Çelik, AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı sonrası, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

Hacı Bektaş Veli’nin vefatının 749’uncu yıl dönümünü olduğunu belirten Çelik, Kültür ve Turizm Bakanlığının “Bir Velinin Varisiyiz, Mirasımız Aşktır Bizim” teması ile çok önemli anma faaliyetleri gerçekleştirdiğini belirtti. Bu sözün bugünlerde çok daha fazla idrak edilmesi ve üzerinde düşünülmesi gerektiğini vurgulayan Çelik, “Özellikle bu pandemi sonrasında dünyanın içinde bulunduğu eşitsizlikler daha çıplak hale gelmişken, çaresi olmayan, imkanı olmayanların dünyanın çeşitli yerlerinde ölüme terk edilmesi gibi vahim tablolarla hepimiz karşı karşıya iken, bütün bunlar insanlar arasında ırk, din, cinsiyet ayrımı yapmaksızın sadece insan haysiyetine ve insan yaşamına saygı duyan bir yaklaşımın ne kadar kıymetli olduğunu hepimize gösterdi.” diye konuştu.

Çelik, Hacı Bektaş Veli’nin felsefesiyle yoğrulmuş toprakların çocuğu olmakla büyük bir gurur duyduğunu dile getirdi.

Her MKYK ve MYK toplantısı sonrası, Diyarbakır anneleri ile ilgili bir gündemleri olduğunu söylediklerini anımsatan Çelik, “Diyarbakır annelerinin vicdan hareketini, vicdan çağrısını hiçbir zaman unutmuyoruz. Onlara bir kere daha hürmetlerimizi gönderiyoruz, saygılarımızı sunuyoruz. Bilsinler ki hepimizin yüreği onlarla beraber, onların acılarını, vicdani çağrılarını en canlı şekilde yaşıyoruz. 3 Eylül 2019’da başlattıkları eylemde çocuklarına kavuşan anneler oldu, kavuşamayanlar oldu ama annelerin gücünün her türlü terör örgütünü yenecek, her türlü provokasyonu, oyunu bozacak bir güce sahip olduğunu bir kere daha görüyoruz. İnşallah ortaya koydukları bu vicdan çağrısı, vicdan eylemiyle hepsi evlatlarına kavuşur.” ifadelerini kullandı.

Ömer Çelik, 17 Ağustos depreminin yıldönümü olduğunu anımsatarak depremde yaşananları ve kayıpları hiçbir zaman unutmadıklarını dile getirdi ve hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diledi. “Deprem değil tedbirsizlik öldürür.” ilkesini hiçbir zaman unutmadan tedbirler almaya devam ettiklerini vurgulayan Çelik, bunları kararlılıkla yürütmeyi sürdürdüklerini söyledi.

– “Diplomatik nezaketten tamamen uzak”

ABD Başkan Adayı Joe Biden’ın açıklamalarına ilişkin de değerlendirme yapan Çelik, başkan yardımcılığı yapmış birisinin açıklamalarının diplomatik nezaketten tamamen uzak olduğunu belirtti. Çelik, şöyle konuştu:

“Türkiye’ye geldiği zaman verdiği mesajlar çok daha farklıydı. 7 ay öncesinden yaptığı bu röportaj, özellikle cumhurbaşkanımızla ilgili bölümü, PKK’ya yakın birtakım yerlerde özellikle gündem yapıldıktan sonra başka yerlere de sıçrayarak çok yoğun bir gündem oluşturdu. Özellikle sosyal medyada neredeyse en üst sıralarda birkaç gün boyunca kaldı. Tabii bu mesele bir zihniyeti göstermesi bakımından son derece önemli. Bunlar söze şöyle başlarlar, ‘Erdoğan otokrattır, Erdoğan diktatördür’ diye başlarlar. Sonra da altına Cumhurbaşkanımızın Doğu Akdeniz’de, Suriye’de, Libya’da onların dediğini yapmadığını itiraf edecek cümleler kurarlar. Demek ki Cumhurbaşkanımız onların istediği gibi Libya’da, Suriye’de, Doğu Akdeniz’de ve çeşitli coğrafyalarda onların dediğini yapan ya da yaptıklarına sessiz kalan bir cumhurbaşkanı olsaydı onların gözünde otokrat değil demokrat olacaktı.”

Biden’in açıklamasında, “Ben Erdoğan’ı değiştireceğim, bununla ilgili olarak da muhalefetle iş birliği içerisine gireceğim ama bunu darbe ile değil seçimde yapacağım.” dediğini belirterek “Sözlerinin aslında siyaset bilimi, siyaset teorisi anlamında tam anlamıyla ‘darbecilik’ olduğunu fark ettiği için ‘darbe ile değil seçimde yapacağım’ diye bir ekleme ihtiyacı hissediyor.” dedi.

Biden’in “darbe” diye kullandığı kelimenin “seçim”, “seçim” diye kullandığı kelimenin de “darbe” anlamına geldiğini belirten Çelik, şöyle devam etti:

“Tamamen o kavramları birbirini örtmek için okuyanları saptırmak için ortaya koyduğu yaklaşımlar. Burada da bunların sözlerini şöyle değerlendirmek lazım; bilin ki bunlar birine çok fazla ‘otokrat’ dediği zaman, özellikle demokratik bir ülkenin liderine ‘otokrat’ dedikleri zaman, demokrasi tecrübesi olan, demokrasi için bedeller ödemiş Türkiye gibi bir ülkenin liderine ‘otokrat’ dedikleri zaman, buradan çıkan sonuç, son derece demokrat bir Cumhurbaşkanı, demokrat bir yaklaşım içerisinde olan bir siyaset adamı ile karşı karşıya olduğumuz, bunu gözlemlediğimizdir. Aksi halde bunların zaman içerisindeki taleplerine baktığımızda aslında bu devlet adamlığına yakışmayan, diplomatik nezaketle hiç alakası olmayan bu derece savrulmayı nasıl ortaya koyduklarını onlarla mukayese ettiğimiz zaman görüşürüz. Eski sömürge zihniyetini yansıtan, Latin Amerika’daki darbeler çağını yeniden açmak isteyen bir yaklaşımda konuşmuş.”

– “Milletimizin demokrasi konusundaki bilincinin yüksekliği ders olmalıdır”

Amerika’da demokratların uzun zamandır, “Rusya’nın seçimlere müdahale ettiğini” ifade ederek bunun “antidemokratik, Amerika Birleşik Devletleri tarafından kabul edilemez” olduğunu söylediğini, Başkan Trump’a karşı büyük bir propaganda yürütenlerin başında Biden’in geldiğini anlatan Çelik, “Rusya’nın seçimlere müdahalesinden bahsediyorlar. Rusya’nın seçimlere müdahalesi gibi bir konudan dolayı sürekli olarak gündem yapanlar, eleştirenler çıkmışlar şimdi Türkiye’deki seçimlere müdahale etmekten, Türkiye’deki siyasi, demokratik süreçlere, müdahale etmekten bahsediyorlar.” ifadelerini kullandı.

Biden’in Trump ile ilgili, “Eğer Trump seçim sonuçlarını kabul etmez ve Beyaz Saray’dan çıkmazsa Amerikan ordusu onu Beyaz Saray’dan çıkarır.” gibi bir cümle kullandığını anımsatan Çelik, bunun ABD tarihinde şaşırtıcı cümlelerden biri olduğunu söyledi.

Biden’in “Amerikan başkanı seçim sonuçlarını kabul etmezse” diye Amerikan ordusunu göreve davet ederken, Türkiye’deki seçim sonuçlarına karşı husumet besleyen, seçim sonuçlarını kabul etmeyen bir yaklaşım ortaya koyduğunu aktaran Çelik, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Bunun ne demokratlıkla ne devlet adamıyla bir ilgisi yok. Tabii bunun Demokrat Parti’nin başkan adayı tarafından ortaya koyulmuş olması da Amerikan siyaset sistemi içerisindeki değer krizini göstermesi bakımından önemli. En önemlisi de bunun dünya yansımalarının ne kadar büyük felaketler doğuracağının işaretlerini görmemiz açısından önemli. Çıkmış bir NATO müttefiki olan, demokrasi ile yönetilen bir ülkeye müdahale etmekten bahsediyor. Tabii onun ‘müdahale edeceğiz’ şeklindeki sözünden kaygı duyacak bir halimiz yok. Türkiye’ye kimse müdahale edemez. Demokrasimiz konusunda ne kadar kıskanç olduğumuzu, demokrasimizi ve milli iradeyi korumak konusunda ne kadar büyük bedeller ödeyeceğimizi 15 Temmuz darbe girişiminde o darbecilere karşı en son gösterdik. Dolayısıyla hiç kimse demokrasimizi çalamaz, kimse demokrasimizi yıkamaz, hiç kimse siyasi sistemimize müdahale edemez. Milletimizin demokrasi konusundaki bilincinin yüksekliği, demokrasisini korumak konusunda ödediği bedelin yüksekliği herkes için bir ders olmalıdır.”

Çelik, 15 Temmuz gecesi ve sonrasında kendilerini şaşırtan bir şey olduğunu dile getirerek şunları kaydetti:

“O zaman yönetimde Demokrat Partili bir yönetim vardı, Biden da Başkan Yardımcısıydı, o zaman Türkiye’deki darbeye net karşı çıkan, darbecileri mahkum eden, Türkiye’deki seçilmiş demokrasiden, demokrasinin neticesinde seçilmiş hükümetten yana olan bir tavrı net bir şekilde ortaya koyamamışlardı. Günler sonra ancak çeşitli yorumlara açık olabilecek bir yorumla önümüze çıkmışlardı. Aslında Biden’ın bu açıklaması 15 Temmuz’daki darbe girişimi karşısındaki yalpalamalarının da ne manaya geldiğini göstermesi bakımından önemli.”

Editör: TE Bilisim