İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Levent Şahin, dünyayı etkisi altına alan koronavirüs (Kovid-19) salgını sebebiyle eğitim sisteminde meydana gelen dijital dönüşümün detaylarını anlattı. Uzaktan eğitim sisteminin çok önemli avantajları olduğunu “Geliştirilmiş eğitim materyalleri sayesinde çok üst baremde öğrenmeyi destekleyecek bir konjonktüre sahip.” ifadeleriyle dile getiren Şahin, eğitim alanında küresel çapta köklü değişimlerin öngörüldüğünü söyledi.

İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Levent Şahin

Hocam Türk eğitim sisteminin bu virüs dolayısıyla uzaktan eğitime dönüşünü bizler dışarıdan izliyoruz. Peki sizin açınızdan bu dönüşüm nasıl gidiyor?

Prof. Dr. Levent Şahin: Pandemi sürecinin tüm dünyada yarattığı sorun ve sıkıntılar ortada. Hatta Yeni Dünya Düzeni olarak yaklaşık 20 yıldır farklı perspektiflerden değerlendirilen yapıyı dahi yeniden tasarlayabilecek kadar güçlü. İnsanı ilgilendiren hemen her konuda önemli değişikliklerin yaşanmasına neden olan Pandemi’nin eğitim sistemlerinde de köklü değişiklikler getireceği tartışılıyor. Türk eğitim sistemi de bundan direkt olarak etkilenmiş durumda. İlk, orta, lise ve yükseköğretim düzeylerinin tamamında şu anda uzaktan eğitim uygulamalarına geçildi. Biz de İstanbul Üniversitesi olarak örgün öğretimlerin teorik derslerinin tamamının uzaktan eğitim yoluyla verilmesi için dinamik bir çalışma başlattık. 10 yıllık bir uzaktan eğitim deneyimine de sahip olan İstanbul Üniversitesi, bu deneyimini çok hızlı ve güçlü bir şekilde Üniversitemizin tüm birimleriyle birlikte örgün öğretime aktarır hale geldi.

İstanbul Üniversitesi Türkiye’nin en köklü ve belki de öğrenci ve program sayısı açısından Türkiye’nin en büyük üniversitesi. Böyle büyük bir yapıda bu dijital dönüşümü gerçekleştirmek için nasıl bir yol izlediniz?

Prof. Dr. Levent Şahin: İstanbul Üniversitesi sizin de söylediğiniz gibi Türkiye’nin en eski ve köklü Üniversitesi. Geleneklerine bağlı ve akademik birikimi en üst düzeyde aktaran bir Üniversite. Bugüne değin Türkiye’nin sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik gelişiminde önemli izleri bulunan kişileri yetiştirmiş ya da bünyesinde barındırmış bir Üniversite. Bununla birlikte çağa hızlı ayak uydurabilen ve hatta çoğu zaman ayak uydurmaktan da ziyade çağı belirleyen bir Üniversite. Bu zorlu süreçte de dijital dönüşüme çok hızlı bir adapte olmuş ve tüm örgün öğretimlerinin teorik kısımlarını uzaktan eğitim yöntemleriyle vermeye başlamıştır. Pek tabi ki bu dönüşümde Üniversitemizi uluslararası rekabetçi düzeye çıkarma vizyonuna sahip olan Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Mahmut Ak’ın çok büyük bir payı var. Ayrıca müstakil bir açık ve uzaktan fakültesine sahip olmamız da büyük bir avantaj. Üç gün gibi kısa bir süre içerisinde örgün öğrencilerinin uzaktan eğitim alabilmeleri için müstakil bir Öğrenme Yönetim Sistemi geliştirilmiş ve güçlü bir koordinasyon aracılığıyla tüm Birimlerinde eğitim içeriklerini öğrencileriyle buluşturmaya başlamıştır. Burada üzerinde değinmeden geçemeyeceğim bir konu, hocalarımızın ve öğrencilerimizin bu süreçte birbirlerine her zaman olduğu gibi destek olmaları. Bununla birlikte hocalarımızın ve öğrencilerimizin sistemi kolaylıkla kullanabilmeleri için kullanım kılavuzları ve animatif videolar da hazırlanmış ve bu da sürecin çok daha hızlı bir şekilde geçilmesinde etken olmuştur.

Ders içerikleri hazırlanırken nelere dikkat ediliyor?

Prof. Dr. Levent Şahin:

Ders içeriklerinin hazırlanmasında olmazsa olmaz iki kriterimizden biri materyal çeşitliliği, diğeri ise bu materyalin niteliği. Bu kadar kısa bir süre içerisinde kolay olmasa da İstanbul Üniversitesi sahip olduğu Açık ve Uzaktan eğitim tecrübesini de arkasına alarak bu anlamda önemli bir adım atmıştır. Buna göre henüz bir hafta dahi dolmadan öğrencilerine 8 farklı içerik türünde 25.000’e yakın eğitim içeriği sunmuştur. Bu eğitim içeriklerini saymak istersek ders kitabı, ders notu, ders sunumu, ders videosu, ders kitabı linki, ders notu linki, ders sunumu linki ve ders videosu linki. Tabi bununla da yetinmeyeceğiz. Yani sadece nicelik kısmı ile değil dediğim gibi nitelik kısmıyla da ilgileniyoruz. Dolayısıyla hocalarımız tarafından bir taraftan bu eğitim içeriklerine yenileri eklenecek öte yandan da mevcut olanlar geliştirilecektir. Öte yandan yakın bir zaman diliminde yeni eğitim metotlarına da geçiş yapacağız.

Türkiye’de uzaktan eğitim sistemi genel olarak nasıl işlemektedir?

Prof. Dr. Levent Şahin: Aslında Türkiye’yi anlatmadan önce uzaktan eğitimin dünyadaki kullanımı hakkında da çok kısa bir bilgi vermekte fayda var. Yaklaşık 200 yıl önce başlayan uzaktan eğitim uygulamaları bugün gelinen noktada dünyanın en saygın ve sürekli ilk 100’e giren Üniversiteleri de dahil olmak üzere sıklıkla tercih edilen bir öğrenme yöntemi. Endüstri 4.0 ve dijital toplum gelişimleri süreçlerinde daha da fazla gelişim göstereceği aşikar. Türkiye de uzaktan eğitim sürecinde deneyimli bir ülke aslında. İlk olarak 1950’li yıllarda yılında Ankara Üniversitesi tarafından banka çalışanlarına mektupla verilen eğitim ile başlayan bu süreç 1980’li yılların başında itibaren Anadolu Üniversitesinin önderliğinde uzun bir yolculuğa çıkmaya başlamıştır. Bugün Anadolu Üniversitesinin yanında yaklaşık 10 yıllık tecrübeleriyle Atatürk Üniversitesi ve tabi ki İstanbul Üniversitesi ile de çok daha güçlü bir model haline gelmiştir. Bunun yanında 100’ü aşkın Üniversitemizde de “Uzaktan Eğitim Merkezleri” bulunmakta ve aktif olarak özellikle lisansüstü düzeyde eğitim verilmektedir.

Uzaktan eğitimi örgün öğretime göre avantajlı ya da dezavantajlı yapan unsurlar nelerdir?

Prof. Dr. Levent Şahin:

Uzaktan eğitimin örgün öğretime göre bir takım dezavantajları var elbet. Bunlar arasında yüz yüze eğitimin gerçek iletişim ortamından mahrum olması, bazı durumlarda karşılaşılan soranlara eş zamanlı çözüm önerisi getirilememesi, bilgisayar üzerinden uzun süreli eğitim alınması durumunda bazı sağlık sorunlarına yol açabilmesi ya da özellikle uygulamalı eğitimlerde önemli sınırlılıkları bulunması gibi. Şüphesiz bunların hepsi doğru. Ancak bazı dezavantajlarının yanında çok önemli avantajlara da sahip. Bir kere her şeyden önce zamandan ve mekândan tamamen bağımsız bir eğitim türü. Yani eğitimi alan kişinin bu eğitimi istediği saatte ve yerde alabilme imkânı var.  Bununla birlikte geliştirilmiş eğitim materyalleri sayesinde çok üst baremde öğrenmeyi destekleyecek bir konjonktüre sahip. Hayatboyu öğrenmeyi merkeze alan ve bireyselleştirilmiş eğitimi desteklediği kadar evrensel de olabilen zengin bir eğitim metotu. Teknolojik kabiliyetlerin ve gelişimin esas belirleyici olduğu dünya düzeninde eğitimin geleceği olarak da düşünülebilir.

Bu ani gelen dijital dönüşüm, eğitimin geleceğinde ne tür değişikliklere yol açabilir?

Prof. Dr. Levent Şahin: Aslında dijital dönüşümün çok ani geliştiğini söylemek doğru olmayacaktır. 1980’li yıllardan itibaren dünyada teknolojik devrimin büyük hız kazandığı ortada. Türkiye’de de durum çok farklı değil. 1990’larla birlikte bilgisayarların hayatımıza yoğun olarak girmesinin paralelinde uzaktan öğretimde bir dönüşüm başlamıştır. Bu yıllar dünyada toplum düzeninin kökten değişmeye başladığı ve önemli olanın “bilgiyi elde etmek, onu verimli bir şekilde kullanmak ve katma değere dönüştürmek” olduğu yıllar. Bugün gelinen noktada ise dijital toplum söylemi iyice belirginleşmiştir. Bundan eğitimin etkilenmemesi mümkün değildir. Eğitimin geleceğine bakıldığında benim tahminim; 2040’lı yıllara gelindiğinde dünyadaki toplam eğitimin yarısına yakınının uzaktan ve karma eğitim dediğimiz yöntemlerle yürütüleceği. Klasik eğitim ortamında ve fiziki mekânlarda öğretenle öğrenenin buluştuğu metotların yerini bu eğitimlere bırakmaması çok da mümkün görünmüyor. Bunun da ötesinde klasik eğitim metotlarının da sadece bilgi aktarma fonksiyonuyla değil geliştirilmiş eğitim içerikleriyle sürdürülmesinin kaçınılmaz olacağından da hiç şüphem yok. Zaten bugün de bu uygulamaların dikkat çekici bir seyirde arttığını söylemek mümkün.

Editör: TE Bilisim