Ayşe Uslu

Bir dakika! Benimle biraz düşünür müsünüz?Ben 18 yaşında Müslüman bir genç kızım diyelim ki sizin kızınızım:

“Evet saygıdeğer annecim ve babacım size bir şey itiraf etmek istiyorum ama utanıyorum. Günlerdir onlarca erkekle beraber saatlerce geziyorum üstelik aramızdaki mesafe bir veya iki santim. Baba dur kızma… Bunu sen de biliyorsun aslında!Hatta bunu yapmam için bana para bile veriyorsun. Anne sana noluyor? Neden böyle bakıyorsun? Bunu yapmaya iki dakika geç kalsam kıyameti koparmıyor musun? Yahu bu otobüse binmeden nasıl gidebilirim okula?”!

Yazının başında belki çok farklı şeyler düşündünüz her gün Müslüman bir genç kızın, kadınınve de erkek kardeşlerimizin yaşamak zorunda olduğu durum budur. Tanımadığı onlarca erkeğin veya kadının nefesinin ensesinde olması, taciz edici bakışların sahibinin sadece bir kaç ayak uzağında olması… İnanın yaşadığımız ve alıştığımız ve her geçen gün inanç ve değerlerimize yabancılaştığımız bu durum her gün biraz daha kendimize olan saygımızı azaltıyor. Ben bir genç kızım ve bu pencereden konuşabiliyorum. Biliyorum ki ülkemde ve yaşadığım şehrimde birçok erkek de bu durumdan şikâyetçidir! Kim ister ki hiç tanımadığı bir kadının, telefonda konuştuğu mahremiyetini dinlemek? Hatta bir kaç karış dibinde olup dakikalarca hem karşı cinsi rahatsız etmeyerek hem de sınırlarını koruyup neredeyse hazır ol vaziyetinde bir asker gibi seyahat etmek… Taciz etmediği halde (ki tacizci sapıkların bahsini açmıyorum bile) sırf kalabalıkta tutunacak yer bulamayıp karşı cinsten birinin üzerine düştüğü için tacizci yaftası yemek… Belki günde yüzlerce kez yaşanıyor bu durum.

Dönelim hanım kardeşlere… Yaşanan tacizler, laf atmalar bilinçsizce hareketler… Ne kadar zor ne kadar meşakkatli bir yolculuk üstelik her gün tekrarlanıyor. Bunu yaşamak zorunda değiliz dinimiz, aileyapımız, değerlerimiz buna müsaade etmez. Kimseden anlayış dilenmemize de gerek yok! Bu bizim hakkımız. Bana haram olan bir elin hatta onlarca elin hapsinde seyahat etmek zorunda değilim.

Bu cümleleri duyan ya da okuyan birileri “Binme o zaman kardeşim!” diyerek modern dünyanın gerçeklerini hatırlatacak! Modern dünyanın gerçekleri mi yoksa Allah ve Rasulü’nün hakikatleri mi benim ardı sıra gitmem gerek… Onlar bilmiyorlar ki ben cennet hesabı yapıyorum… Ve de son nefesime kadar da vazgeçmeyeceğim!

Neden vazgeçeyim hakkımdan? Şehir içinde ve şehir dışında karşı cinsten ayrı ayrı seyahat etmek benim de hakkım. Hem benim bu düşünce ve isteklerimi çağdışı diyenler. Adına “gelişmiş ülke, ultra sonik toplum” dediğiniz ama benim için Asrı Saadet ilkesi üzere olmayan her toplum gelişmemiş bir toplum demektir. Hem biliyor musun? Senin hayalini kurduğun işte o toplumlar da mahrem bölge ya da özel alan diye bir alan mesafesi var? O toplumlar da kadın ve erkelerin araçlarını park edecekleri park yerleri bile ayrılırken neden ben inancımın gereği olan ayrı olmayı istemeyeyim?

Hem biliyor musun? Ateizmin en yaygın olduğu Japonya da bile kadınlar için ayrı toplu ulaşım araçları olduğunu? Avrupa’da “Pink Road” isteyen feministlerin isteğine destek verirken onu sosyal ve hukuk devleti olarak görürken neden ben gerici oluyorum? Laikliğin başşehri Paris de kadınlar için ayrı toplu ulaşım seferleri düzenlendiğini sanırsam bilmiyorsun? Bir kadın bir yerde tacize uğrayınca kurumların önlem almadığında ve cezası kaldığından tepkini gösteriyorsun! “Kahrolsun sistem!” diye bağırıyorsun…Hem politik düşüncesi ve inancı ne olursa olsun insan fıtratının değerlerini öldürmediyse herkes sevdiği insanları kadınları ona zarar verebilecek her şeyden korumaya çalışır… Kısacası bir soru “Çok sevdiğin annene ya da çok sevdiğin kız kardeşine biraz da sen gibi düşüneyim çok sevdiğin kız arkadaşına bir başka erkeğin rahatsız edici gözlerle baktığında ne hissediyor, o ana ne yapmak istiyorsun?” bana cevap vermeden düşün…

Toplu ulaşımdan uzak toplu ulaşımın gerçeklerinden uzak yaşayan yetki sahipleri siz bu işin nesinde duruyorsunuz? Teknik şartnamede yerine getirilmeyen bir durumdan rahatsız olup hesap soran onay vericiler… Din günü sorulacağınız hesaba hazır mısınız? Bir gün masanızda okurken bir gazetenin ilk sayfasında kızınızın ya da eşinizin toplu ulaşımda tacize uğradığını yazan bir haber okusanız ne düşünürsünüz? Hiç rahatsız olmadınız değil mi çünkü sizin eşiniz, kızlarınız toplu ulaşım kullanmaz, onların ya kendi özel araçları vardır ya da parası benim vergilerimle ödenen özel makam araçları vardır? Bugün kimse size bunu sormuyor olabilir… Yarın her tacize uğrayan mağdur kadınlar sizden haklarını alacaklar… Her masum ve mağdur kadına dokunan pis eller ve pis gözler size ateş olarak dokunacaktır… Gelin ne bize ne de size ateş dokunsun…

Alışacaksın diyenlere…

Kimse kast sistemi gibi bir sistemi önüme koyarak paran yoksa böyle seyahat etmek zorundasın diyemez. Bu işte tuzu kuru yetkililerin ağız eyip bükmeleri onlara vebaldir. Konforlu arabalarında mücahitlik yapan birçok yetkilinin bu konuda hassasiyet göstermemesi sorumsuzluk ve ateşle dans etme çılgınlığı değil de nedir? Ateş korkutmuyor mu? Yoksa kurtaracak mı forslu araçların klimaları. Müslümanlar sokakta beni o halde görseler “iffetsiz!” Nidaları yükselir. Ama toplu ulaşım araçlarında mücahitlerin, mücahidelerin gardı ancak sırt çantaları olabiliyor…

Saygı duyun iffetime

Saygı duyun benliğime

Saygı duyun değerlerime…

Babamın beni bir çiçek gibi koruyarak yetiştirdiği yıllarıma saygı duyun. Bunu yapmak çok zor değil. Belki her toplu ulaşım aracına bir paravan ve bir iki ayırıcı uyarı levhası. Müslüman olmayan ülkelerde bile bu hassasiyet gösterilirken “namus ve iffet” kavramlarının en çok değer bulduğu toplumumda bu durumu yaşamak hatta şu yazıyı yazıyor/okuyor olmak bile utanç verici.

Sesimizi yükseltelim az bir maliyetle toplumumuza bu konuda şuur ve kişiliğe saygıyı öğretebiliriz. Tekrarlıyorum kimseden anlayış dilenmek zorunda değiliz özgürce seyahat etmek için Müslüman ve insan kimliğimizi korumak için iş/okul giriş ve çıkış saatlerinde Naziler’in toplama kampına benzemeyen bir ulaşım aracı istiyoruz. Dua ve umut ile…

Sırt çantasız çıkmam!

Editör: TE Bilisim