İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Türkiye-Suriye Medya Forumu açılışında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “İdlib’de yaşananları sineye çekemeyiz, şehitlerimizin hesabı sorulacak.” dedi.

Fahrettin Altun’un açıklamalarında satır başları şu şekilde:

2013’te sınırlarımızın güneyinde ağır bir kıyım yaşanmaya başladı.

Türkiye bugün de Suriye krizinin temelinde Esed rejiminin olduğunu bilmektedir.

Suriye’de yaşanan insani kriz 2015’te Avrupa’nın göbeğine ulaşmıştır.

“REJİM DEVRE DIŞI BIRAKILMALI”

DEAŞ tehdidi ile terör küresel bir boyut kazanmıştır, bölge terör ile dizayn edilmeye çalışılmıştır.

PKK/PYD terör örgütünün rejime nasıl payanda olduğunu bilmekteyiz.

Türkiye bölgedeki harekatlarla binlerce kilometrelik alanı terör örgütlerinden temizlendi.

Türkiye geriye bıraktığımız 9 yıl içerisinde Suriye’nin meşru muhalefetinin yanında olmuştur.

Rejim devre dışı bırakılmadan Suriye’de kalıcı barışın sağlanması mümkün değildir.

“SAHADA OLMAYAN MASADA DA OLAMAZ”

Önümüzdeki dönemde hem sahada hem de masada vekalet savaşlarının sonlandırılması için çalışmaya devam edeceğiz.

İdlib’de yaşananları sineye çekmemiz asla mümkün değildir, şehitlerimizin hesabı sorulacak. Bayrağımıza el uzatan Esed’in yeri Uluslararası Adalet Divanı’dır.

Yeni dünya düzeninde sahada olmayanın masada da olmayacağını iyi bildiğimiz için milletimizle Suriye halkının, ülkemiz ile bölgemizin kaderinin ayrıştırılamayacağını çok iyi biliyoruz.

Bugün sadece İdlib bölgesinde 3 milyondan fazla insanın kısılıp kaldığını biliyoruz. Sınırımızın hemen ötesinde başlayan süreç hemen durdurulamazsa yeni mülteci akını başlayacak; bu akın Avrupa başkentlerine ulaşacaktır.

“REJİM 556 GAZETECİYİ KATLETTİ”

Sayın Cumhurbaşkanımız, Suriye krizinin ilk günlerinden itibaren uluslararası topluma bir güvenli bölge kurulması çağrısında bulunmuşlardır. Maalesef bu çağrının hiçbir karşılık bulmadığını çok iyi biliyoruz.

Türkiye’nin Güvenli Bölge planı, Avrupa üzerindeki düzensiz göç baskısını hafifleteceği gibi Esed rejiminin, yıllardır zulmettiği insanları vatanlarından sürme çabasını da boşa çıkaracaktır.

Suriye sahasında uluslararası toplumun gazetecilere yönelik en büyük tehdit olarak gördüğü DEAŞ terör örgütü 64 gazeteciyi, rejim güçleri ise 556 gazeteciyi katletmiştir.

Basın mensuplarına yönelik Suriye kaynaklı tehditleri zaman zaman kendi topraklarımızda da hissettik. Türkiye’de mukim Suriyeli gazetecilere yönelik bir dizi suikast gerçekleştirildi.

“SURİYE’Yİ UNUTTURMAMAK GİBİ ULVİ BİR GÖREVİ İFA EDİYORLAR”

Suriye’de görev yapan basın mensupları, tüm insanlık adına yaşananlara şahit olarak, adalet davasına hizmet etmektedir.

Sınırlarımızın hemen ötesinde savaş suçları işleyenlerin, etnik temizlik kampanyaları yürütenlerin, çocukları silah altına alanların ortak hedefi gazetecileri susturmak ve böylelikle kendilerini temize çekmektir.

Gazetecilerin bu kritik süreçte üstlendiği bir başka tarihi sorumluluk ise uluslararası kamuoyu nezdinde farkındalık oluşturmaktır.

Basın mensuplarının, dünyaya Suriye’yi unutturmamak, Suriye halkını yalnızlığa ve çaresizliğe terk ettirmemek gibi ulvi bir görevi ifa ettiğini görüyoruz.

Özellikle sahada görev yapan gerçek gazetecilerin, algı operasyonlarına ve dezenformasyon kampanyalarına karşı insanlığın en güçlü silahı olduğunu unutmamalıyız.

Editör: TE Bilisim