Özellikle son yıllarda basın ve ifade özgürlüğü alanı, Türkiye’nin uluslararası platformda eleştiri oklarının hedefi haline geldiği konuların başında yer alıyor. Söz konusu eleştirilerin temel dayanak noktasını ise çeşitli uluslararası basın meslek örgütlerinin rapor ve açıklamalarından beslenen başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere birçok ülkenin Türkiye’ye yönelik iddiaları oluşturuyor. Türkiye’ye sıklıkla eleştiri yapan ülkeler arasında Fransa, Almanya, İngiltere, İsveç, İspanya, Hollanda, ABD gibi Batılı demokrasiler bulunuyor. Peki, bu ülkelerde sınırsız basın özgürlüğü mü savunuluyor? Gazeteciler, medya çalışanları, muhabirler bu ülkelerde sorunlarla karşılaşmıyorlar mı?

Tablo sanıldığı kadar “tozpembe” değil

Somut örnekler, söz konusu ülkelerde gazetecilik yapanlar için tablonun sanıldığı kadar “tozpembe” olmadığını gösteriyor. Demokrasinin beşiği kabul edilen İngiltere’de 16 Kasım’da yürürlüğe giren Investigatory Powers Act ile birlikte telefon ve hizmet sağlayıcılarına kullanıcıların bilgilerini ve hareketlerini, izleme ve paylaşma yetkisi verildi. Yasayla; emniyet güçleri ve Ulusal Sağlık Hizmetleri de dâhil olmak üzere İngiliz Hükümeti’ne bağlı 48 kuruluş, kullanıcıların sildikleri eski bilgilerini görebilecekler. Yasanın siber suçlar ve terörizmle mücadele kapsamında hazırlandığı biliniyor. Bu yasa Türkiye’nin terörle mücadele kapsamında internet kullanıcılarının bilgilerinin geçici süreyle depolanmasına izin veren yasaya benzerliği ile dikkat çekiyor. İngiltere, 2013 yılında CIA çalışanı Edward Snowden’ın Guardian gazetesine sızdırdığı Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı’na ait belgelerin depolandığı bilgisayar disklerinin imha edilmesi talimatını vermiş ve Guardian gazetesi polislerce basılmıştı. Bilgisayar disklerinin polislerce zor kullanarak kırıldığına dair görüntüler basında da yer bulmuştu.

Foto muhabirlerinin görüntüleri siliniyor

Bir yılı aşkın süredir Olağanüstü Hal koşulları altında bulunan Fransa, 2016 yılının Nisan ve Mayıs aylarında Çalışma Yasa Tasarısı’na yönelik eylemleri (Nuit Debout) görüntülemek isteyen gazetecilerden birine, eylemler sırasında çektiği fotoğraflardan dolayı, gösteri yapılan alanlara girme yasağı getirdi. Rennes şehrinde yaşanan protestoları görüntüleyen bir gazetecinin kaydettiği fotoğraflar polislerce silindi; yine polisler aynı gösteride France 3 kameramanını tartakladı. Yine 2014 yılının Kasım ayında kabul edilen Terörle Mücadele Yasası, internet üzerinden yapılan yorumlarda “terör övgüsü” suçuna yönelik 5 yıla kadar hapis ve 75 bin euro para cezası öngörmektedir. Almanya’da Irak Savaşı’nda Alman gizli servisi BND’nin faaliyetlerine ilişkin haber yapan haftalık Focus gazetesinin muhabirleri Josef Hufelschulte ve Erich Schmidt-Eenbom’a “devletin gizli belgelerini ifşa etme” suçundan dava açıldı. Aylık yayın yapan dergi Cicero’nun binası aynı suç gerekçesiyle polis tarafından basıldı. 2014 yılının Mayıs ayında gazeteci Marie Delhaes – hukukun ve gazeteciliğin temel ilkelerine aykırı olarak – bir terör şüphelisinin aleyhine tanıklık yapmaya zorlandı ve tanıklık yapmaması durumunda para cezasına çarptırılmakla tehdit edildi. Basın özgürlüğünün dünyadaki en eski yasal mevzuatına sahip olan İsveç, bir ay önce, İsveç’te düzenlenmesi planlanan “15 Temmuz – Kanlı Darbenin Perde Arkası” panelini iptal etti ve Türk gazetecileri konuşturmadı.

Türkiye’yi “gösteri toplumunun parçası kılmaya” çalışıyorlar

ABD’de; 1 Aralık’ta, Dakota eyaletine inşa edilmesi planlanan boru hattının Kızılderililer’ce protesto edilmesini ve bu protestolara polisin sert müdahalesini görüntülemek isteyen Kanadalı gazeteci Edward Ou’nun ABD’ye girişine izin verilmedi. Edward Ou, sınırda 6 saat tutuldu ve bu süre içinde telefonları ve fotoğraf makineleri elinden alındı. 2014 yılında meydana gelen Ferguson olaylarında, aralarında Anadolu Ajansı, Die Welt ve Bild muhabirlerinin bulunduğu 14 gazeteci tutuklandı ve polis şiddetine maruz kaldı. Baltimore olaylarında, City Paper’ın foto-editörü J. M. Giardano polisler tarafından darp edildi; Reuters adına çalışan freelance fotoğrafçı Sait Serkan Gürbüz ise gözaltına alındı. Wall Street Journal gazetesinin Ortadoğu muhabiri Maria Abi-Habib, ABD İç Güvenlik Bakanlığı yetkililerince “tehlikeli yerlere seyahat eden” bir gazeteci olduğu gerekçesiyle gözaltına alındı. Örnekleri çoğaltmak pek tabii mümkün fakat bu kadarı bile tablonun bütününü görmek açısından yeterli… Guy Debord, başyapıtı Gösteri Toplumu’nda “gösteri toplumu, mevcut düzenin kendisi hakkında verdiği kesintisiz söylev, onun övgü dolu monologudur” der. “Batılı demokrasiler” de Türkiye’yi bu kendi kurdukları fakat kurallarına uymadıkları “gösteri toplumunun parçası kılmaya” çalışmaktadır.

Editör: TE Bilisim