Diriliş Postası Kenan Toprak/Analiz

NATO’nun Libya müdahalesine baktığımızda Libya halkının geleceğinden çok, büyük emperyalist güçler arasındaki çatışmaları yansıttığı görülmektedir. Bu süreçte Amerika Birleşik Devletleri Fransa’nın kuzeybatı Afrika’daki eski sömürge imparatorluğunda nüfuz için bir engel olan Muammer Kaddafi rejimini düşürmeye istekli olarak İngiltere ve Fransa’yı destekledi. Ancak Libya’daki eski sömürge gücü olan İtalya ve Almanya, savaşa katılmayı açıkça reddetti.

Bir kısım yabancı devletlerin siyasi ve bölgesel çıkarlarına hizmet etmek için tasarlanan müdahaleler, ülkenin Kaddafi sonrası kırılganlığın ve çekişmenin sürekli bir özelliği oldu. Kaddafi’nin iktidardan düşürülmesini izleyen kısa geçiş döneminde Libya’da toprakları kontrol edebilecek ve ülke üzerinde egemenlik kurabilecek güçlü bir hükümet kurulamadığından milislerin ve paralı askerlerin ülkenin farklı bölgelerinde güç kazanmasına neden oldu. NATO müdahalesinden bu yana, hiç şüphesiz Libya’da genel kaotik duruma neden olan bencil çıkarlar peşinde koşan bazı yabancı devletlerin rolü büyüktür.

2014 yılından bu yana, ülke siyasi, askeri, idari ve coğrafi olarak, Libyanın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter’in Doğu Libya’yı kontrol etmesi ve Fayiz es-Serrac liderliğindeki tanınmış hükümetin başkent Trablus ve Batı Libya’yı kontrol etmesiyle ülke iki rakip idare arasında bölünmüş bir vaziyettedir. Bu durum hiç şüphesiz meşru hükümete isyan eden Hafter ve yabancı destekçilerinden kaynaklanmaktadır.

LİBYA’DA KİM KİMİNLE

Ortadoğu’daki diğer birçok çatışma gibi, Libya‘daki durum bölgesel ve uluslararası oyuncular arasındaki rekabeti yansıtıyor. Örneğin Siyasi, stratejik ve ekonomik çıkarlarını Libya’nın istikrarı ve geleceği pahasına ilerletmeye çalışan Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Rusya ve Fransa Libya’nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter’i destekliyor. Birleşmiş Milletler ve uluslararası kamuoyunda tanınan Libya Başbakanı Fayiz es-Serrac, Libya’da istikrarlı ve bağımsız bir hükümetin oluşması açısından Türkiye, Katar ve İtalya tarafından destek görüyor. Amerika Birleşik Devletleri Fayiz es-Serrac hükümetini tanıdığı gibi, ABD vatandaşı olan darbeci Hafter ile de görüşmelerini devam ettirerek ikili bir oyun sergiliyor.

Avrupa’nın Libya krizine bakış açısına gelince, krizin başlangıcından bu yana Libya’daki durumla nasıl başa çıkılacağı konusunda bölünmüş durumda. Özellikle Fransa ve İtalya arasındaki çıkar çatışmaları, Libya’daki krizin dinamikleri üzerinde muazzam bir etki oluşturuyor. İtalya, Libya Hükümeti’ni desteklerken, Fransa, kendi çıkarları açısından darbeci Hafter tarafında yer alıyor. Aslında her iki ülke de Libya’yı jeostratejik arka bahçeleri ve Kuzey Afrika’daki nüfuzları için vazgeçilmez bir varlık olarak görüyor.

Sonuç itibariyle Libya, 2011 yılından bu yana, bölgesel ve uluslararası çıkar çatışmaları açısından uluslararası müdahalenin arttığı bir arenaya dönüştü. Özellikle Kaddafi sonrası ortaya çıkan ve günümüze kadar devam eden kaosun en büyük sorumlusu başta Fransa olmak üzere Hafter’in diğer destekçileri olmuştur.

TÜRKİYE İLE DEĞİŞEN DENGELER

Türkiye’nin Libya’da dengeleri değiştirmeye götüren süreç, Libya’nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter’in Suudi Arabistan ziyaretinden döndükten kısa bir süre sonra Trablus’a saldırı başlatması ve Libya Hükümeti’nin Türkiye’den askeri destek için resmi talepte bulunmasıyla başladı. 27 Kasım 2019’da “Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması ile Güvenlik ve Askeri İşbirliği” alanında Ankara ile Trablus arasında mutabakat zaptının imzalanmasıyla birlikte dengeler ve hesaplar değişmeye başladı. Askeri destek talebine yanıt olarak 2 Ocak 2020’de Libya Hükümeti’ni destelemek amacıyla Libya’ya asker gönderme kararı mecliste kabul edildi. Anlaşmayla birlikte Libya bir kez daha dünya siyasi gündeminin ön saflarında yer aldı. Fransa, Mısır ve Yunanistan Türkiye’nin Libya hükümeti ile yaptığı anlaşmaya şiddetle karşı çıktı.

Türkiye’nin askeri desteği, Libya’da dengeleri değiştirerek, Libya Hükümeti’nin Halife Hafter güçlerinin elinde tuttuğu bazı önemli bölgeleri ele geçirmesini sağladı. Trablus’u birkaç saat içinde ele geçireceğini düşünen Hafter, kıyı kenti olan Sirte’ye kadar geri çekilmek zorunda kaldı. Bu durum hiç şüphesiz Türkiye’nin bölgedeki rakiplerini hayal kırıklığına uğrattı. Libya Hükümeti’nin Libya’nın petrol hilal bölgesine açılan kapı olan Sirte önlerine kadar gelmesi Mısır’ı endişeye sevk ederek, Sirte ve Cufra kentleri için “kırmızı çizgimizdir” açıklaması yapmaya zorladı.

Gelinen süreçte, Türkiye destekli Libya Hükümeti’nin başarılarının ardından, Türkiye’nin ülkede hava üssü ve deniz üssü kurmasının da önü açılmış oldu. Bölgenin stratejik mimarisinin Türkiye lehine dönmesi Kuzey Afrika ve Sahel uluslarıyla diplomatik ve ekonomik ilişkisini büyük ölçüde artıracaktır.

FRANSA’NIN TÜRKİYE KORKUSU

Türkiye destekli Libya Hükümeti’nin kazanımlar elde etmesi, çıkarlarının tehlikeye girdiğini düşünen Fransa’yı endişeye sevk ediyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron “Türkiye tehlikeli bir oyun oynuyor” açıklamasıyla Türkiye’nin Libya’daki varlığına karşı çıkıyor. Peki Libya’da birçok aktör bulunurken, neden Fransa sadece Türkiye’yi hedef gösteriyor?

Deniz limanları ve petrol terminalleri ile Libya, onlarca yıldır Fransa, İtalya ve diğer Güney Avrupa ülkelerine en büyük enerji kaynağı olmuştur. Şu an Fransa’nın desteklediği Hafter’in kontrolü altında bulunan Sirte Körfezi havzası, Libya petrol rezervlerinin yüzde 80’ine ev sahipliği yapıyor. Bu nedenle Fransa, petrol zengini Libya’da Türkiye’nin başarı elde etmesiyle birlikte Doğu Akdeniz’de denizaltı petrol ve gaz kaynaklarının hâkimiyeti üzerinde çıkarlarını kaybetmekten korkuyor ve Türkiye’ye karşı cephe alıyor. Ancak Fransa, Türkiye’nin Akdeniz’de ve özellikle Libya’daki başarılarına karşı her ne kadar sert söylemler kullansa da, bu söylemlerini sahada eyleme dönüştürmede zorlandı ve zorlanıyor.

HAFTER PROJESİ ÇÖKEBİLİR

Libya Hükümetine alternatif olarak görülen Hafter’in savaşı kazanma ve Libya’ya hükmetme yeteneğinin imkansızlığı, Libya Hükümetinin son kazanımlarında ortaya konuldu. Bu kazanımlar Fransa için şok etkisi yaptı. Öyle ki Macron “Fransa Hafter’i desteklemedi” diyebilecek kadar geri adım atmak zorunda kaldı.

Şu an gelinen noktada Libya Hükümeti’nin Sirte ve Cufra kentlerinin kontrolünü ele geçirmek için bir girişim başlatması halinde Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri Hafter’e askeri yardımlarını artırmak zorunda kalacaktır. Bu durum hiç şüphesiz bölgesel rekabetin tırmanma riskini de beraberinde getirecektir. Hafter’in Batı Libya’daki dezavantajları ve Türkiye’nin Libya Hükümeti’ne desteği göz önüne alındığında, Hafter’in daha fazla kazanım elde etme olası olmadığından, varolan pozisyonlarını korumak adına Sirte ve Doğu cephesine daha fazla odaklanacaktır. Sirte ve Cufra kentlerinin Libya Hükümeti tarafından kontrolü gerçekleşirse, Hafter’in kontrol ettiği diğer alanlarda güvenlik ve ekonomik olarak sıkıntı yaşayan Libyalıların desteğini kaybedilir. Libya Hükümeti tarafından Sirte ve Cufra kentlerinin kontrol edilmesi dahilinde, Hafter’i Libya’daki petrol çıkarları için destekleyen Fransa ve diğerlerinin umut bağladığı Hafter projesi çökebilir. Böylelikle başta Fransa olmak üzere Hafter’in diğer müttefikleri, Hafter’in kazanamayacağından emin oldukları andan itibaren müzakere masasına geri dönerek krize siyasi çözüm üzerinden anlaşma yolunu tercih edebilirler.

Editör: TE Bilisim