İletişim Başkanı Prof. Fahrettin Altun, ABD yönetiminin Türkiye’ye yönelik yaptırım kararlarına ilişkin, merak edilenleri değerlendirdi.

Akşam Gazetesi’nde yer alan habere göre Altun şu ifadeleri kullandı:

Öncelikle ABD’nin ülkemize yönelik yaptırım kararının rasyonel olmadığı gibi reel politik açıdan ortaklığımızın ruhuna aykırı olduğunun da altını çizmek istiyorum. Türkiye, bölgesel ve küresel dış politika stratejilerini, müttefik olsun ya da olmasın herhangi bir ülkeyle gerilim yaşamak üzerine kurmaz. Cumhurbaşkanımızın çok net bir ilkesi olan; diplomasiye açık, diyalog ve uzlaşmanın tüm kanallarını kullanarak sorunlara çözüm arama önceliğimiz Türk dış politikasının en belirgin özelliği olmuştur. Dolayısıyla yaptırım ya da benzeri yaklaşımları Türkiye hem hak etmez hem de bağımsızlık yürüyüşünden alıkoyamaz. Zira milli egemenliğimize olan bağlılığımız sarsılmazdır ve her türlü yaptırım tehditlerinin etkisine kapalıdır.

KÖTÜ KOMŞU ÖRNEĞİ

Türkiye açısından nasıl sonuçları olur bu tehditlerin?

Bu yaptırım kararları ya da dayatma çabaları Türkiye’yi tarih boyunca kendine daha çok güvenen ve kendine daha çok yetebilen bir ülke haline getirmiştir. Benzer durumu daha önce de birkaç kez yaşadık biliyorsunuz. Ancak o dönemler ekonomik olarak da savunma sanayi açısından da bugünkü kadar güçlü değildik. Mesela bir Johnson mektubu vakası olmuştur. Kıbrıs’ta Türklerin katledilmesine karşı harekete geçmek isteyen dönemin hükümetine karşı ABD Başkanı Johnson, tarihte eşi görülmemiş sertlikte bir mektup yazarak ABD silahlarının Kıbrıs’ta kullanılmasını yasaklamıştı. Türkiye’nin o gün tek çıkarma gemisi dahi yoktu. O yüzden Kıbrıs harekâtı ertelenmek durumunda kalmıştı. İşte o günlerde millet seferber olmuş, tüm olanaksızlıklara rağmen yardım kampanyası düzenlemiş, 36 adet çıkarma gemisini kendimiz inşa etmiştik. Ancak ondan sonra 1974’te Kıbrıs Barış Harekâtı düzenlenebilmişti. O günden bugüne geldiğimiz duruma bakın. TCG Anadolu Gemisi ile alanında en yüksek özellikli en büyük savaş gemimiz bir yıl içinde hazır olacak. Yine İHA’lar ile ilgili de benzer bir serüven yaşadı savunma sanayimiz. PKK ile mücadele ederken ABD’den İnsansız Hava Araçları’nı istihbarat paylaşımı için kullanmalarını istemiştik. Ama ABD bu bilgileri bizimle paylaşmamıştı. Bu yüzden terörle mücadelemiz zafiyete uğramıştı. Ancak bugün kendi İHA ve SİHA’larımızı üretiyoruz. İHA ve SİHA’ların başarıları terörü bitirme noktasına getirdi. Sınır ötesinde çok büyük operasyonlara imza atabiliyoruz. Cumhurbaşkanımızın sıklıkla söylediği gibi ‘kötü komşu insanı mal sahibi yapar’ Kısa dönemde bazı sıkıntılara yol açsa da orta ve uzun vadede Türkiye’yi etkileyecek yaptırımlar değil bunlar.

ABD’NİN HEZİMETİ

ABD tarafından gelen ‘Türkiye bizi buna mecbur bıraktı’ açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye ABD ilişkilerinde Suriye ve terör örgütü PKK/YPG başta olmak üzere bir dizi konuda farklı strateji ve düşüncelere sahibiz. Gerektiğinde, milli çıkarlarımızı maksimum düzeyde tutmak için, mesela PKK/YPG’ye karşı sınır ötesi harekatlarımızı kararlılıkla gerçekleştirdik. Ancak ABD ile diplomasi kanallarını da sonuna kadar zorladık, diyalog çağrılarından hiçbir zaman çekinmedik. Tüm bunlar milletin huzurunda şeffaf bir şekilde gerçekleşti. Ancak ABD, maalesef bu konu başlıklarında diplomasiyi etkin kullanamadı. ‘S-400 için teknik bir ortak çalışma grubu kuralım’ çağrılarımıza karşılık vermekten hep kaçındı. NATO yöneticilerinin S-400 konusunda Türkiye lehine yaptığı açıklamalara dahi kulaklarını kapattılar. Halbuki meselenin özü eğer buysa sorunun çözümü için kapımız açıktı. Ancak artık hepimiz biliyoruz ki ABD diplomasiyi etkin kullanamadığı zaman yaptırıma yöneliyor. Bu kriz ABD diplomasisinin bir hezimeti olarak siyasi tarih ve diplomasi kitaplarında yerini alacak. Önemli bir müttefik olarak gördüğümüz ve eşitlik çerçevesinde karşılıklı çıkarların korunmasına yönelik çabalarımıza rağmen ABD’nin böylesine bir akıl tutulması yaşamasını kendileri açısından da bir kayıp olarak değerlendiriyorum.

GÜVEN KAYBEDER

ABD’nin bir müttefik ülkeye yaptırım kararı, NATO ittifakı için de sonuç doğurmaz mı?

Biliyorsunuz devletler arasındaki müttefiklik ilişkilerinin seyri rasyonel bir zemine dayanır. Mutlak dost ya da düşman olmadığı gibi, müttefikler de bazı konularda karşı karşıya gelebiliyor. Ancak ABD açısından durum bu son olayla birlikte daha karmaşık bir hale geldi. Siz eğer Türkiye’ye rasyonaliteden uzak ve gereksiz bir yaptırım kararı alabiliyorsanız diğer müttefiklerinizin de size güveni kalmaz. Saplantılı değil ama istikrarlı bir dış politika izlemek, devletlerin en stratejik araçlarıdır. ABD, İran veya Rusya konusunda yaptırımları bir uygulayıp bir kaldırıyor. Tam olarak tutarlılık göstermiyor. Türkiye konusunda da sürekli yaptırımları gündeme getiriyor. Bu gibi gelişmeler de müttefikler nezdinde ABD’yi öngörülemez bir devlet yapıyor. Tam da bu yüzden bu yaptırım kararının ABD açısından son derece sıkıntılı olduğunu söylüyorum.

HEDEF TERÖR ÖRGÜTLERİ OLMALI

Kararın uygulanması ABD’nin yeni Başkanı Biden yönetimine kaldı; ne bekliyorsunuz?

Biden, Trump yönetiminin ve dış politika aktörlerinin aldıkları kararları uygulamak konusunda ne kadar istekli olacak, hep birlikte göreceğiz. İki yönetim arasında büyük uçurumlar var. Bu yaptırımları da kapsayan bir dış politika yasasını uygulamak Biden için büyük yük olacaktır. Sayın Cumhurbaşkanımız’ın Bakü’ye giderken havalimanında “Sayın Biden görevi bir üstlensin, sonra herhalde oturup bazı şeyleri konuşacağız. Geçmişte gerek Türkiye’de gerek Amerika’da bir araya gelip oturup konuştuğumuz gibi… Birileri oralara negatif bazı şeyler sufle edebilir o önemli değil, onlar siyasetin acemileridir zaten ama biz Amerika’yla bu süreci çok daha farklı bir şekilde işleteceğimize inanıyorum” ifadeleri bu açıdan önemlidir. Türkiye’nin de çok önemli katkılar sunduğu NATO’da müttefikimiz olan ABD’nin, yeni yönetimle birlikte Türkiye’yi değil, PKK/YPG ve DEAŞ gibi terör örgütlerini hedef almalarını bekliyoruz. Bölgenin güvenliği, barış ve istikrarı için terörle mücadelede Türkiye, üzerine düşen her şeyi yapmaya hazırdır. Dünyanın güvenliği, uluslararası kurumların ve devletlerin toplumlar nezdinde itibarını korumak için tüm devletlerin el ele vermesi artık kaçınılmazdır. İki büyük dünya savaşı yaşamış, soğuk savaşın gölgesinde değerli zamanını yitirmiş, bölgesel savaşlarla yıpranmış dünyamızın yeni çatışmalara karşı daha uyanık ve birlik içerisinde hareket etmesi elzemdir. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye olarak bu konuda sonuna kadar hazırız. Akılsız politikaların ve yaptırım kararlarının yerine ortaklık, müttefiklik ve dünya barışı için çalışan akla ve vicdana ihtiyacımız var. Dolayısıyla ABD’nin bu vahim hatadan gecikmeden döneceğine inanmayı sürdürüyoruz.

EN BÜYÜK GÜCÜMÜZ KENETLENME

Yaptırım kararının Türkiye’deki yansımalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Milletimizin yaptırım kararlarına karşı duruşu her milli konuda durduğumuz gibi olmuştur. Birlik ve beraberlik içerisinde olmamız doğru yolda olduğumuzu da bize gösteriyor. Gerek İletişim Başkanlığımız bünyesindeki CİMER’e gelen mesajlara, gerekse de sosyal medyada yazılanlara baktığınızda, milletin kendi devletine ve liderine yönelik haksızlık karşısında nasıl kenetlendiğini çok açık görüyoruz. Kimi aykırı seslere rağmen milletimizin vicdanı genel olarak aynı şeyi söylüyor bize: Ne kadar zorlu olursa olsun bağımsızlık mücadelemizden vazgeçmeyiz. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde her alanda bağımsız bir Türkiye için milletimizin bu desteği en büyük gücümüzdür.

Editör: TE Bilisim