlatan Yaşar, depreme dayanıklılık bu binalarda söz konusu değilse yıkılıp, paraların da iade edilmesi önerisinde bulundu.

Yaşar, ayrıca bir fay kanunu çıkarılarak ülkedeki fay hatlarının tespit edilip imar planlarının buna göre hazırlanmasını istedi.

“DEPREMLER YENİ VERGİLER KONULARAK ÖNLENEMİYOR”

İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan da deprem vergilerinin durumunu sorarak, şöyle konuştu:

“Depremle beraber toplum hafızası bu deprem vergilerini de unutmadı. Toplum hala aynı soruyu sormaya devam ediyor. Bu paraların akıbetini bilen de yok. Birçok konuda deprem vergisi ödüyoruz, bu paralarla binaların güçlendirilmesi ve deprem güvenliği sağlanması gerekiyordu. Deprem vergilerini ne yaptınız diye sorduğumuzda okul, yol yaptık diyorlar. Okul, yol yapmak için topladığınız 2 trilyon doları ne yaptınız? Sorduğumuzda, sizin o işlere aklınız ermez diyorlar. Toplanan para 37 milyar dolar. Bu para ile 1 milyon 850 bin ev yapılabilir, 7 milyon nüfuslu yeni bir kent yapılabiliyor. Depremler, yeni vergiler konularak önlenemiyor. Asıl mesele depremden toplanan paraların nereye harcandığı da değil, asıl mesele hem hükümet hem millet olarak risk algımızın ne kadar yüksek olduğudur.”

Türkkan, depremin bir güvenlik sorunu olduğuna işaret ederek, vatandaşların da en temel haklarından birinin, ödedikleri vergilerin karşılığında depreme karşı alınacak önlemleri de içeren güvenlik hizmetlerini talep etmek ve vergi gelirlerinin nereye harcandığını sorgulamak olması gerektiğini dile getirdi.

“SERTİFİKASIZ KİŞİLERİN İNŞAATLARDA ÇALIŞMALARININ ÖNÜNE GEÇİLMELİDİR”

MHP İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncu da Türk devletinin gücü ve birlik duygusuyla İzmir’de depremin izlerinin silineceğine, yaraların kısa sürede sarılacağına inandığını söyledi.

Uzmanların Narlıdere’nin belli bölgelerinin, Alsancak ve Konak’ın kıyıyla bağlantılı olan kesimleri ile Bayraklı, Karşıyaka, Çiğli ilçelerinin riskli bölgeler olduğunu aktardığını ifade eden Kalyoncu, “En çok riskli olarak görülen alanlar Karşıyaka, Çiğli ve Menemen hattını kapsayan bölge olduğu açıklanmıştır. İzmir tektonik bir kent olup deprem üreten faylara sahiptir. Deprem üretecek olan bu faylar yerleşim yerlerinden geçmektedir. Bilimsel çalışmalara göre İzmir’de deprem üretme potansiyeline sahip 13 aktif fay hattı bulunmaktadır. Bu fayların önemli bir kısmı kentin içerisinden geçmekte ve olası büyük depremlerde yıkıcı etkisi büyük olabileceği ifade edilmektedir.” şeklinde konuştu.

Kalyoncu, özellikle 1999 yılı öncesi yapılan binaların risk içerdiğini vurgulayarak, bu noktada etkin kamu denetiminin sağlanamadığını aktardı.

Yapılacak çalışmalarda jeoloji mühendislerinin etkin rol oynaması gerektiğinin altını çizen Kalyoncu, “Afet tehlikelerine karşı Ar-Ge çalışmalarına ağırlık verilmelidir. Tüm il merkezlerinde uzman afet yöneticileri aracılığıyla eğitim ve tatbikat yaptırılması önemlidir. Sertifikasız kişilerin inşaatlarda çalışmalarının önüne geçilmelidir. Yapı malzemelerinin ömrü uzatılmalıdır. Mevcut yapılarda riskin belirlenmesi gerekmektedir. Kamu tek bir merkezden bilgilendirilmelidir. Deprem bölgeleri haritalarının yenilenmesi de önemlidir. Riskli binalarda oturmak tercih edilmemeli, ölümcül kurnazlıklara izin verilmemelidir. İzmir’de olduğu gibi alüvyon zeminli alanlarda yapılaşmaya izin verilmemelidir.” ifadelerini kullandı.

HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni de Bayraklı ilçesinde şu an bir can pazarının yaşandığını, enkaz alanında çalışma yürüten tüm ekiplere şükranlarını sunduğunu söyledi.

Deprem mağduru vatandaşlarla dayanışmanın önemine değinen Çepni, şöyle devam etti:

“Bu koşullarda konuşmak çok güç. Deprem öldürmez, öldüren denetimsizlik, önlemsizliktir. Bu yıkımlara sebep olanlarla aynı acıyı yaşamıyor, aynı gözyaşını dökmüyoruz. Türkiye’de nüfusun yüzde 95’i deprem bölgesinde yaşıyor. Ortada bir sürpriz yok. Bayraklı ilçesi bundan 30 yıl önce bamya tarlasıydı. Uyarılara rağmen bu yapıların inşasına göz yumuldu. İmar affına konu konutlar yeniden ele alınmalıdır.”

“HAYAT VEREN BİR YERDİ, ŞİMDİ HAYAT ALAN BİR OVA OLDU”

CHP İzmir Milletvekili Kamil Oktay Sındır da bölgedeki yurttaşların ihtiyaçlarının belirlenmesinin herkesin görevi olduğunu ifade etti.

Bornova bölgesinin daha önce tarım arazisi olduğunu anlatan Sındır, şunları kaydetti:

“İmar barışı ile insanları kötü yaşam koşullarına mahkum ediyorsunuz. Deprem değil, çürük binalar öldürüyor. Nice depremler yaşadık ama hala akıllanmadık. Bornova Ovası geçmişte hayat veren bir yerdi, şimdi hayat alan bir ova oldu. Devletin birçok kurumunun raporları vardır. İktidar tarafından daha önce 58 kez reddedilen önergenin bu defa kabul edilmesini ve kurulacak komisyonun çalışmalarının ülkemize, milletimize ve insanlığa her şeyden önce iyilikler, yararlar getirmesini diliyorum.”

“1 MİLYON 350 BİN KONUTUN DÖNÜŞÜMÜ SAĞLANMIŞTIR”

AK Parti Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ise 1999 depreminden sonra deprem zararlarının azaltılması noktasında bir paradigma değişikliğine gidildiğini, ciddi kararlar alındığını aktardı.

Minsolmaz, Türkiye’nin deprem kuşağı üzerinde bir ülke olduğunu, sadece depremler değil diğer afetlere ilişkin de yaşanan geçmişteki süreçlerin, bu konuların sadece deprem değil bir afet yönetimi bütünü içerisinde ele alınma gerçeğini de ortaya koyduğunu anlattı.

Türkiye’nin tektoniği, jeolojisi, topografyası ve iklim özelliklerinin, bu afetlerin bundan sonra da olacağı, küresel ısınma da dikkate alındığında tüm dünya genelinde afetlerin artarak devam edeceği gerçeğini ortaya koyduğunun altını çizen Minsolmaz, şunları ifade etti:

“1999 depreminden sonra deprem zararlarının azaltılması konusunda gerçekten ülkemizde bir paradigma değişikliği yaşandığını görmek lazım. Depremden sonra AFAD tarafından Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı 2012 yılında yürürlüğe sokulmuştur. Gerek imar mevzuatında gerek diğer bağlı mevzuatlarda, önemli düzenlemeler yapılarak ciddi kararlar alınmıştır. Yapı denetim sistemi, riskli alanlarda rezerv yapı alanlarının tespiti ve 1 milyon 350 bin konutun dönüşümü sağlanmıştır. Kentsel dönüşüm seferberliğiyle deprem tehlike ve risklerini belirleyip bunlara karşı gerekli tedbirleri alarak yerleşim alanlarımızda nitelikli, yeni yapı stoku oluşturulması amacıyla önemli işler yapılmıştır.

Ülkemizin en önemli sorun alanlarından biri olan depremlere ilişkin hazırlıklı olmak, depremlerin oluşturacağı zararları başta yaşam olmak üzere en aza indirebilmek için Meclisimizce yapılabilecek yeni yasal düzenlemeler, teknik, idari ve hukuki düzenlemeler mevcuttur. Planlı, güvenli, sürdürülebilir ve depreme hazırlıklı yaşam alanlarının oluşturulması için yapılacakların tespiti ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılması ve bu hususta bir komisyonun teşekkül edilmesini önemsiyoruz.”

Genel Kurulda konuşmaların ardından yapılan oylamada, 5 parti grubunun ortak önergesiyle depremde alınması gereken tedbirlerle ilgili Meclis Araştırma Komisyonu kurulması kabul edildi. Komisyon 22 üyeden oluşacak; çalışma süresi, başkan, başkanvekili, sözcü ile katip üyenin seçimi tarihinden itibaren 3 ay olacak ve gerektiğinde Ankara dışında çalışabilecek.

Editör: TE Bilisim