Halep’te, Arakan’da, Filistin’de, Bangladeş’te, Musul’da, Doğu Türkistan’da ve mazlumların kanının aktığı her yerde, “Türkiye güçlensin” diye dua eden mazlumları istismar edip, mazlumların dua ettiği Türkiye’yi zayıflatmaya çalışanların sürdüğü davaların hepsinden beriyiz. Güçlü Türkiye için çalışmak; ümmet için çalışmaktır çünkü Türkiye Türkiye’den büyüktür…

Ufku yaşadığı şehirden öteye gidemeyip en uzun mesafesi 90 yıllık sınırlarda takılan, serveti biriken para olarak tanımlayan, bayraktaki hilale “ay” diyen, tarihi 1923 yılında başladı zanneden şuurzuların hali, sıradan bir gaflet değil kasten sürdürülen bir zillettir. Türkiye “hayatta kalma” eşiğini geçmiş “ayakta kalma” sürecini tamamlamış “ayağa kaldırma” dönemini geçmiştir. Başkanlık sistemi, 2071 yılında nihayete erecek onurlu bir mücadelenin ilk adımı olacaktır. Ümmet coğrafyasının tamamında siyasi ve duygusal sembol olarak Erdoğan’ın etrafında toplanan ümmet 2071 yılında okunacak tarihin kahramanları olarak yazılırken, hainler topraktan önce zihinlerde çürüyerek yok olacaklardır. Recep Tayyip Erdoğan’ın Başkomutan sıfatıyla başlattığı mücadele sosyolojik bir süreçtir ve engellenemez. Abd Doumany’in fotoğrafını çektiği masumun yüzündeki kan, sancağın düştüğü yerden kalkacağının acı ama şerefli bir işaretedir. Süleyman Şah, Moğol saldırında yaralanmış bir çocuğun yüzündeki kanı görünce eliyle silerken söylediği gibi: “Bu kavga ne boy ne oymak ne de obanın kavgasıdır. Bu sabinin yüzündeki kan, nizamı âlemin işaretidir…” 

Editör: TE Bilisim