Kifayet Özkul / Diriliş Postası

I. Manuel Komnenos’un, damatlığa lâyık görmediği Leandra’dan dolayı Avrupalı tarihçiler tarafından “Leander Kulesi” olarak adlandırılmaktadır. Tepesinde bulunan öküz kitabeli mermerden dolayı “Damalis (Öküz Kulesi)” veya “Arkala (küçük kule) isimleri ile de anılmaktadır. Osmanlı Dönemi’nde ise “Kulle-i Bahriye”, “Kule-i Duhter” denilmiştir. Günümüzde şimdiki adı ile bütünleşmiş olduğundan dolayı artık Kız Kulesi ismi ile anılmaktadır.

Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u kuşattığında, Bizans İmparatorluğu’na yardım etmek üzere Venedik’ten İstanbul’a gelen bir filo kuleyi üs olarak kullanmıştır. İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed, küçük olan Kız Kule’sini yıktırarak taş malzemeden, etrafı mazgallarla çevrili küçük bir kalecik yaptırmış ve toplar yerleştirmiştir.

KOLERA SALGINI VE KIZ KULESİ

Kız Kulesi’nde bulunan toplar bir dönemden sonra artık korunmak için değil, merasimlerde selamlama için atılmaya başlamıştır. İstanbul’a önemli ziyaretçilerin geldiği günlerde, bayramlarda, cülus merasimlerinde, veladet-i hümayun, donanmanın sefere çıkışı ve dönüşü, padişahların saltanat kayığı ile boğaz gezintilerinde, şenlik ve kutlamalarda, elçilik kabulleri, diplomatik törenlerde, merasim topları olarak atılmıştır.

Osmanlı Döneminde dünyayı kasıp kavuran büyük kolera salgını sırasında Kız Kulesi, kolera salgınının İstanbul’a yayılmaması için karantina hastanesine dönüştürülmüştür. 1836-1837 yıllarında görülen ve birçok insanın ölümüne sebep olan veba salgını sırasında, Kız Kulesi’nde kurulan hastanede hastalar tedavi edilmiştir ve uygulanan karantina ile salgının yayılması da önlenmiştir.

KARANTİNA MECLİSİ

Karantina usulünü ayrıntılarıyla ele alarak düzenleme, müzakeresiyle görevli ve karantina hakkında bilgi sahibi olan kişilerden Karantina Meclisi oluşturulmuştur. Karantina Meclisi, karantina uygulamasında lehine karar almasına rağmen, karantinanın halk nazarında meşruluğunu sağlamak için de Şeyhülislam’dan fetva hazırlığı istenmiştir. Şeyhülislam Mekkizade Mustafa Asım Efendi’nin 29 Nisan 1838 tarihinde karantinanın caiz olduğuna dair fetva vermiştir. Cezayirli Hamdan Efendi de karantinanın haram olmadığına dair itfaf’ül-üdeba adlı bir risale yazmıştır.

Karantina Meclisinin yapmış olduğu ilk uygulamada, öncelikle İstanbul’un salgın hastalıklardan korunmasını amaçlamıştır. Bu bağlamda karantina için önlemler alınırken, diğer taraftan da İstanbul ve çevresinin sağlık durumu kontrol altına alınmaya çalışılmıştır. İstanbul’da hayatını yitirenlerin defnedilmesi için meclis tarafından hazırlanan tezkireler ve kullanılmaya başlanması da önemli bir gelişmedir. Buna tezkirelerden sonra şehirde salgın hastalık ortaya çıktığı zaman, hastalık fark etmeksizin ölümler meydana geldiğinde, durum doğrudan Karantina Meclisi’ne ihbar edilmeye başlanmıştır. Böylece salgın hastalıklar ortaya çıktıktan hemen sonra vakit kaybedilmeden haberdar olunması, vebadan meydana gelen ölümler de hastanın bulunduğu yerin meclisin önerdiği en doğru şekilde temizlenmesi usulü getirilmiştir.

OSMANLI’DA KARANTİNA

1 Kasım 1831 yılında Türkçe olarak Şeyhizade Esad Efendi tarafından halkı devlet işleri ile ilgili bilgilendirmek amacıyla yayımlanmış olan Takvim-i Vekayi’de ise karantina hakkında yazılar yazılmıştır. Kız Kulesi’nde vebalı hastalar için oluşturulan karantina hastanesinde görev yapan Fransız uyruklu Doktor Antuvan Lago 4 Nisan 1838 yılında yazmış olduğu Layiha’da, Avrupalılar’ın salgın hastalıklarla mücadele yöntemlerini anlatmış; uygulanacak olan karantinanın sadece bir şehir ile kalmayarak Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarını kapsayacak şekilde geniş bir teşkilat yapısı sağlandığında başarı getireceği belirtmiştir. Osmanlı İmparatorluğu, başta veba ve diğer salgın hastalıkların vereceği tahribatlardan korunmak amacıyla, tedbir olarak görülen karantinaların oluşturulmasına karar vermiştir.

1866’DA ULUSLARARASI SAĞLIK KONFERANSI!

Osmanlı Devleti’nde karantina usulünün uygulanması ve sağlık ile alakalı yenilikler II. Mahmud Dönemi’nde başlamıştır. Bu dönemde iki önemli nokta öne çıkmıştır. Birincisi; 1831 yılında çiçek, tifo, tifüs, humma, kolera ve veba gibi salgın hastalıklara karşı başlamış olan karantina uygulamaları, ikincisi; 1866 tarihinde İstanbul’da toplanılarak sağlık konusunda ciddi düzenlemelerin yapıldığı Uluslararası Sağlık Konferansı’dır.

Editör: TE Bilisim