DENİZ BİLGEN / ANALİZ HABER

1992 İngiltere, 1997 Asya ve 1998 Rusya’da yaşanan ekonomik krizler, uluslararası finans spekülatörlerinin “YÜKSEK FAİZ VE DEVALÜASYON GEREKLİ” açıklamasının ardından halkın paniğe kapılıp döviz almasıyla başlamıştı.Krizlerin sonucunda ülke ekonomileri yüzlerce milyar dolar kaybederken, uluslararası finans spekülatörlerinin kazancı, bir haftada 2 milyar dolardı. 

Geçtiğimiz haftalarda,doların yükselişine halk dövizlerini bozdurarak karşılık vermesiyle dünyada bir ilk yaşandı.

Ekonomik krizler en basit tanımıyla bir ülkede politik, ekonomik nedenlerle baş gösteren ve o ülkenin temel ekonomik ve toplumsal yapısını temelden sarsan olaylardır. 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından geçen sürede ortaya çıkan ve dünyayı sarsan ekonomik krizlere baktığımızda krizlerin reel ekonomilerden yani mal ve hizmet üretimi, tüketimi nedeniyle değil, varlıkların aşırı değerlenmesi ya da bu değerlenme sonucu ortaya çıkan balonların patlamasın yüzünden olduğunu görüyoruz.

Son 24 yılda, dünyanın çeşitli ülkelerinde meydana gelen krizler incelendiğinde, ekonomik krizlerin, direkt olarak kâğıt üzerindeki varlıklarının kaybıyla ortaya çıktığını görülüyor. Oysa bu kayıpların, ekonomik durgunluk veya ekonomik depresyonla devam etmedikçe, gerçek ekonomiye etkisi yoktu. Diğer bir deyişle, ekonomik krizin yaşanması için ekonomik durgunluğun ya da durağanlığı toplum üzerinde panik havası oluşturması gerekmekte.

Uzmanlar, toplumda paniği oluşturan şeyin, spekülatörler olduğunu iddia ederken, Dünyaca ünlü finans spekülatörü George Soros bu durumu dönüşümsellik (reflexivity) teorisiyle açıklıyor. Soros’a göre, milyonlarca yatırımcının çoğu zaman irrasyonel olan cahilliklerinin ve önyargılarının yansıması olan finansal piyasaların, tamamıyla verimli kabul edilmesi mümkün değildir. Piyasa oyuncuları önyargılı olmakla kalmayıp, önyargılarıyla olayların akışını etkileyebilir. Bu durum, piyasaların gelecekteki olayları doğru olarak ön görmesi olarak algılanabilir ama aslında olan, bugünkü beklentilerin gelecekteki olaylarla örtüşmesi değil, gelecekteki olayların bugünkü beklentiler tarafından şekillendirilmesidir. Soros’un bu teorisine karşın ekonomik krizlerin toplumda oluşturduğu tahribat büyüktür. George Soros bu duruma rağmen yaptığı işle ilgili olarak, “Duygularınızı işinize karıştırmamalısınız. Eğer başarılı olmak istiyorsanız, o zaman yatırım yaparken mantığa ve disipline yer vermelisiniz” diye konuşur. Soros’un öne sürdüğü yatırımcının yanlış karar verebileceği tezi, onun yönlendirilebileceği gerçeğini de ortaya çıkartıyor. Nitekim Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından bu yana dünyada yaşanan ekonomik krizlerde bu durum açıkça görülür. Soros’un özellikle İngiltere’nin AB’den ayrılmasıyla ilgili olarak söyledikleri ve bu ülkelerde yaşananlar oldukça dikkat çekici.

AB dağılacak, İngiltere’yi zor günler bekliyor

İngiltere’nin bu yıl 23 Haziran’da yaptığı, Avrupa Birliği’nden çıkış sürecine (Brexit) yönelik referandum sonucunda, AB’den ayrılma kararı çıktığında Soros, göçmen krizi yüzünden Avrupa Birliği’nin dağılacağına dikkat çekip “Eğer İngiltere birlikten ayrılırsa bu da domino etkisi yapabilir” demişti. Ekim ayına gelindiğinde, İngiliz Sterlini Brexit açıklamaları sonrası 168 yılın en düşük seviyesine inerken, İngiltere’de ekonomik krizin ipuçları da kendini göstermeye başladı. Yatırımcılar, İngiliz Sterlin’ini satmaya devam ederken, İngiliz hükümeti de 2017 yılı büyüme tahminini yüzde 2.2’den yüzde 1.7’ye düşürdü.

Kazanan Soros oldu

Referandumun ardından 25 Haziran’da yazdığı makalede Soros, “Şimdi birçok kişinin korktuğu felaket senaryosu gerçekleşti ve bu durum AB’nin parçalanmasını pratikte geri dönülemez hale getirdi” dedi. Yapılan referandumda Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı çıkan İngiltere zor günler geçirirken, George Soros, yüksek kar elde etti. Referandum öncesi elindeki hisseleri satarak altın alan Soros, o dönemde, 1254 dolara kadar gerileyen altının ons fiyatının, referandumun ardından yüzde 8,3 yükselerek 1358.55 dolara çıkmasıyla daha da zenginleşti.

1992’de yaşanan Kara Çarşamba

Yaşananlar, spekülatörlerin ülkeler üzerindeki etkisini göstermesi açısından ilk olay değildi. 1992’de yine Soros’un yaptığı spekülasyon sonucu İngiliz Sterlini yüzde 14 değer kaybetmiş, Soros bir haftada 2 milyar dolar kazanmıştı. Her şey, 1992 Eylül’ünde Soros, İngiliz Sterlin’in değer kaybedeceğini ve Almanya’nın o dönemki para birimi olan Mark’ın değer kazanacağını ileri sürmesiyle başladı. Soros, yaptığı açıklamalarda, İngiliz ekonomisi kötüye gittiğini ve tuzağa düştüğünü vurgulayarak, aşırı değerlenmiş sterlinin devalüasyon riski altında olduğuna dikkat çekmişti. Soros bu açıklamaları yaparken, Soğuk Savaş boyunca Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmış Almanya yeni birleşmişti. Alman Merkez Bankası, 1920’lerde yaşadığı hiper enflasyonu ve Naziler’in iktidara gelişini unutmamış bu yüzden yüksek devlet harcamalarının enflasyona neden olmaması için faiz oranlarını yükseltmişti. Öte yandan, henüz euroya geçilmemesine rağmen, Avrupa Birliği’ne üye ülkeleri arasında EMS adı verilen paralarının birbirine oldukça dar bantlarda dalgalanmasına olanak veren sistem uygulanıyordu.

Faiz artırmak İngiltere’nin ölüm fermanı oldu

Almanya dışındaki ülkelerse işsizlikle mücadele ederken, faiz oranlarını artırmıyorlardı. Bu durum, uluslararası spekülatörlerin bu ülkelerde devalüasyon beklentisine girmesine sebep oldu. 8 Eylül 1992’de devalüasyon yapılacak iddiasıyla ilk büyük spekülatif atak başladı. Soros, İngiltere’nin kendi isteğiyle para anlaşmasını terk ederek sterlini devalüe etmesi gerektiğini yoksa buna mecbur kalacağını iddialı bir şekilde öne sürdü. Oysa daha üç gün önce Avrupa Birliği Maliye Bakanları İngiltere’de toplanıp mevcut durumun devam ettirileceğini açıklamıştı. Spekülatörlerin hedefinde İskandinav ülkeleri vardı. Bu ülkelerin para birimleri hem EMS para sisteminin kısıtlamalarına tabiiydi hem de Alman Markı’na karşı çapalanmışlardı. İngiltere de ERM sistemi içindeydi ve bir Sterlin, 2.95 Alman Markı ediyordu. Soros, 10 Eylül 1992’de 10 milyar dolar değerinde sterlin satıp, karşılığında Alman Markı aldı. Soros’un bu hamlesiyle Sterlin hızla değer kaybetmeye başladı. İngiliz Merkez Bankası yaşanan paniği fark ettiğinde Mark satıp Sterlin alarak değer kaybını durdurmaya çalıştı ama bu umutsuz bir çabaydı. 44 milyar döviz rezervinin 15 milyarını harcayan İngiliz Merkez Bankası’nın çabaları düşüşü engelleyemedi.

Bu sırada piyasada panik hızla yayılıyor, Sterlin’in değeri hızla düşüyordu. Bunun üzerine İngiliz Merkez Bankası, faizleri yüzde 2 artırdı ama değer kaybı devam etti. Daha önce yaşanmayan bu durum karşısında İngiliz finans tarihinde aynı gün içinde faizler ikinci kez artırıldı ama değer kaybı devam etti. 16 Eylül Çarşamba günü, İngiliz Sterlin’i Avrupa Döviz Mekanizması’ndan çıkarıldı ve devalüasyon kararı alınarak Sterlin’in değeri yüzde 16 düşürüldü. Yaşanan krizin sonunda Soros bir milyar dolar kazanmıştı ve daha da kazanacaktı. 16 Eylül İngilizler için artık Kara Çarşamba’ydı… Yaşananlar sadece İngiltere ile sınırlı kalmadı, İtalyan Lireti, 13 Eylül’de Alman Markı karşısında yüzde 7 devalüe edildi. 17 Eylül’e gelindiğinde İtalyan Lireti ve İngiliz Sterlin’i yüzde 15 değer kaybetmişti. Avrupa’daki diğer ülkelerse yaşananların ardından çok yüksek faiz oranlarına katlanmak zorunda kalmıştı. İsveç’te faiz oranları gecelik yüzde 500’e, İrlanda da ise yüzde 300’e çıkmıştı. Yaşananlardan kazanılan para o kadar büyüktü ki; spekülatörler aynı yöntemleri daha sonra Asya ülkelerinde deneyeceklerdi.

1992’DE GEORGE SOROS NASIL KAZANDI?

1- 1 Sterlin borç al 1a Sterlini sat 2.95 Alman Markı al (1 Sterlin= 2.95 Alman Markı)

2- 1b – İngiltere devalüasyonlasterlinin değerini düşürdüğünde; 1 sterlin= 2 Alman Markı

3- Elindeki 2 Alman Markı’nı sat ve 1 sterlin al Borcunu kapa

4- Marktan kalan kâr: 2.95-2.00 = 0.95 mark

Nasipse devamı yarın…

Editör: TE Bilisim