MERVE TELİMEN

‘Düşünüyorum o halde varım’ diyor. Bu düşünce kaygılı bir duşüncedir. Bir insan, daha doğrusu neyi veya neleri kaybettiğini düşünebilen bir insan bunları söyleyemez. Bu deyiş ‘Düşünüyorum o halde düşündüren var.’ ‘Düşünüyorum o halde düşündüklerim var.’ ‘Düşünüyorum o halde savaşacağım.’ şeklinde olursa var olduğunu iddia edenlerin dem vurdukları hatırı sayılır mefhumlar ‘Her çağda mağlup’ olmak yetisini kaybeder ve mensubiyet hasletini hatırlar ve hatırlatır.

Bu sizler kimisi için boş lakırdı olabilir. Fakat bir insanın var olma kaygısı gütmesi kişinin ” teknolojik debdebelerin hükmettiği bu uzay çağı dünyası”nın terennümleriyle gitgide eksilmesini ve sonunda tükenmesini teşkil ediyor.

Kişinin, var olma kaygısı duymasına sebebiyet veren bir diğer mefhum: Hümanizm.

Hümanizm zahirde “insan-merkezcillik”tir. Yani tanrı-merkezcillik geri plana atılır ve bir anlamda reddedilir, insan-merkezcilliğin ön plana alınması anlamına gelir.

Fakat aslına gelince o; yoz bir çarpıklık, menfîleştirici bir ruha götüren ve tahrip edici bir ruh hegemonyasıdır.

“Hümanist dünya görüşü insanları geleneğe, vahye karşı kışkırtan bir akım. İnsanı ilahi bir konuma getiren; vahiyden ve gelenekten, ahiret düşüncesinden koparan bir şey. İnsan ve insanın ürettikleri dışında hiçbir kutsal tanımıyor.(Ayşe Şasa)

İşte bu kutsal tanımayış; tanımayanı kutsallaştırmaya götürüyor. Var olma kaygısı, kutsallaştırılanın mebni olduğu kaynakların sarsılabilir olmasından dolayı her yerde boy gosteriyor,

Çünkü geçici…

Çünkü bütün zevkler tadılmalı…

Kişinin düşünce hayatının, manevi yaşantısının bu şekilde sağlam olmayan temeller üzerine inşa edilişi kişiyi nihilizmle bezeli bir takım ruh maceralarına sürükler. Mesela Sylvia Plath’ın Sırça Fanus’u yabancılaşma, ötekileşme, iletişimsizlik ve ölümcül bir yalnızlığı batının bakış açısıyla anlatılmasından dolayı bu maceraya iyi bir örnektir.

Hümanizmin muhatap aldığı, etki ettiği bir kesimin var olması onun bir burjuva sisteminin olduğunu kanıtlıyor. Hümanizmin despotluğu nerede ve kime geçiyor bu zaten belli… Mesela Kemal Tahir’e göre “Dünya’nın en namussuz sömürüsü olan burjuva sömürüsünü örtbas etmek için ileri sürülmüş bir duman perdesidir.”

Zor bir soru olacak belki ama burjuva örtbas edilebilmiş mi?

Kim kimi örtüyor ya da örtülen var mı? Şu anda kullandıkları hastalıklı ölçütler hangi sistemi temsil ediyor?

Nitekim Batı insana, insanın taşıyamayacağı bir yük yüklemiştir. Oysa İslam insana “Var oldum kayrasıyla Vareden’in / Eşref-i mahlukat nedir bildim” dedirtecek bir himmet bağışlar.

Editör: TE Bilisim