Yukarı Karabağ sorunu, Sovyetlerin dağılmasının ardından Ermenilerin bu bölgelerde hak iddia etmesiyle başladı ve Ermeniler 1991’de başlattıkları saldırılarla Hankendi’ni, 1992’de Hocalı ve Şuşa’yı işgal etti. Daha sonra Laçın, Hocavend, Kelbecer ve Ağdere’yi de ele geçiren Ermeniler, 1993’te Ağdam’a girdi. Ağdam’ı, Cebrayıl, Fuzuli, Gubadlı ve Zengilan illerinin işgali izledi.

Azerbaycan topraklarının yüzde 20’si işgal edilirken, 1 milyona yakın insan da doğduğu toprakları terketmek zorunda kaldı.

Taraflar, 4-5 Mayıs 1994’te, Bişkek’te, Bağımsız Devletler Topluluğu Parlamentolararası Meclisi, Kırgızistan Cumhuriyeti’nin Parlamentosu, Rusya’nın Federal Meclisi ve Dışişleri Bakanlığının inisiyatifiyle Bişkek Protokolü diye bilinen ateşkes anlaşması imzaladı.

Anlaşmayla, geniş çaplı saldırı ve operasyonlara son verildi. Kelbecer, Ağdere, Ağdam, Hocavend ve Fuzuli illerine konuşlandırılan Ermeni güçleriyle diğer bölgeleri savunmak için konuşlanan Azerbaycan güçleri arasında cephe hattı oluştu.

Mevzilerin inşa edildiği, siperlerin kazıldığı cephe hattı, Ermenistan’la sınırda bulunan Gazah, Ağstafa, Tovuz ve Gedebey illeri boyunca da uzandı. Birbirlerine çok yakın olan mevzi ve siperler arasındaki alanlara ise olası saldırıları önlemek için mayınlar döşendi.

Bişkek Protokolünün imzalanmasından günümüze kadar geçen 21 yılda yaşanan ateşkes, kağıt üzerinde kaldı ve çatışmalarda her iki taraf da kesin rakam verilmeyen fakat sayıları binlerle ifade edilen askerini kaybetti.

Uluslararası kuruluşlar çözüm bulamadı

Sorunu çözmek için oluşturulan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu’nun girişimlerinden de bugüne kadar sonuç alınamadı.

Belli aralıklarla her iki ülkeyi ziyaret eden ve yetkililerle görüşen Minsk Grubu’nun Rus, Fransız ve ABD’li Eşbaşkanları her defasında taraflara ateşkes ihlali yapmama uyarısında bulunmakla yetindi.

Süreçte, Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu, Ermenistan’ın işgal altındaki bölgeleri derhal boşaltmasını içeren talep eden dört karar kabul etti. Erivan yönetimi bu kararlara uymadı.

Azerbaycan tarafı çözüm sürecinin başlanması için Ermeni askerlerinin işgal altındaki bölgelerden çekilme şartını öne sürüyor. Azerbaycan, Yukarı Karabağ’a yüksek statülü özerklik vadederken, Ermenistan bu bölgenin Azerbaycan’dan ayrılarak bağımsız olmasını istiyor.

Yirmi yılı aşkın süre çözüm bulunamayan Yukarı Karabağ sorununda taraflar giderek sertleşmeye başladı. Son günlerde yaşanan çatışmalar nedeniyle her iki tarafta hem askeri hem de sivil kayıplar yaşandı. Azerbaycan Savunma Bakanlığının açıklamalarından derlenen bilgilere göre sadece eylülde Ermenistan 3 bin 574 kez ateşkes ihlali yaptı. Azerbaycan ise 4 bin 232 kez cevap ateşinde bulundu.

Taraflar, çatışmaların sorumlusu olarak birbirlerini suçlarken, can kayıplarıyla ilgili de farklı iddialar gündeme geldi. Her iki taraf da çatışmalarda karşı tarafın daha fazla asker kaybettiğini ileri sürdü. Yine Azerbaycan Savunma Bakanlığının bilgilerine göre, eylülde 4 Azerbaycan askeri şehit oldu, 21 Ermeni askeri ise öldürüldü. Karşı tarafının açıklamalarında ise eylülde 6 Ermeni askerinin öldüğü, 16 askerin de yaralandığı bilgisi yer aldı.

Son dönemde karşılıklı ateş sonucu sivil ölümlerde yaşandı. Ermenilerin 1 Eylül’de Azerbaycan’ın bir köyündeki düğün çadırına ateş açması sonucu biri çocuk üç sivil yaralandı. Ermenistan haber sitelerine göre, 24 Eylül’de yaşanan çatışmalarda üç sivil, Azerbaycan askerlerinin açtığı ateş sonucu hayatını kaybetti.

Silahların çapı büyüdü iddiası

Geçmiş yıllarda küçük çaplı silahların kullanıldığı cephe hattında, şimdi RPG-7 ve AGS-17 tipi bomba atarlar, 60 ile 82 milimetrelik havan topları, 107 milimetrelik çok namlulu topçu roketleri ile 120 milimetrelik D-30 obüs toplarının kullanıldığı iddiaları dillendirildi.

1994’teki ateşkesten sonra barış anlaşmasının imzalanmaması nedeniyle Azerbaycan ve Ermenistan hala savaş halinde. Kökeni yaklaşık yüz yıla dayanan Yukarı karabağ sorunu, iki ülkenin silahlanmaya ağırlık vermesi nedeniyle hem Azerbaycan’ın hem de Ermenistan’ın geleceğini de etkileyecek gibi görünüyor.

Editör: TE Bilisim